Gaziantep'teki toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Gaziantep'e en son DEAŞ canilerinin canlı bomba saldırısının ardından taziye için 28 Ağustos'ta gelmiştim. Bu vesileyle bir kez daha terör eylemlerinde ve 15 Temmuz darbe girişiminde verdiğimiz tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Her şehidimiz bu toprakların vatanımız olduğunun tescili olan tapu senedimizdir.
Burası 1919'da bölgeyi işgale gelen düşman kuvvetlerine Kilis'i, Maraş'ı dar eden Şehit Kamillerin şehridir. Antep savunmasında 6 bin 300 kardeşimiz şehit olmuştur. Bu şehir gazilik unvanını ulufe olarak almamıştır. Canıyla, kanıyla, yüreğiyle sonuna kadar hak etmiştir.
Geçtiğimiz 1,5 yılda Gaziantep terörle mücadelede 33 şehit verdi. Yetmedi, bu şehirde PKK'nın ve DEAŞ'ın alçak saldırılarında 70'e yakın sivil vatandaşımızı şehit verdi. Yetmedi, 15 Temmuz darbe girişiminde 3 Gaziantepli kardeşimiz şahadete erişti. Görüyorsunuz, Gaziantep gazilik unvanını sürekli tazeliyor. Her kim ki, bu ülkede farklı kökenlerden insanlar bir arada yaşayamaz diyorsa, gelsin Gaziantep'e baksın.
Türkmeniyle, Kürdüyle, Arabıyla daha pek çok farklı etnik grubuyla işte burada. Her kim ki bu ülkede farklı mezheplerden, meşreplerden insanlar bir arada yaşayamaz diyorsa gelsin Gaziantep'e baksın. Sünnisiyle, Alevisiyle her mezhepten insanıyla tüm Antep burada. Her kim ki, bu ülkede başka ülkeden gelen insanlar iyi misafir edilmiyor diyorsa gelsin Gaziantep'e baksın.
"Söz verip yerine getirmeyeni ifşa edeceğim"
Bazı yerlerde sıkıntı varken, Gaziantep'teki fabrikalar, işyerleri harıl harıl çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde bir istihdam seferberliği başlattık. Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nin 15 bin istihdamla katkı verdiğini gördük, çok memnun olduk. 15 bin kişi organize sanayide işbaşı yapacak. Hepsinin de takipçisiyim.
Söz verip de yerine getirmeyen, tüm ülkeye ifşa edeceğimi belirtmek isterim. Suriye'deki sıkıntılar sona erdiğinde Gaziantep çok daha büyük atılımın içine girecektir. Şimdiden hazırlığınızı yapın, güzel günler sizleri bekliyor.
Türkiye istiklal ve istikbal mücadelesinde yeni bir yol arayışındadır. Reform mahiyetinde bir yenileğe gidiyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiyoruz. Bu sistemin ilk adımını 2007 Anayasa değişikliğinde atmıştık. İkinci adım, şahsımın doğrudan seçilmesiydi. Şimdi 16 Nisan'da halkoyuna sunulacak Anayasa değişikliğiyle bu reformun nihai adımını atıyoruz.
Meclis, AK Parti ve MHP'nin gayretiyle üzerine düşeni yaptı. Her iki lidere ve milletvekillerine teşekkür ediyorum. Şimdi sıra millette. Milli iradede. Biz de bu referandum sürecinde milletimiz tercihini en sağlıklı şekilde yapması için gayret gösteriyoruz. Türkiye demokrasi ile yönetilen bir ülkedir. Herkes tercihinde hürdür, özgürdür. Herkes yaptığı tercihlerin sonucunu bilmek hakkıdır.
"Cumhuriyetimizin en büyük kazanımı 16 Nisan olacak"
Bu Anayasa değişikliyle ilgili olarak o kadar yanlış bilgiler yayılmaya çalışılıyor ki, işin aslını bilmezsek biz bile tereddüde kapılacağız. Anayasa değişikliğine ve cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkan gafiller, ha bire bir şeyler söylüyorlar ama hep yanlış yalan söylüyorlar.
Her şeyden önce Türkiye'de rejim değişmiyor. Yürütme ortadan kalkmıyor, Meclis kapanmıyor, yargı etkisiz hale getirilmiyor. Cumhuriyetimizin son asırdaki en büyük kazanımı 16 Nisan olacak. Demokrasiyi ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanını seçme yetkisini doğrudan millete veriyoruz.
