“Ben 40 yıla yaklaşan yayıncıyım. Bizim mesleğimizde 30 yıl devamlılık arz eden, gazete sahipliği yapan yoktur. Ben rekoru kırdım.”
HEPSİ ORTAYA ÇIKARILDI
“Nuruosmaniye'deki gazete binamı mafya bastı. İlan servisinde çalışan kızlarımızı yerde sürükledi. Polise haber verdik, geldi ve yakaladı. Polis götürdü ve sebebi anlaşıldı. Mafya meşhur Drej Ali dedi ki, 'Siz bizi haber yaptınız onun için bastık.' Olay karanlık kalmadı. Gazete daha evvel toplatıldı, olaylar belliydi ne olduğu. Gazetem kurşunlandı. Hepsinin sebepleri çıkartıldı. Gazetem sıkıyönetim tarafından kapatıldı. 14 gün sonra Metin Toker'in bir yazısından dolayı kapatıldığını öğrendim.”
İLK DEFA BÖYLESİNİ GÖRÜYORUM
“Bütün bunları yaşadım. Ama bu dönemde gazetecilere yapılan meseleyi ilk defa görüyorum. Çünkü gazeteciler, gazetecilere yapıyorlar!”
BÖYLE YAYINCILIK OLUR MU?
“Bir taraftaki gazeteciler diyor ki, 'Aman öbür taraftaki bağımsız gazetecilerin hepsini dövün' diyor. 'Biz sizi sinek gibi ezeriz' diyor. Kendi grubundakilere diyor ki, 'Sen niye bunların aleyhinde yazmıyorsun. Böyle yayıncılık olur mu ya? Sen gazeteci misin, parti komiseri misin, militan mısın? Hepsi militan. Kendilerine göre millicilik uydurmuşlar. Kim milli? Milli benim, ben. Ben bu ülkenin gerçekleriyim. Benim gidecek bir yerim yok…”
ÇOCUK KANDIRMAYIN
“Ahmet'in işinde kim bunu yaptı? Yok trafik sıkıştı, bilmem ne! Çocuk kandırmayın. Dört tane mafya bozuntusu geldi Ahmet'i dövdü. Kim yönlendirdi? Bunları yönlendirenler ortaya çıkarılsın. Tek isteğim budur.”
HEP BERABER ELİMİZE BAYRAKLARI ALIP YÜRÜYELİM
“Bir başka gazete yöneticisi kurşunlandı. Gündüz 18 tane kurşun attılar, adam yara almadı, gitti. Ama bunu kim yaptı? Hala belli değil. Ben 40 yılda çok şey gördüm. Hepsi belli, ne yapıldığını biliyorum, gördüm, açıklandı. Bunların açıklanması lazım. Hem rakip gazetenin Yönetim Kurulu Başkanı’nın kurşunlanma olayının faillerinin bulunması lazım. Polis öyle ucunu bulamadık, gidemedik diyemez. Gündüz yapıldı, 18 tane mermi atıldı, kendisi yara almadı. Eğer bu basına karşı yapılmış bir baskıysa hep beraber elimize bayrakları alıp yürüyelim. Ama ne olduğu açıklanmayan olaylar. Ahmet'in meselesi de kim yaptı, niye yaptı? Van'ın bir kazasından geldik, yaptık derlerse bu inandırıcı değil.”
HER GÜN BİR YALAN, UYDURMA
“Mesleğimizde öteden beri, hem muhafazakar gazeteciler, hem bağımsız, hem de liberaller vardı. Hem hükümet karşıtı, hem hükümet yanlısı gazeteciler vardı. Ama hiçbir zaman hükümet yanlısı medya mensupları, ‘Sizi sinek gibi ezeriz, sizi döveriz, kaçın memleketten’ diye bir şey yoktu. Zaten meselelerin anası bu. Birçoğuna bakıyorum gazeteci de değil. 40 yıldır meslekteyim, bunlar bir iki senedir türediler, ortaya çıktılar. Biri yazar diyor. Her gün bir yalan, bir uydurma. ‘Cevap vermedi’ diyorlar. Cevap verince de ‘Mektup yazdı’ diyor. Ne yapayım? Maalesef yargıdan sonuç alamıyoruz.”
HÜKÜMET YANLISI OLMAYA MECBUR DEĞİLİM
“Ben Cumhurbaşkanına o mektubu bir meydan okumak için yazmadım. Benim Cumhurbaşkanı’na meydan okumak haddim değil. Yüzde 52 oy almış, halkın seçtiği birisi. Ama, ‘Ben böyle bir şey söylemedim’ diyorum. Yanlış mı hatırlıyor, olayları mı karıştırıyor ben onun için yazdım. Cumhurbaşkanıyla bir polemiğe girmek niyetinde değilim. Dikkat ederseniz benim yayın grubum hem Cumhurbaşkanı’na hem de ailesine karşı Türkiye'de en dikkatli olan yayın grubudur. Ama biz bağımsızız. Ben hükümet yanlısı olmaya mecbur değilim, ama hükümet karşıtı da değilim. Bu hükümet bağımsızlığı kabul etmiyor. Yanında olmayan herkesi karşısında görüyor.”