CHP Basın Birimi’nden yapılan açıklamaya göre Kılıçdaroğlu, Portekiz’de gerçekleştirilen Sosyalist Enternasyonal toplantısında “Yükselen ve Gelişmekte Olan Ekonomilerde ‘Krizi Aşma’ Stratejileri” konulu panelde konuştu.
Kılıçdaroğlu üyelere “Değerli Yoldaşlarım” diye hitap ederken, dünya ekonomisinin 2008’den buna küresel krizle yaşadığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Krizde milyonların hayatı değişti. Uluslararası Çalışma Örgütüne (ILO) göre krizin başlangıcından, 2013’e kadar dünya üzerindeki işsiz sayısı 28 milyon kişi arttı ve 197 milyona ulaştı. Bu işsizlerin 74 milyonu gençlerden oluşuyor. Gençlerdeki işsizlik neredeyse Türkiye’nin nüfusuna yakın ve dünya üzerindeki 242 ülkenin 224’nün nüfusundan da fazla” dedi. Yaşanan bu son krizi diğerlerinden ayıran birkaç hususun olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“1980 ve 90’larda yaşanan krizlerden farklı olarak, son kriz küresel kapitalizmin merkezinde çıktı. Bu nedenle krizin başlangıcında gelişmiş ve gelişen ekonomiler arasında bir ayrışmanın olup olmadığını konuşuyorduk. Ancak krizin ilerleyen safhalarında gördük ki hepimiz aynı gemideyiz; hiç kimse yaşanan bu krizden muaf değil. Pek çok gelişen ekonomi ya ticaret kanalından, ya sermaye kanalından, ya da her iki kanaldan krizde olumsuz etkilendi. Bazı gelişen ekonomiler de büyüme ve işsizlik cinsinden ağır bedeller ödedi. Örneğin benim ülkem krizden en fazla etkilenen ekonomilerden biri oldu. Türkiye ekonomisi 2009’da yüzde 4,8 daraldı, işsizlik oranı yüzde 14’e çıktı. Krizden önceki 5 yılda ortalama yüzde 7,6 büyüyen, gelişen ve yükselen ekonomiler ise, 2009’da bunun üçte biri kadar (yüzde 2,7) büyüyebildi. Tüm bunlar kimsenin krizden bağışık olmadığını ortaya koyuyor.”
-“BORÇLARDAKİ HIZLI ARTIŞ İKTİDARI DA KORKUTTU”-
Kılıçdaroğlu, krizin ikinci aşamasının piyasalara pompalanan ucuz ve bol paranın yüksek getiri arayışıyla gelişen ekonomilere yönelmesiyle kendini gösterdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Size kendi ülkemden, Türkiye’den, örnek vereyim. Türkiye, 2010 ve 2011'de, bol likiditenin rüzgârı ile ortalama yüzde 8,8 gibi, potansiyelinin çok üzerinde bir büyüme hızını yakaladı. Bunun maliyeti ise 2011’de 77 milyar dolarlık cari açık oldu. 2011’de Türkiye, ABD’den sonra, dünyanın en fazla cari açığını veren ülkesi idi. 2011’de milli gelire oran olarak yüzde 10 cari açık verdik” dedi. 2010 ve 2011’de borçlanma ile şişen ekonominin özellikle hane halkı ve reel kesimin borç yükünde ciddi artışlara neden olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Oysa borçla şişirilen büyümenin sürdürülemez olduğunu yaşanan son küresel kriz bize göstermişti. Nitekim borçlardaki hızlı artış ve 2011’in ikinci yarısında yeniden bozulmaya başlayan küresel görünüm Türkiye’de mevcut iktidarı da korkuttu. Borç yükü artmış hane halkının geliri de artmayınca 2012’de iç talep adeta çöktü. Bunun neticesinde 2012’de büyümenin yüzde 3’ün altında kalacağı anlaşılıyor. Bu, Türkiye’nin potansiyel büyümesinin oldukça altında bir oran” diye konuştu.
-"EN HIZLI YAVAŞLAYAN 10 EKONOMİ ARASINDAYIZ"-
IMF verilerine göre Türkiye’nin 2012’de en hızlı yavaşlayan ilk 10 ekonomi arasında yer aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki dönemde, tüm ülkelerin paralarının değerini düşürmek amacıyla, likidite verme yarışına girmesi küresel ekonomide yeni sorunları tetikleyebilir. Kuşkusuz bu süreç gelişen ülkeler için aşılması gereken yeni sorunlar anlamına gelecektir” uyarısında bulundu. Kılıçdaroğlu, küresel sorunların küresel koordinasyon ve işbirliği ile aşılabileceğini bu nedenle, G-20 başta olmak üzere, tüm uluslararası platformların etkin bir şekilde kullanılmaya devam edilmesi gerektiğini belirterek, AB’nin bankacılık birliğine doğru attığı son adımları da olumlu karşıladıklarını söyledi.
-“SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN ÜRETİM ŞART”
CHP Lideri, konuşmasında gelişen ve yükselen ekonomilerin, sanayileşme ve üretimi dışlayarak sürdürülebilir bir büyümeyi yakalayamayacağını vurgulayarak “Orta ve uzun dönemde sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlamak için üretimin yeniden hatırlanması gerekiyor. Bu nedenle gelişen ekonomiler tüm politikaları bu amaç çerçevesinde tasarlamalıdır” dedi. Kılıçdaroğlu, “Bazı ekonomiler üretmeden tüketmeye; kazanmadan harcamaya alışmış durumda. Bu tüketim ve harcamaların özellikle spekülatif fonlarla finanse edilmesi ateşten gömlek giymek anlamına geliyor. Böyle bir modelle sağlıklı büyüme mümkün değildir. Bu nedenle söz konusu ekonomiler başta özel kesim tasarrufları olmak üzere toplam tasarrufları artıracak yapısal reformları uygulamak zorundadır. Bu kolay bir iş değil. Şirketler kesiminin, hane halkının ve devletin tasarruflarını artırabilmek için farklı politikalara ihtiyaç var” diye konuştu.
-ÖRGÜTLÜ TOPLUM VURGUSU-
Kılıçdaroğlu, önümüzdeki dönemde gelişen ekonomilerin yüzleşmesi gereken başka bir sorunun ise, güçlü bir iç talebin makro dengeleri bozmadan tesis edilmesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bu çerçevede örgütlü bir toplum; etkin bir sosyal güvenlik ve yardım sistemi toplam talep yönetimi için son derece önemlidir. Bu çerçevede işsizlik ve borç yükü altında ezilen toplumun en yoksul kesimlerini kriz dönemlerinde yalnız bırakmamalıyız. Ben kriz zamanlarında bu kesimlere asgari bir harcama gücünün enjekte edilmesinin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Böylece krizlere karşı toplumun en kırılgan kesimlerini korumuş olacağız. Diğer yandan harcama eğilimi yüksek bu kesimler aracılığıyla iç talebi de desteklemiş olacağız. Bu nedenle böyle bir sosyal güvenlik ve koruma sistemine sahip olmayan gelişen ekonomilerin bu adımları şimdiden atmaları yerinde olacaktır. Güçlü bir siyasi liderlik ve uluslararası koordinasyon ile küresel krizden çıkış mümkündür. Gelişmiş ve gelişen ekonomiler olarak aynı gemideyiz. Ben Sosyalist Enternasyonal çatısı altında güçlü bir dayanışma ile sorunlara çözüm sunabileceğimize inanıyorum.” (ANKA)