Millet yetki ve sorumluluğu kime verdiğini bilecek ki, gerektiğinde yakasına yapışsın. Yürütme, yasama, yargı arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlıyor, herkesin işiyle meşgul olmasını sağlıyoruz. Eskiden Cumhurbaşkanı'nın vatana ihanet dışında yargılanabilmesi mümkün değildi, şimdi Meclis araştırması, Meclis soruşturması, yazılı soru yoluyla Meclis'in denetleme yetkisi güçleniyor.
Cumhurbaşkanı ve Meclis'ten hangisi isterse seçimleri birlikte yapabilir. Cumhurbaşkanı seçimlere gidebilir, ama seçime gittiği zaman kendisi de yeniden seçilmek durumundadır. Hem milletvekili seçimi, hem cumhurbaşkanlığı seçimi aynı anda yapılır. Değişimin, yenilenmenin önünü kimsenin tıkamaya hakkı yok. Cumhurbaşkanı'nın partisi ile ilişkisini kesmesini engelleyen maddeden de vazgeçiliyor. Bu zaten gerçekçi ve doğru olmayan bir yöntemdi. Sıkıyönetim kalkıyor, gerektiğinde OHAL geliyor. Cumhurbaşkanı sadece bütçe kanunu teklif edebiliyor, onun dışında tüm yasama yetkisi milletvekillerine ait. Utanmadan sıkılmadan Meclis kalkıyor diyorlar, bunların yalanlarından bıktık.
"16 Nisan yeniden bir doğuş olacak"
Her şeyden önce yargının bağımsızlığı, tarafsızlığıyla güçleniyor. Disiplin dışındaki askeri mahkemeler kaldırılarak yargıdaki çift başlılık sona erdiriliyor. Gençlere siyaset yolunu açmayanlar bunun yolunu görecekler. 18 yaşındaki gence seçme hakkı veriyorsun da, seçilmeyi niye vermiyorsun? Bir zamanlar bir siyasetçi, 'Taksim Meydanı'nda dört ayaklı merkep koysam seçtirirdim' diyor. Batı'da oluyor da bizde niye olmasın? Benim dedem Fatih 21 yaşında bir çağ kapatıp, bir çağ açtı mı? Onun torunları da bunu yapar mı? 16 Nisan yeniden bir doğuş olacak, yeni bir dirilişin, ayağa kalkışın işareti olacak.
Hala kriz üreten sistemte ısrarın anlamı yoktur. Biz bu sistemi kendimiz için değiştirmiyoruz, milletimiz, ülkemiz için yapıyoruz. Bu ithamı bize yöneltenler bu ülke için dikili ağaçları, hayırlı hizmetleri yok. Biz eksiğiyle, fazlasıyla sistemin bize sağladığı kolaylıkla değil, şahsi kabiliyetimizle bunları başardık. Benim iktidarla sorunum yok. Biz uzun yıllar beraber çalıştığımız arkadaşlarımızla uyumlu bir mesaimiz var. Eskiler bir ipte iki cambaz oynamaz derlerdi.
Mehmet Şimşek'in atanması
Maliye Bakanımız, Başbakan Yardımcımız Mehmet Bey'i ben Merkez Bankası'nın başına getirmek istedim. O dönemin Cumhurbaşkanı 'Olmaz' dedi. 'Mehmet Bey'in hanımı başörtülü falan zannediyor diye mi olmaz diyor' dedim. 'Başörtülü değil, hatta ABD'li' dedim, yok dedi olmaz. Mehmet Bey'i Merkez Bankası başına getiremedik. Böyle yanlışlarla, cins hareketlerle, ideolojik yaklaşımlarla bir yere gelinmez. Bunlardan kurtulmak için bu adımları atıyoruz.
Herkes yetki ve güç sahibi olduğu zaman orada işler yürümez. Türkiye'yi göz göre göre anayasa kitapçıklarının atıldığı ve istikrar ve güven ortamının sarsıldığı o günlere götürmeye gönlümüz razı değil. Türkiye'nin içinden geçtiği nazik dönemde güçlü yönetime ihtiyaç var.
Gaziantep'te 56 kardeşimizin şehit olmasından sonra Suriye'ye girdik. Cerablus'a girdik, Dabık'a, El Rai'ye ve son olarak El Bab'a... Bundan sonraki süreçte Münbiç var. ABD ile koalisyon güçleriyle mutabık kalırsak Rakka'yı da DEAŞ denilen o katil sürüsünden temizleyeceğiz. Suriye'de mücadeleyi sürdüren TSK'ya şahsım, milletim adına şükranlarımı ifade ediyorum. Tendürek'te, Besler Deresi'nde, Kandil'de orada mücadele eden askerime, polisime şahsım, milletim adına şükranlarımı ifade ediyorum."