Fuat Uğur, Türkiye gazetesindeki köşesinde, İnce'nin seçim gecesi açıklama yapmaması için kendi ekibi tarafından kaçırıldığını ileri sürmüştü.
Konuya ilişkin kişisel Twitter hesabından paylaşımda bulunana İnce şunları kaydetti:
Fuat Uğur denen gazeteci bozuntusu seçim gecesi ile ilgili yazdıklarını ispatlamazsan alçaksın, namussuzsun, şerefsizsin! Senin gibi alçaklar köşelerinden böyle yalanlarla havladıkça mücadele azmim artacaktır.
Fuat Uğur'un 30 Haziran'da Türkiye gazetesinde yayımlanan yazısı şöyleydi:
Bu bir şaka değil, kimseyle de dalga geçmiyorum.
Tamamen hakikat.
Sayın Muharrem İnce’nin, ertesi gün düzenlediği basın toplantısında “şizofren” diye nitelediği CHP’li sosyal medya kullanıcılarının dedikleri doğruydu.
Buradan da o hakikati açıklıyorum:
Muharrem İnce kaçırılmış ve susturulmuştu.
O geceyi, gündüzünden itibaren hatırlayalım ve olan biteni anlatalım.
Önce bilinen kısmı:
Muharrem İnce seçim sabahı oyunu Yalova’da kullanmış ve Ankara’ya gelmişti. İnce önce YSK’ya gidip basına beyanat vermiş ve sonra da minibüsüyle oradan ayrılmıştı.
Şimdi bilinmeyen sonrası.
Muharrem İnce ve ekibi YSK’nın ardından yanındaki ekiple birlikte en yakındaki bir otele gidip 8. kattaki süit dairelerinden birine yerleşti. Bu otel kimine göre Kent Otel, kimine göre de Swiss Otel’di.
Oteldeki görünüm şöyleydi. Muharrem İnce televizyonun tam karşısındaki koltukta, ayaklarını uzatmış olarak oturuyor, ekibi ise çevredeki koltuk ve sandalyelere dağılmış olarak kendisine eşlik ediyordu. Yanında eşi, ağabeyi, kız kardeşi, hatta annesi, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün, CHP’nin Meclis Grup Başkan Vekili Engin Altay’ın da olduğu söyleniyordu.
Bu arada içkiler ve çerezler gelmiş, sehpaların üzerinde kullanıma hazır hâle getirilmişti.
İnce çok neşeliydi. Seçimin ikinci tura kalacağına kesin gözüyle bakıyordu. Karşılıklı verilen gazlar havada uçuşuyor, kadehler peş peşe havaya kalkıyordu.
Sonuçlar 18.45 itibarıyla açıklanmaya başladığında heyecan tavan yapmıştı. Çünkü o saate kadar kendilerine gelen ilk sonuçlara bakılırsa İnce ikinci tura kalacak gibi görünüyordu. Ancak resmî olarak ilk bir saat içinde gelen oylar moralleri bozdukça bozdu. Erdoğan ile İnce arasında dramatik bir fark vardı ve böyle giderse kapanacak gibi de görünmüyordu.
Sonuçları pür dikkat izleyen, hafiften sinirlenmeye başlayan İnce, yanındaki en sert içkilerden art arda deviriyordu. Adamlarına kızıyor, CHP Genel Başkanı’na, Bülent Tezcan ve ekibine saydırdıkça saydırıyordu. Hiç desteklememişlerdi onu. CHP’nin hazırladığı reklam filmlerinde bile yoktu Muharrem Bey. Haksız sayılmazdı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde durum tam anlamıyla netleşmişti. Muharrem Bey telefonunu sessize almıştı ama bir yandan art arda arayanları görüyordu. Susmuyordu cihazı. Mesaj yağıyordu üstelik. Hiçbirine cevap vermeye niyeti yoktu çünkü öfke içindeydi.
