“PKK dağda bekleyecek. Demokratikleşme olmazsa, özgürlükler garantiye alınmazsa, PKK’yi dağdan kimse indiremez. Barış, silahın susması değildir. Barış, silahın konuşma ihtimalinin kalmamasıdır.”
“Kadın haklarında AKP ile uzlaşamayız. Biz özgürlükçüyüz. Anayasada, cinsiyet ve cinsel yönelim farkı olmaksızın herkesin eşit ve özgür olmasını öneriyoruz ve bu AKP’yi çıldırtıyor.”
“Sekiz bakanlıktan daha fazla bütçe alan ve sadece Sünnilere hizmet eden Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal kurum olamaz. Din hizmetini devlet değil, cemaatler yürütsün. Bunun için çok direteceğiz biz.”
***
NEDEN SELAHATTİN DEMİRTAŞ
Medyada dürüst insanların susturulduğu, birçok medya mensubunun gazetecilikten vazgeçip çeşitli hesaplarla hükümet dalkavukluğunu seçtiği bir dönemde tarihî bir barış yapmaya hazırlanıyoruz. Asıl soru, böyle bir ortamda bu barış nasıl kalıcı olacak? AK Parti’nin “tek adam” düzeni öneren anayasa teklifleri kabul edilirse, bu ülke demokrasiden biraz daha uzaklaşacak. Demokrasiden uzaklaşarak barışı kalıcı kılmak mümkün mü? PKK’nın sınır dışına çıkması kalıcı barış için yeterli mi? BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, barışı “tek adam” sisteminin maskesi hâline getirmek isteyenlerin maskesini indiren çok dürüst ve net açıklamalar yaptı. Demokrasi ve barış arasındaki kuvvetli ilişkiyi en çıplak hâliyle ortaya koydu. Selahattin Demirtaş’ın bu açıklamaları, bu toplumun uğruna büyük bedeller ödediği ve hasretini çektiği gerçek ve kalıcı bir barış için umutları çok arttırıyor.
***
-2-
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’la yaptığımız ve dün birinci bölümünü yayımladığımız konuşmayı ufak bir hatırlatmayla sürdürüyoruz. Dünkü bölüm, Demirtaş’ın şu sözleriyle bitmişti. “BDP eşbaşkanı olarak açık söyleyeyim. Anayasada özerk Kürdistan deseler, Kürtçe anadilde eğitim serbesttir diye açıkça yazsalar ve bunun karşılığında da anayasanın bir maddesinde baskıcı-otoriter bir başkanlık sistemi yazsalar, biz o anayasaya evet demeyiz... Tek adamın yönettiği bir ülkeye barış gelmez... Barışı sağlayacak olan yetkileri tek adamda toplamak değil, aksine yetkileri merkezden yerele doğru yaymaktır. Barış ancak böyle gelir. Barış, demokratikleşmeyle gelir!” Kaldığımız bu yerden devam ediyoruz.
***
NEŞE DÜZEL: Peki, Öcalan, başkanlık sistemini destekleyeceğinizi neden söyledi o zaman?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Sayın Öcalan, “Destekleyeceğiz” demiyor. O, başkanlık sisteminin demokratik bir model olarak tartışılabileceğini söylüyor. “Baskıcı, otoriter bir başkanlık sistemini asla kabul etmeyiz. Ama denge ve denetim sistemini içeren bir Amerikan modeli olabilir” diyor. Zaten yargının ve yürütmenin bağımsız olduğu, kuvvetler ayrılığının sağlandığı bir başkanlık sistemine biz niye hayır diyelim ki? Biz, şu anki yönetim sisteminden de hiç memnun değiliz.
Demokrasi ve hukuk isteyen hiç kimse bugünkü parlamenter sistemden memnun değil. Çünkü Türkiye’de parlamenter sistem daima otoriter oldu, hiç demokratik olarak işlemedi. Öyle değil mi?
