DİSK/Basın-İş, son dönemde gazetecilere yönelik polis şiddetine karşı bir açıklama yayımladı.
Açıklamada yurt dışına çıkmak zorunda kalan gazetecilerin yerleştiği ülkelere, Türkiye'deki tüm partilere ve diğer kurumlara, iktidara ve halka bir çağrı yapıldı.
Gazetecilerin can güvenliğinin alınması ve gazetecilere sahip çıklıması çağrılarının öne çıktığı açıklamada baskılara rağmen gazetecilikten vazgeçilmeyeceği vurgulandı
DİSK/Basın-İş, dün Suruç Katliamı anmasında gazetecilerin polis şiddetine maruz kalmasının ardından bir açıklama yayımladı.
Suruç Katliamı anmasının yanı sıra Can Dündar’a mahkeme çıkışında yapılan silahlı saldırıya, Erk Acarer’e yapılan saldırı ve ölüm tehdidi ve Celal Başlangıç’a Alman polisnin Almanya’da bulunan 55 kişilik bir suikast listesi bulduğunu, bu liste içinde kendisinin de yer aldığını söylediğini açıklamasına da değinildi.
Gazetecilere yönelik bu sistematik şiddete karşı DİSK/Basın-İş bir çağrıda bulundu:
İlk çağrımız tutuklanma ve saldırı tehditleri nedeniyle Türkiye’den çıkmak zorunda kalan gazetecilerin bulunduğu ülkelere: Meslektaşlarımız kendi topraklarında tehlikede olduklarını düşün dükleri için yurtlarını terk etmek zorunda kaldı, can güvenlikleri bulundukları ülkeye emanettir. Ciddi ve somut önlem alınmasını talep ediyoruz.
İkinci çağrımız, Türkiye’deki tüm partilere, diğer kurumlara: Bu tür tehditlere ve saldırılara açık tavır alın, lanetleyin. Yoksa her saldırının, baskının sessiz onaylayıcısı olursunuz.
Üçüncü çağrımız iktidara: Arkamızda Abdi İpekçi’den Uğur Mumcu’ya, Musa Anter’den İzzet Kezer’e, Metin Göktepe’den Hrant Dink’e kadar öldürülen gazeteciler listesi var ve hayli uzun. Ona rağmen işimizi yapmaya, yani kamuoyuna gerçekleri aktarmaya, gazetecilik yapmaya devam ediyoruz. Saldırı, tehdit, baskı işimizi yapmamızı engelleyemeyecek.
Dördüncü çağrımız hangi sınıftan ve cinsiyetten olursa olsun tüm halka: Eğer kandırılmak istemiyorsanız, gerçekleri öğrenmek istiyorsanız haber alma hakkınıza sahip çıkın, gerçek gazetecilere sahip çıkın.