Alınan alkol damarlarındaki hızlı bir dolaşımdan sonra beyin kılcallarında etkisini göstermeye başlamıştı. Muharrem İnce “Kaybettik işte, kaybettik seçimi. Benim oyum arttı, ama CHP’nin hâline bak. Çıkıp konuşacağım” demeye başlamıştı. Yanındakiler, ailesi, ekip ve danışmanları, yardımcıları hep birden “Aman Muharrem Bey, aman abi yapmayın böyle bir şey, şu anda sinirlisiniz ağzınızdan bir laf kaçar, toparlayamayız” diyor ama söz geçiremiyorlardı.
Gelgelelim tam da o esnada Bülent Tezcan ekranlara çıkıp tüy diker gibi “Muharrem İnce’nin oyu yüzde 44, Erdoğan’ın yüzde 40, öndeyiz” deyince İnce iyice koptu. Bir an etrafına baktı. Zaman durmuştu. Ekrana fırlatmak için bir şey arar gibiydi. Ekip istim üstünde onu yatıştırmaya uğraşırken İnce yeniden konuştu:
“Bir açıklama yapacağım. Kaybettik, arada 10 milyon fark var ama benim oyum arttı, kritik eşik olan yüzde 30’u aştım. Partimin önünden yürü denirse ben yürürüm.”
Böyle diyecekti.
Tam eline telefonu aldığı sırada, o anda gelen mesajı gördü. FOX televizyonunda Çalar Saat programının sunucusu İsmail Küçükkaya idi mesajı gönderen ve “Herkes sizi merak ediyor, bir sürü şayia çıktı, bir şey demeyecek misiniz?” diye soruyordu. Çevredeki herkesin şaşkın bakışları arasında Muharrem İnce, İsmail’e pat diye cevap verdi:
“Adam kazandı, daha ne diyeyim”
Canlı yayında olan İsmail Küçükkaya anında bu mesajı okudu tabii. Otelin süit dairesindeki televizyonda FOX TV açıktı. İsmail’in söyledikleriyle birlikte herkes dondu kaldı. Başkan adayları giderek tehlikeli olmaya başlamıştı. Aman demeye kalmadı Muharrem İnce kafaya o sert içkilerden birini daha dikti ve talimatı verdi:
“Derhal basını arayın, açıklama yapacağım”
O anda garip bir şey oldu. Ekip birbirine baktı, âdeta gözleriyle anlaştılar ve aralarından biri “Tamam abi ama önce eve gidelim de şu sabahki kıyafetinizi değiştirelim” dediler. Bu fikri ailesi de destekledi. Hep birlikte apar topar çıkıldı ve Muharrem İnce eve getirilip yatak odasına sokuldu.
Kapı üzerine kilitlendi.
İnce’nin yanında ne cep telefonu, ne de ev telefonu vardı. Çünkü alınmıştı. Bir süre bağırıp çağırdıysa da aradan fazla zaman geçmeden uyuyup kaldı.
Ekip de bir açıklamadan yanaydı ama CHP Genel Merkezi ve Kemal Kılıçdaroğlu ile ilk günden papaz olmanın âlemi yoktu. Biraz daha stratejik davranılması gerekmekteydi.
Evet, kaçırılma hikâyesi doğru ama bu şekilde. Yani Muharrem İnce kendi ekibi tarafından kaçırıldı.
Doğu Perinçek’in deyimiyle HDP’ye oy veren bonzai kullanıcısı CHP’lilerle, İnce’nin tanımıyla “Şizofren CHP’liler” o sıralarda YSK ve CHP Genel merkezlerinin önünde videolar çekip sosyal medyada kıyameti koparıyorlardı.
“İnce’yi konuşturmuyorlar, kaçırdılar ve susturdular. Tehdit ettiler.”
Tehdit kısmı hariç hepsi doğruydu.
Muharrem İnce kaçırılmış, konuşması engellenmiş ve susturulmuştu.
Kendi ekibi tarafından.
Zaten konuşacaktı ama ertesi gün uyanması ve damarlarında dolaşan alkolden arınması gerekecekti.
Ol hikâye bundan ibarettir.