DEVLET TERÖRÜ
“Gazze’de 7 Ekim tarihinden beri kelimenin tam anlamıyla bir vahşet, bin yıl önceki haçlı işgalinde 80 yıl önceki ikinci dünya savaşında yaşananları aratmayan bir gaddarlık sergilenmektedir. İsrail yönetimi askeri ve silahlı sivilleri ‘bir atışta 2 ölü’ diyerek hamile kadınları daha doğmamış bebekleriyle birlikte katletmekle övünen bir cinnet hali içindedir. Çocukları, daha ağzı süt kokan sabileri, onların anne ve babalarını, yaşlı erkek ve kadınları uçaklarla, tanklarla, toplarla bombalayarak üzerilerine mermi yağdırarak öldürmenin adı savaş değildir, bunun adı barbarlıktır, eşkıyalıktır, devlet terörüdür. Netanyahu İsrail halkı nezdinde tamamen yitirdiği itibarını hastaneleri, okulları, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasındadır. Bilhassa hastaneler, İsrail mezaliminin sembolü olmuştur.
KORKAKLIKLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Türkiye olarak Gazze’de akan kanın durması için seferber olmuşken, Batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. İsrail işgal güçleri her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor ama Avrupa’sından Amerika’sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor. Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahil modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes sadece tarih önünde değil, insanlık vicdanı nezdinde de yargılanacaktır. İspanya gibi bir iki vicdan sahibi ülkeyi dışarıda bırakırsak Batılı kurum ve kuruluşlar Gazze’den yükselen feryatlara kulaklarını tamamen tıkadılar. Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız.
HOLOKOST UTANCI AVRUPA’YI ESİR ALDI
Holokost utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil, Batılı entelektüeller, basın kuruluşları ve insan hakları örgütleri de aynı şekilde İsrail’i aklamanın peşinde. İsrail yönetimi de Holokost’u Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırıların kalkanı olarak kullanıyor.
Bunu Almanya’ya gerçekleştirdiğimiz son ziyarette bir kez daha üzülerek şahit oldum. Her ne kadar Gazze meselesinde farklı düşünsek de Almanya ile tarihten gelen güçlü dostluğumuza büyük ehemmiyet veriyoruz. 20 milyar doları bulan toplam ticaret hacmiyle en büyük ticaret ortağımız olan Almanya’yla her alanda işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı Steinmeier gerekse Şanşölye Olaf Scholz kendileriyle yaptığım görüşmelerde bu konularda mutabık kaldık. Gazze’deki insani trajedinin engellenmesi ve bölgedeki kalıcı barışın tesisi yolunda Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceğiz.
TOPRAKLARIMIZA UZANABİLİR...
Gazze’deki vahşet karşısında insanlığın vicdanı ve sesi olma görevi şu an Türkiye’nin omuzlarındadır. Türkiye’nin siyasi ve kültürel sınırları kendi resmi sınırlarından değil, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne diye ifade edilen çok daha geniş bir hattan başlar. Ne zamanki biz bu coğrafyaları kendi dışımızda görmeye başlarsak işte o vakit eldeki vatan da tehlikeye düşmüş olur. Dahası bugün Gazze’de yaşananlara tepki vermezsek, yarın vaat edilmiş topraklar denilen işgalci fanatizmin kendi topraklarımıza uzanmasına engel olamayız.”
KONUŞURKEN RAHATIM
Cumhurbaşkanı “İsrail’in ne kadar uğraşırsa uğraşsın antisemitik yaftası vuramayacağı tek ülke Türkiye’dir” diyerek şöyle devam etti: “Çünkü Türkiye’nin ne uzak ne yakın geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz. Konuşurken rahatım. Niye rahatım? Bizim borcumuz yok ama onların hepsinin İsrail’e borçları var. Onlar borç ödüyor, sıkıntıları burada.
NÜKLEER MESELESİNİ UNUTTURMAYACAĞIZ
İsrail nükleer silaha sahip olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyor. Fakat bu konuda ne BM Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı inceleme başlatmadı. Nükleer silah meselesi öyle meskûn kalınacak bir konu değildir. Malumun ilanı olarak gördüğümüz İsrail’in nükleer silahları meselesinin unutulmasına ve unutturulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz.”
KAFKASYA’DA YENİ OYUNLAR PEŞİNDELER
Cumhurbaşkanı “Kıbrıs Türkünü ambargolarla haklı davalarından döndürmeye çalışanların Kafkasya’da yeni oyunlar peşinde koştuğuna şahit oluyoruz” dedi:
“Kimi Batılı güçler, Karabağ savaşı ile birlikte bölgemizde yepyeni bir dönemin başladığını halen idrak edemiyor. Ermenistan’ı yıllarca kışkırtarak bu coğrafyada yaşayan tüm insanların acıları, sıkıntıları ve kavgaları üzerinden kendilerine rant devşirenler aslında en büyük zararı Ermenilere verdiler. Gerçekleşmesi mümkün olmayan ham hayalleri körükleyerek Ermenileri istismar ettiler, kullandılar. Bu gerçeği artık Ermenistan’ın görmesi, kabullenmesi gerekiyor. Ermeni halkı ve yöneticilerinin ve halkının güvenliği binlerce km ötede değil, komşularıyla barışta ve işbirliğinde aramaları doğru olacaktır. Ermenistan’a Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzattığı barış elini tutması çağrısında bulunuyorum.”