17 Aralık operasyonuyla başlayan süreçte Başbakan'a karşı yapılanlara karşı koymak amacıyla Başbakanlık personeli arasından seçilen özel Psikolojik Harekât (PH) ekibinin içinde olduğunu belirten kişinin ihbar mektubunda CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ile ilgili "Sonbaharda yapılacak HSYK üye seçiminde PDY'ye karşı ittifakı sağlamak amacıyla, Emine Ülker Tarhan eklendi" denildi.

CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan; ihbar mektubundaki Paralel Devlet Yapılanması (PDY)'ye karşı ittifak amacıyla HSYK üye seçimine eklendiği iddiasına şu ifadelerle yanıt verdi:

"Basında yer alan bir ihbar mektubunda, başbakanın emriyle “Psikolojik Harekat Ekibi” adı altında illegal yöntemlerle çalışan bir grup oluşturularak, sahte delil üretme, kitlesel algı oluşturma, propaganda, itibarsızlaştırma ve ajitasyon amacıyla 17 Aralık operasyonlarının ardından TİB ile koordineli bir faaliyete girişildiği iddia edilmektedir. İddia ile bağlantılı yayınlanan listede ismimle, benim ve eşimin adına kayıtlı telefon numaraları da yer almaktadır.

TİB ve yargının bir susturucu gibi kullanılabileceğini deneyerek anlayan iktidar güçlerinin bu sonuçtan cesaret alarak aynı yöntemi tekrar etmek istediği anlaşılmaktadır. İddiada yer alan ve suç oluşturan eylemler başbakanın emri ile yapılmışsa bu büyük bir skandaldır. Denetimindeki kurumca, onun haberi olmadan aralarında adımın geçtiği masum insanlar listelenip, dinlenmişse bu da ayrı bir  skandaldır. Kaldı ki, daha önce yasadışı dinlemeleri, izleme ve haksız tutuklamaları zevkle takip eden,  dedikodusunu yapıp siyasi rant aracı haline getiren başbakanın bundan rahatsızlık duyabileceğini düşünmek saflık olur. AKP adaletinin temelinde sadece mal- mülk olduğunu bilen bizler için ise ayrıca saflık olur.

Ülkemizde son dönemde yaşanan karanlık olaylar ortadadır. Özellikle de kirli paraların ortalığa saçıldığı 17 Aralıkta başlayan operasyonlar kendilerine dokununca, öve öve bitiremedikleri kendi yargılarının dahi  denetimi yok edilmiştir.  Kuvvetler ayrılığını öngören anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik işlemler kamu gücü kullanarak fütursuzca sergilenmiştir. Başta yaşam hakkı olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin ve hiçbir hukuksal ve ahlaki sınır tanımadan ihlali şiddetlenerek artmaktadır. Emniyet ve yargı kadroları hoyratça ve hak etmedikleri bir ölçüsüzlükle, birilerinin kişisel hırsı için kullanılmaktadır. Bir yandan suç bastırmak için tüm yaptıkları, “ben yapmadım, paralel yaptı”  velvelesiyle eski ortağa yüklenmekte, diğer yandan AKP patentli bir “STASİ” örgütlenmesi sinsice kurgulanmaktadır. Bunlar, başbakanın sözde “yeni Türkiye’si” için hayal ettiği istibdat modelinin travmatik hazırlık hareketleridir. Bu travma ülkenin sinir uçlarını inceden inceye felç edip,  demokrasinin direncini kırmaktadır. İşte asıl ‘heybedeki büyük turp’ budur.

İhbar mektubundaki iddianın ciddiyeti araştırılmalıdır. Çünkü ortada belirtileri hissedilen, kuşku yaratan, şikayet  beklenmeksizin re’sen işlem yapılması gereken bir suç ihbarı vardır. Çünkü daha önce bu başbakan emir vermiş tv kapattırmış, emir vermiş gazeteci işten attırmış, emir vermiş destan yazdırmış, emir vermiş dava dava açtırmış, emir vermiş dava kapattırmış, emir vermiş şaibeli tırları buharlaştırmıştır ki, emir verip sahte delil oluşturması da şaşırtıcı olmayacaktır.

İddia A’dan Z’ye soruşturulmalıdır. Aksi halde tüm itibarsızlaştırma operasyonlarından, üretilebilecek tüm sahte kayıt ve kanıtlardan, insanların “anahtar deliğinden” gözetlenmesinden yargı kurumları da birileri kadar sorumlu olacaktır. Benim telefonlarımın dinlenmesinden, listelerde adımın geçmesinden başbakan kadar yargı da sorumlu olacaktır. Gelişmeler, ülkenin geleceğinden kaygı duyan herkesin de savcıların da “kuzuların sessizliği” içinde izleyebileceği sınırı çoktan ama çoktan aşmıştır. İnsan yemeye alışkın bir “Hannibal” pusuda beklemektedir."
 
Odatv.com