Biz erkekler uzun süre "biz bize" çalıştığımız için (Uzun süre dediğim süre, birkaç yüzyılcık) kadınların işyerindeki varlığına alışmakta zorlanıyoruz. Ama işte tek başına olduğumuz o güzel günler geride kaldı. Kadınları tekrar eve kapatamayacağımıza göre yeni döneme alışmamız gerek.
"Kısa" dediğiniz eteğin ne kadar kısa olduğunu bilmiyorum. Çok mu kısa? Diz hizasında mı yoksa?
İkincisiyse, bunda bir şey yok, alışmanızı tavsiye ederim. Yok eğer ilkiyse, çalışma arkadaşınız, partide değil işyerinde olduğu fikrine alışmalı.
Her işin bir giyim kuralı var.. "Home Office" (Ev ofis) ortamında çalışanların işe çamaşırla gitmesi bile mümkün. Ama bu tabii, istisnai bir durum.
Otellerde havuz başında çalışan animatörler işe şortla gidebilir ama bankalarda geçtik şortu, kahverengi takım elbise bile hoş karşılanmaz. Bankacılığın rengi koyudur. Askerlerin neden kırmızı üniforma giymediğini sorgulamak ne kadar saçmaysa, bankacıların neden blucin giymediğini sorgulamak da o kadar saçma.
"Araç mesajdır" der ünlü iletişim düşünürü Marhall McLuhan. Luhan'a naçizane bir katkı yapayım: Giyim de mesajdır. Blucin kuralsız bir dünyayı imler, lacivert takım elbise ise kuralların dünyasını.
1 milyon dolarım olsa ve koyacak bir banka arıyor olsam, blucinli bir yatırım uzmanına güvenmezdim, mesela. Ama bir fabrikam ve satmam gereken ürünler olsa, lacivert takım elbiseli birine değil, Cem Yılmaz ya da Sinan Çetin görünümlü bir reklamcıya güvenirdim. Yaratıcılık kuraldışı bir şey çünkü.
Dediğim gibi, her işin giyim kuralı ayrı. Memurların nasıl kıyafet yönetmeliği varsa büyük şirketlerin de yazılı giyim kuralları var. Çalıştığınız şirketin ihtiyacı olan da, bence bu.
Ama tabii o kurallar mesai bitimine kadar geçerli. İş dışında kimin ne giydiğine kimse karışmamalı.6 ARALIK 2010/SABAH