20 yaşındaki Abdul Koyair ve 23 yaşındaki Muhammed Abdül Kahar gözaltına alınmış, Kahar 250'yi aşkın polisin katıldığı operasyonda omzundan vurularak yaralanmıştı.
Her ikisi de olaydan bir hafta sonra, herhangi bir suçlama yapılmaksızın serbest bırakılmışlardı.
Kahar polisin baskını sırasında öldürüleceği düşüncesine kapıldığını söyledi.
Bir aşamada gözyaşlarına boğulan Kahar, "Evime girdikleri andan itibaren tüm yaşamım alt üst oldu. Uyuyamıyorum, her gün aynı olayları tekrar yaşıyorum, uyumak için ilaç alıyorum. Işık kapalıyken uykuya dalamıyorum" diye konuştu.
Kahar ayrıca hastaneye götürülürken, yara aldığı yerin alev alev yandığını belirtti.
Abdul Koyair de polis baskını sırasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"Birden kardeşimin merdivenlerde ikinci kata indiğini gördüm, ardından yüksek bir ses duydum, sonra büyük bir parıltı. Ardından her yer sessizleşti."
"Kimse bir şey söylemiyordu. Başta hayal gibi geldi; kimse konuşmuyor, tek laf etmiyordu."
"Bir iki dakika sonra hayal görmediğimin farkına vardım. Kardeşim hiçbir sebep yokken vuruluvermişti."
Sıradan bir aile
Daha önce de kız kardeşleri Humeya Kalam BBC radyosunda yayımlanan Today programına normal, sıradan bir aile olduklarını anlatmıştı.
Şoke olduğunu söyleyen Kalam, evden dışarı çıkana dek bir baskın olduğunu anlayamadığını belirtmişti.
"Polisler, ben evden çıkana dek kimliklerini açıklamadı. Merdivenlerden aşağıya bir polis minibüsüne sürüklendim. Ancak minibüsü görünce bu kişilerin polis olduklarını anladım."
İki kardeş, 2000 yılında çıkarılan terörle mücadele yasası kapsamında gözaltında tutulduktan sonra, evlerinde bulunduğu iddia edilen kimyasal maddeye rastlanmayınca serbest bırakılmıştı.
İki kardeşin avukatları şimdi polise yönelik dava hazırlığında.
Bağımsız Polis Şikayet Komisyonu (IPCC) de olayı soruşturmayı sürdürüyor.
Geçen Pazar günü, Londra Emniyet Müdürlüğü dışında toplanan yaklaşık 300 Müslüman da polisin baskın sırasında kullandığı taktiği protesto etmişti.