Nilperi Şahinkaya’yı ilk olarak “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”nin tuttuğunu koparan Mesude’si olarak izledik. Daha sonra Julia Roberts, Natalie Portman ve Jude Law’un başrollerini paylaştığı “Daha Yaklaş” filminin tiyatro uyarlamasında karşımıza çıktı. Şahinkaya, oyundaki striptiz sahneleriyle gündeme geldi.
Bu yıl Oyun Atölyesi’nde “Kim Korkar Hain Kurttan?” adlı oyunda izleyeceğimiz Şahinkaya, adından söz ettirmeye daha yeni başladı.
‘Kayıp’ dizisine dahil olmanızla gözden kaybolmanız bir oldu. Canlandırdığınız karakter Defne Şarman nasıl bir kadındı?
Defne Şarman, kaliteli bir çevreden gelmiş, özgür bir kadındı. Murat’ın ona olan düşkünlüğüne rağmen, artık heyecan vermeyen evlilik hayatları onu ihanete sürüklüyordu. Monotonluktan sıkıldığı dönemde ressam Mahir ile tanıştı ve birbirlerine aşık oldular. Bir süre devam eden gizli beraberlikten sonra, Murat bu ilişkiyi keşfetti ve kavga esnasında Defne’yi kazara öldürdü.
Peki, hedeflediği izleyici kitlesine neden ulaşamadı “Kayıp”?
Hayatın her alanında, hepimizin bildiği ve alıştığı kalıplar var. Orijinal bir şey bize sunulduğunda, bunu önce bir refleks gibi geri itiyoruz. “Türkiye’de orijinal iş olmaz” kalıbımızı yıkacağımıza inanıyorum; ama biraz zaman ve sabır gerekiyor.
Türkiye’de bugüne kadar yapılan en orijinal işler sizce neler?
Ümit Ünal’ın filmlerini orijinal bulurum. Sizi bir masalın içine çağırıp oradaki düğümleri çözmeniz için yardım istiyormuş gibi hissettirir. Televizyon için “Kayıp” dizisi, tarzı, konusu, senaryosu ve görüntü yönetmenliğiyle bambaşka bir enerjiye sahip. Bunun dışında “Son” dizisinin sondan başa doğru konuyu işlemesi de farklıydı.
Diplomat bir ailenin tek çocuğusunuz. Bu, üzerinizde bir baskı oluşturuyor mu?
Tek çocuk olduğum için mi bilmiyorum; ama bazen hayatta kazanmak istediğim tüm başarıların annem ve babam tarafından takdir edilmek için olduğunu düşünüyorum. Yani kazandığım bir başarının coşkusunu, annemin sevinç çığlıklarını duyduğumda yaşıyorum.
Dünyanın pek çok ülkesini gezdiniz. “Kendimi buraya ait hissediyorum” dediğiniz ülke hangisi?
Ben kendimi bu dünyaya ait hissetmiyorum. Daha doğrusu, duygusal ve sezgisel bir dünyada yaşıyorum. Her şey daha soyut benim için.
Geçen yıl “Yaklaştıkça”yla sahnedeydiniz. Bu yıl ise “Kim Korkar Hain Kurttan?”da izleyeceğiz sizi.
Oyun Atölyesi’nin yeni sezon oyunlarından biri ‘Kim Korkar Hain Kurttan?’da gizli dünyalarını açan iki çifti izleyeceksiniz. Yönetmenimiz Hira Tekindor. Zerrin Tekindor, Tardu Flordun ve Şükrü Özyıldız’la birlikte oynuyoruz. Honey karakterini canlandırıyorum ben. Gerçeklerden kaçan, fakat onlarla yüzleşmek zorunda kalan bu dört karakter arasında en pasifi, en safı ve dolayısıyla en bitap düşeni Honey.
Kendinizi en iyi nerede ifade ediyorsunuz: Tiyatro sahnesi mi, yoksa kamera karşısında mı?
Sahnede. Çünkü tiyatroda oyun tamamen oyuncunun elinde. Yönetmen yönetir; ama performans gecesi geldiğinde her şey oyuncuya kalır. Oyunun başından sonuna kadar kimse “Kestik” demeden, kendinizi bırakırsınız. Fakat dizi ve sinema filmi daha çok yönetmenin işidir. Çok kötü bir oyunculuğu, fona müzik koyup biraz da montajla çok iyi hale getirebilir.
Instagram’da “Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği?” kitabına gönderme yaparak, bu soruyu soruyorsunuz. Peki, cevap nedir?
Bana kendimi prenses gibi hissettiren, yakışıklı biri.
İlişki durumunuzla da dalga geçiyorsunuz sosyal medyada. Şu an durum nedir?
İlişki durumum: “İnşallah canım ya...” Kendimle dalga geçmeye bayılıyorum.
Mükemmeli mi beklersiniz, yoksa kolay mı aşık olursunuz?
Aslında mükemmeli bekleyip kolay aşık oluyorum diyebilirim.
Bir röportajınızda hem aldattığınızı hem de aldatıldığınızı söylemişsiniz...
Evet. Bir erkek, kadınını değerli ve dişi hissettirdiği sürece, o kadın aldatmaz.
Aldatma ve aldatılmayı yaşayanlarda, genelde tek eşliliğe inanç olmuyor. Siz inanıyor musunuz?
İnanıyorum. Benim gözüm aşık olduğum erkek dışında kimseyi görmez. Ama bir noktada gerçeklerle yüzleşir ve “Ben elimden gelen her şeyi yaptım. Peki, karşılığını alıyor muyum?” diye sorarım kendime. Eğer bir erkek sizi seviyorsa, o da düşünmeden mutlu eder sizi.
Kendinizi güzel buluyor musunuz?
Bence kendini güzel hissetmenin püf noktası, bakımlı ve hayatta kendine yetebilen bir kadın olmak.
Röportajın tamamı D-Smart dergi kasım sayısında(milliyet/ cadde)