Annem hasta idi. Tedavi için Ankara Numune Hastanesi seçilmişti. Babamın kafasında bu hastane için güzel düşünceler vardı. Ne de olsa eski topraktı babam ve bir bildiği vardı elbet…
Bir ara servisler arasında gezmek zorunda kaldım. Asansörü kullandım. İçerde iki tane çöp konteyner olduğu halde girdim içeri. Benim gibi birkaç kişi daha. Hastalar da var. Ahaste ahaste inerken, konteyneri tutan iki beye, “bunlar tıbbi atık mı?” diye sordum. Birisi, “hayır ama tıbbi atıkta bu şekilde taşınıyor” dedi. Kanım dondu. “Bu yüzyılda bu uygulama… Hasta, ziyaretçi, çöp bir arada… Bayağı modern bir görüntü!.. Eşsiz bir manzara!..
Numune Hastanesi kafamda zaten defoluydu… Gözümün önünde abim ile arkadaşlarının Çankırı yakınlarında geçirdikleri trafik kazası sonrası bu hastaneye getirilişleri ile ilgili bir fotoğraf var. 2000’li yılların başı, saat gecenin üçü. Ben hastanenin avlusunda, yanımda erkek kardeşim. Ambulansın acı acı çalan, geceyi delen sesi ve ışığı içinde abimin, arkadaşlarının yaralı halleri. Kimi sedyede kimi ayakta… Aklımda bu fotoğraf, tüylerim diken diken…
Sevmiyorum, sevmiyorum, sevmiyorum… Ağlayan insanları gördükçe, sedyelerde perişan insanları gördükçe ağzımdan bu sözler dökülüyor. Kalabalıkların bu hastaneye ümitlerini bağlayıp çare için geldiklerini gördükçe, sistemin kendi içindeki sistemsiz döngüsünü gördükçe, hastanenin Türkiye’nin büyük bir bölümünü yansıtan profilini gördükçe sinirleniyorum. Kabullenmiş, alışık tavırlar, boyun eğiş… “Ey, Müslüman halkım, bunun adı tevekkül mü?” diye geçiriyorum aklımdan…
SGK’lar sefillikler içinde yüzerken özel hastanelerin cafcaflı görüntüleri… Astronomik muayene ücretleri, tetkik paraları… Özel sigorta şart!... Gidişat bu. Maaşlar astronomik! ya, özel sigorta dediğin ne ki!... Müreffeh ve kalkınmış Türkiye!...
Sağlık sistemimiz hızla nereye koşuyor böyle?
***
“Tam Gün Yasası” geldi, profesörler tercih yaptılar. Okullarında hoca olarak kalırken muayeneyi özele taşıdılar. Parası olan Hoca’sına koştu, parası olmayan hastanedeki stajyer doktora kaldı. Üniversite sınavı, eğitimler, jenerasyonun rahat tutumları, ilaç firmaları, yanlış teşhisler ile eleştirdiğimiz “şimdiki doktorları” gördükçe, hasta olmaktan korkar olduk. Allah kimseye dermansız dert vermesin!
Allaha emanet yaşıyoruz.
Gitti Recep Akdağ, geldi Mehmet Müezzinoğlu. Genelde Hükümet değişiklikleri ile yaşadığımız yap-boz tahtası bu kez aynı hükümetin kabine revizyonu ile karşımıza çıktı.
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, Tam Gün Yasası nedeniyle üniversite hastanelerinden ayrılan doktorlara “geri dönün” çağrısı yaptı. Bu, eski Bakan Akdağ döneminin en çok tartışılan yasası olan “Tam Gün Yasası”nı delmek anlamına gelmiyor mu?
Yeni Bakan Mehmet Müezzinoğlu iki formül üzerinde çalışıyor. Buna göre;
· Üniversite hastanelerinde Tam Gün Yasası'nda (güya!) geri adım atılmayacak ancak bir esneklik sağlanacak.
· Hocalar üniversite hastanelerinde saat 17.00'ye kadar görevleri başında olacak.
· Hocalar derslerin yanı sıra eski sistemde olduğu gibi hasta muayene edip ameliyatlara girebilecek.
Hocaların mesai bitiminden sonra muayenehanesinde ise hasta bakma ve özel hastanelerde çalışması için formül arayışları sürüyor.
Sağlık Bakanı’nın üzerinde çalıştığı ikinci formül ise İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet'in Başbakanlığa sunduğu formül. Bu formül şöyle:
· Muayenehaneler sistemin içine alınsın.
· Denetleme yetkisi üçüncü tarafta olsun.
· Bütün işler döner sermaye üzerinden yapılsın.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve YÖK'te komisyonlar kurulmasını istemiş. Bu komisyonlar bir süredir Tam Gün Yasası ile ilgili çalışma yapıyormuş. Hazırlanan raporlar yakın bir zamanda Erdoğan'a sunulacakmış. Erdoğan'ın raporlara olumlu görüş vermesi durumunda Bakan Müezzinoğlu, 14 Mart Tıp Bayramı'nda yeni düzenlemeyi müjdelemek istiyormuş.
***
Yap-boz tahtasının mağdur kahramanları bizler, daha neler göreceğiz neler… Bir fütürist değilim ama, Türkiye’nin özel sağlık sigortasına hazırlandığını görebiliyorum. Buna göre, sağlık hizmetinin kalitesi “sigorta poliçesinin” değeri ile belirlenecek. Ve bence bu sistem çok uzakta değil…