Dış politikada yapılan hatanın bedelini ülke öder. Suriye konusunda defalarca uyardık. Yanlış yapıyorsunuz dedik. Hayır biz doğruyu yapıyoruz dediler. AKP’nin Suriye politikası Türkiye Cumhuriyeti dış politika tarihinde en büyük hezimettir. Yönümüzü Ortadoğu’nun bataklığına değil, Batı’nın çağdaş dünyasına çevirdiğimiz için bu uyarıyı yaptık.
"UYARDIĞIMIZDA 4 ÖLÜ VARDI"
Dış politikada blöf olmaz. Kendi ülkenizin çıkarlarını savunursunuz. Geldiğimiz noktada kim kazandı? Düşmanlık kazandı. Kaybeden barış oldu. Yasalara göre AKP hükümeti açıkça suç işlemiştir. Başka ülkelere terör elemanı göndermek için kendi topraklarını açmıştır. Kendisini ilk uyardığımızda 4 ölü vardı. Bugün Suriye’de 200 bin ölü var.
Daha önce de açıkladığımız Ağustos 2012 tarihli raporda bu politika Suriye’yi parçalar demiştik. Çözümün hedefi ne olmalı onu da önermişiz: 1 şiddetin sona ermesi 2- Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması 3-Ülkedeki tüm grupların haklarının güvenceye alınması 4-Suriye’de demokratik bir sistemin kurulması… “Suriye ile ilgili TBMM toplanacak dört parti ortak bir deklarasyon yayınlayacak ve Türkiye’de uluslararası bir konferans toplanacak” demişiz. Ama biz bildiğimiz yoldan devam edeceğiz dediler. Yani radikal unsurları Türkiye’ye getireceğiz. Katar’dan Suudi Arabistan’dan parayı alıp git kardeşlerini öldür diyeceğiz. Hala yapıyorlar halka suç işliyorlar. Silahlı kampları ortaya çıkaran arkadaşımız Hurşit Güneş burada.
BRÜKSEL TEMASLAR
Brüksel’deki toplantıda düşüncelerimizi açıkça söyledik. Suriye konusunda Başbakan “Batı bize söz vermişti ama bizi yalnız bıraktılar” dedi. Ben de sordum onlara “Türkiye’yi neden yalnız bıraktınız” diye. Oradaki batılılar “hayır biz böyle bir söz vermedik” dediler. Hem sosyalistler hem liberaller hem demokratlar. Bana bunu medyanın önünde söylediler. Ne demiştim yalancıdan Başbakan olmaz. Bu ülkenin dış politikasını nasıl Katar’a havale edersiniz? Ölen her Müslümanın kanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ellerindedir.
Reyhanlı’ya gidemedi, ABD’ye gitti. Silahlı müdahaleden bahsediyordu… ABD’de Obama ne dedi “Bir dakika… Ne silahlı müdahalesi. Bizim gündemimizde silahlı müdahale yok” birinci taş düştü. Giderken “Cenevre ipe un sermektir” diyordu. Obama “ Bir dakika ne konuşuyorsun. Biz Rusya ile anlaştık bir konferans düzenleyeceğiz bu sorunu çözmek için” dedi. Recep Tayyip Erdoğan toplantıdan çıktı ve “Görüşüm değişti ve gelişti” dedi. E beyzbol sopasını görerek değişirsin tabi sen.
Orada özel bir toplantı yaptılar. Türkiye için yüz kızartıcı bir durum yaşandı. Dışişleri müsteşarı yok, büyükelçi yok… Devletin arşivine hangi bilgiler girecek. Kendi ülkesini kendi malı gibi gören bir anlayıştır bu.
SWOBODA’YA CEVAP
Brüksel’deki toplantıda inandığımız şeyleri söyledik. Swobada ile ortak basın toplantısı düzenledik. Swoboda ayrıldıktan sonra bir Türk gazeteci Erdoğan’ın bizi suçladığını söyledi. Ben de sizin gazetelerde okuduğunuz açıklamayı yaptım. Erdoğan’ın Esad’tan farkı olmadığını arada sadece ton farkı olduğunu, benim CHP başkanı olarak Esad’a kardeşim demediğimi kucaklaşmadığımı bir gecede de düşmanın demediğimi söyledim.
Toplantıdan soran parlamentoda bize birt protokol odası ayrılmıştı. Bizim belli kişileri ziyaret etmemiz planlanmıştı. Saat 18 sıralarına protokol müdürü geldi Swoboda ile görüşme planlanmıştı. Swoboda’nın danışmanları kendisinin, Esad ile ilgili sözlerimden rahatsızlık duyduğunu söylediler. Benim düşünce özgürlüğüme müdahale den rahatsızlık duyan birisiyle ben asla ve asla görüşmem dedim.
Biz onlara şunu hatırlattık. Türkiye üçüncü sınıf bir demokrasiyi hak etmiyor. Sen kim oluyorsun da benim düşüncemden rahatsız oluyorsun. Ben hesabımı sana değil kendi milletime veririm. Reyhanlı’da 51 kişi hayatını kaybetmiş. Reyhanlı’da ölenlerin hesabını kimden soracağız? Bütün demokrasilerde onun sorumlusu iktidardır ve o işin başındaki adamdır. Ülkeyi yöneten de kimse kusura bakmasın diktatörlüğe soyunan adamdır. Diktatör demişim alınmışlar. “Yasama ve yargı benim için ayak bağıdır” diyen adam dünyanın her tarafında diktatör denir.