Dilipak'ın Akit'te "İş Bankası konusu" başlığıyla yayımlanan (25 Ocak 2015) yazısı şöyle:
Bu konunun bir an evvel çözülmesi gerek. Bu iş böyle devam edemez. Anayasa değişince yasalar değişirken bu garabetin de bir an önce sona erdirilmesi gerekir..
Sorun İş Bankası’nın kuruluşu ile ilgili. Ortaklık yapısı ve buna bağlı olarak yönetime yansıyan bir sorun sözkonusu.. İşin tabi bir de siyasi, hukuki yönü var. Bir parti bir bankanın yönetim kuruluna nasıl üye atar.. Bu ayrıcalıklı bir konum. Kılıçdaroğlu konuşurken mangalda kül bırakmıyor ama, bu konulara gelince sesi çıkmıyor. Demokratik bir ülkede “Cumhuriyet” partisi olabilir mi! Adlarını “Cumhuriyetçi” olarak değiştirip, imtiyazlı konumdan çıksınlar.. Yani parti programı anayasanın başlangıç maddelerini oluşturan, resmi ideolojiyi temsil eden, herkesin ona bağlılık andı içmek zorunda olduğu bir partiden söz ediyoruz. Onun genel başkanı da çıkmış bize demokrasi vaazı veriyor. O hangi ya da nasıl bir demokrasi ise.
Demokrasi hamsi balığı gibidir. Her şey olur. Onun adına darbe bile yapabilirsiniz.. Milliyetçilikle marine ederseniz milliyetçi demokrasi adı ile faşizmi örgütleyebilirsiniz, halk demokrasisi, sosyalist demokrasi dersiniz komünizme dönüştürebilirsiniz. Liberal sosla pekala kapitalizmi örgütleyebilirsiniz. Biraz Hıristiyanlık katın, alın size Hıristiyan demokrasisi, laiklik katın başka bir şey olur. Sol ve liberal sosu birlikte kullanırsanız sosyal demokrasi üretebilirsiniz..
Asil meselemiz CHP değil, İş Bankası.
İş Bankası’nın mali yapısını Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, TBMM, Maliye, BDDK elemeye almak zorunda.
İş Bankası ile ilgili sorunlar şunlar: Konu oldukça derin. Hatta bir cinayetten söz ediliyor. İşin başlangıcı hilafet olsa da kökü Osmanlı dönemine dayanıyor. Zaten İş Bankası model olarak İttihat Terakki’nin hazineden aktardığı paralarla kurulan Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası’na dayanıyor. İttihat ve Terakki’nin kurduğu İtibar-ı Milli Bankası 1927’de, yarısı büyüklüğündeki CHP’nin kontrolündeki İş Bankası’na geçti. Bankanın kurucusu Cavid Bey, devir öncesi idam edildi.
Bununla kalınmamış, daha sonra Terakkicilerin kurdukları, Afyon Terakki Bankası’nın hisseleri de bu bankaya aktarılmış.
Tabi bankanın ilk kuruluşundaki ana sermaye, Mısır, Kafkaslar ve Hindistan’da Kurtuluş Savaşı’nda kullanılmak üzere zekat ve sadakalardan oluşan Hilafet fonunda toplanıp gönderilen, dini vergilerden oluşan bu paraların, dince haram olan riba/faizle çalışan bir bankada kişilerin özel hesaplarından hisse olarak kullanılması.
Bununla da kalınmıyor, iddiaya göre, bir çok ilde İş Bankası şubeleri açılırken devletten iş alacak adamlara İş Bankasında hesap açmaları yanında hisse senedi alma zorunluluğu getiriliyor ve fakat hisse senedi vermek üzere alınan paraların karşılığı hisse senedi verilmiyor. Bunlar CHP için fon olarak kullanılıyor. Bazı CHP’lilerin üzerine bu hisseler kaydediliyor.