Çok doğru. Size basit bir örnek vereyim. Başbakan yurtdışından grup başkanvekiline telefon ediyor ve “Meclis, cuma günü de çalışsın” talimatını verebiliyor. Koskoca parlamento başbakanın bir telefonuyla cuma günü de çalışmak zorunda kalıyor. Ya da başbakan parlamentonun o gün çalışmasını istemiyorsa, “bugün çalışmanıza gerek yok” diyor ve sanki bir şirket müdürü gibi parlamentoyu tatil ediyor. Bunun adı parlamenter sistem olabilir mi? Alakası yok. Ama AKP’nin önerdiği başkanlık sistemi bugünkü parlamenter sistemden de daha kötü olur. Düşünün. Başkanın bir de parlamentoyu fesih yetkisi olacak. Ayrıca yüksek yargının üyelerini de başkan belirleyecek.
Bu süreçte başkanlık pazarlık konularından biri mi?
Başkanlık pazarlık konusu değil. AKP tipi başkanlık modeli bizim pazarlık konumuz olmayacak.
Başbakan Erdoğan Ege’de örgütüyle yaptığı basına kapalı toplantıda, anayasa için referanduma gidileceğini ve AK Parti’nin anayasayı referanduma götürmek için beş altı milletvekilinin oyuna ihtiyacı olduğu söylemiş. Sizce böyle bir şey mümkün mü?
Öyle bir şansları olamaz. AKP tek başına anayasa yapıp referanduma götüremez. Ama şunu da söyleyeyim. Bizim AKP’nin anayasa teklifine yaptığımız eleştirilerin alternatifi CHP ve MHP zihniyeti değil. Onlar AKP’den gerideler.
Yeni anayasada AKP’yle uzlaşamayacağınız konular sadece başkanlık sistemiyle mi ilgili?
Hayır. Kadın hakları konusunda da uzlaşamayız. Biz, kadın haklarında çok özgürlükçü bir yaklaşıma sahibiz. Kadının eşit yurttaş siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel bütün alanlarda eşit olduğunu savunuyoruz biz. Hiçbir cinsiyet ve hatta cinsel yönelim farkı olmaksızın herkesin eşit temsil hakkını ve özgür olmasını savunan bir teklif sunuyoruz ve bu AKP’yi çıldırtıyor. Bir de bizim anayasa teklifimizde, her başlığın altında kadınlarla ilgili bir bölüm var.
Bu ne anlama geliyor?
Böylece her başlıkta, kadınların yıllardır birikmiş olan ezilmişliğini telafi edecek önermelerde bulunuyoruz. Ayrıca ifade özgürlüğü, gösteri ve örgütlenme hakkı, siyasi partiler kanunu, çevre ve sendikal haklar konularında da AKP ile bizim aramızda ciddi farklar var.
Anayasada asla olamaz dediğiniz maddeler neler?
“Türkçe dışında anadilde eğitim yapılamaz” diyen bir anayasayı asla kabul etmeyiz. Herkesi Türk olarak kabul eden bir maddeyi de kabul edemeyiz. Böyle bir şeyi kabul edersek onursuzluk yapmış oluruz. Herkesin Türk olmadığını Türkiye’de artık herkes biliyor. Yalan üzerine kurulu bir maddeyi evet oyuyla kabul etmemiz mümkün değil. Etnisiteyi, inancı ve kimliği teke indiren ve devleti bütün bunların üzerinde bir güç olarak tanımlayan bir zihniyeti, bir yaklaşımı ise hiçbir maddede kabul etmeyiz. Mesela...
Evet...
Mesela biz İslam’ın sadece Sünni hizmetine hizmet eden ve şu anda sekiz bakanlıktan daha fazla bütçe alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı anayasal bir kurum olarak kabul etmiyoruz.
ROPÖRTAJIN TAMAMI AŞAĞIDAKİ LİNKTE!
http://www.taraf.com.tr/nese-duzel/makale-selahattin-demirtas-demokrasi-olmadan-pkk-dagdan.htm