Bu iş bununla da kalmıyor, 1980 yılında İş Bankası sermaye artırımına giderken, Mustafa Kemal’in hissesi oran olarak düşmesin diye, hazineden Cumhurbaşkanlığı’na aktarılan para İş Bankası’na yatırılıyor, ama hisselerin yönetimi CHP’ye bırakılıyor.
Bu arada; Genelkurmay başta olmak üzere, bir çok kamu kuruluşunda olması gereken hisselerin bu güne kadar gerçek envanteri çıkartılmış değil. Yine Osmanlı’dan Cumhuriyete geçişte, Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı’dan intikal eden bir çok nukut, altın, sanat eseri ve gayrimenkulün de CHP’ye aktarıldığı iddia ediliyor. Bu konuda başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere, TBMM’nin, Başbakanlığın bir inceleme başlatması gerekir. Adalet ve Maliye Bakanlığı’nın konuyu incelemesi gerekir. Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın inceleme başlatması gerekir.
Benim iddiam şu ki, öncelikle, Kenan Evren döneminde Cumhurbaşkanlığı tarafından yatırılan paraların karşılığı olan hisse senetlerinin Cumhurbaşkanlığına verilmesi ve oradan da hazineye intikali gerekir.
2. olarak Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası hazineden aktarılan paralarla kurulduğu için, bu hisselerin de hazineye intikal ettirilmesi gerekir. Bakın, bu Mustafa Kemal’in hisselerinin dışında bir konu. Afyon Terakki Bankası ve şube açılan illerdeki insanlardan ortaklık vaadi ile toplanan paralar karşılığında verilen makbuzların hisseye dönüştürülerek hak sahiplerine verilmesi ve kamu kaynakları ya da özel şahıslar üzerindeki hisselerin de iptal edilmesi gerekir.
Hilafet fonundan aktarılan paraların ise, Diyanet’e aktarılması ve vakıfların iştiraki olarak Katılım Bankası olarak faaliyet geçirilmesi gerekir. Hazine, Osmanlı terekesinden aktarılan paralarla birlikte İş Bankası özel şahısların hakları korunarak daha güçlü ve büyük bir kamu Katılım Bankasına dönüştürülmesi de mümkün.
Bütün bunların dışında, CHP’nin atadığı yöneticilerin bankadaki tasarruflarının incelemeye alınması gerek. Mesela, bizim FİTEM yani Finansal Tetikçilikle Mücadele Platformu’ndaki arkadaşların da takibinde olan, Mersin’deki Burhan Ocakoğlu davası gibi, daha Türkiye’nin dört bir yanındaki banka ile ilgili hak iddiaları ve usulsüzlük iddialarının bir bütün olarak ciddi bir şekilde incelemeye alınması gerekir.. Bu konuda mahkemelerin kemali ciddiyetle, efradına cami, ağyarına mani bir şekilde olayları araştırmaları gerekir. Bugün ya da yarın bu olay patlayacak. Yargının bu olayın altında kalmaması gerekir..
CHP ve banka, bu konuda sessiz kalarak ya da iddiaları reddetmek sureti ile veya görmezden gelerek bu sorunu çözemez. Ertelemek de sorunu daha fazla büyütmekten başka bir işe yaramaz.. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olanların, bu meseleyi bir rejim meselesi imiş gibi görme ve gösterme çabalarını da doğru bulmuyorum.
Kılıçdaroğlu aleme demokrasi dersi vermeden önce üzerine bu işin çözümü için kendisi ilk adımı daha iyi eder. Ben bu anlamda Cumhurbaşkanımızı, Meclis Başkanımızı, Başbakanımızı, siyasi partilerimizin gruplarını, Adalet ve Maliye Bakanlarımızı, Yüksek Yargıyı, BDDK’yı konu ile ilgilenmeye davet ediyorum.. Bu mızrak çuvala sığmıyor. Hukuka uygun doğru bir çözüm, herkes için en iyi olanıdır. Selam ve dua ile..