Kılıçdaroğlu, CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal ile birlikte Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde tedavisine devam edilen eski Çalışma Bakanlarından Ali Rıza Uzuner’i ziyaret etti. Ziyaretinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Uzuner’in uzun yıllar Türkiye’ye hizmet etmiş değerli bir siyaset adamı olduğunu ifade ederek, acil şifalar diledi.
-“TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞECEK AMA TÜRKİYE HALKININ BUNDAN HABERİ YOK”-
Kılıçdaroğlu, hükümet tarafından 17 Eylül Salı günü açıklanması beklenen Demokratikleşme Paketiyle ilgili, “Masanın bir ucunda Abdullah Öcalan, diğer ucunda da Recep Tayyip Erdoğan var. İkisi görüşüyorlar, pazarlık yapıyorlar. Toplumun haberi, bilgisi yok. Nasıl bir demokratikleşme paketi bilmiyoruz. Türkiye demokratikleşecek ama Türkiye halkının bundan haberi yok. Böyle bir demokrasi anlayışını kabul etmiyoruz” dedi.
-“KENDİ ARALARINDA PAZARLIK YAPTILAR”-
Eğer gerçekten demokratikleşme olacaksa bu paketin kamuoyuna açıklanması, tartışılması, düşünürlerin ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini bildirmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Öyle anlaşılıyor ki bunlar kendi aralarında oturdular pazarlık yaptılar, bir iki noktada kuşkular var onları da giderecekler, apar topar parlamentodan geçirip yasalaştıracaklar ve böylece Türkiye demokratikleşmiş olacak.
Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki engel 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği yasalardır. Bu yasalar değişmeden Türkiye’de sağlıklı bir demokrasi olmaz” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, kamuda türbanın önün açtığı belirtilen düzenlemeye ilişkin ise, “Yasalarla kılık kıyafet düzenlenmez. Kılık kıyafetin düzenlenmesiyle ilgili yönetmelikler vardır. O yönetmelikler şu anda uygulanıyor zaten.
Yasalarla neyi değiştireceksiniz. Kılık kıyafet serbest… Yani yargıç yargılama sırasında kürsüye istediği kıyafetle mi çıkacak? Var mı dünyada böyle bir örnek, yok. Onun için paket olmadan, kamuoyuna açıklanmadan görüş bildirmek çok doğru değil.
Önce bir bakalım neyi açıklayacaklar, pazarlıklar ne oldu, uzlaştılar mı, uzlaşmadılar mı? Bunları göreceğiz ondan kararımızı vereceğiz” dedi.
-“ÇOCUKLARI SİYASETE MALZEME ETMEK DOĞRU DEĞİL”-
CHP Lideri, BDP’nin anadilde eğitim için okulları boykot çağrısını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de, “Doğru bulmuyorum. Hele hele çocukları siyasete malzeme etmek hiç doğru değil. Bunlar bizim çocuklarımız” diye konuştu.
-“HERKES BARIŞ İSTER BİZİMKİ SAVAŞ İSTER”-
Başbakan Erdoğan’ın CHP’li milletvekillerinin Mısır ziyaretine ilişkin “Sen hangi sıfatla gittin” sözlerine de yanıt veren Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“Kendisi Başbakan olmadan önce pek çok yurtdışı seyahati yaptı. Hangi sıfatla gitti önce onun hesabını versin. Biz Mısır’a da, Irak’a da, Suriye’ye de diğer ülkelere de halkımızdan aldığımız yetkiyle gidiyoruz. Bölgemizde savaş olmasın istiyoruz, insanlar birbirini öldürmesin istiyoruz. Bana söyler misiniz savaş kışkırtıcılığı yapan bu Başbakandan dünyada başka bir siyasi lider var mı, yok. Herkes barış ister bizimki savaş ister. Herkes huzur ister bizimki kavga ister. Eli kirli. Bir Başbakanın eli kirli olmaz. Eline silah verip Suriye’ye gönderiyorsunuz, ‘Git kardeşini öldür diyorsunuz’. Eli kirli yetmedi şimdi dili kirli. Bu doğru değil.”
Kılıçdaroğlu, 28 Şubat davasıyla ilgili gelişmeleri nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de, yargının tümüyle siyasi iktidarın emrinde olduğunu belirterek, “Hitler’in Almanyasında ‘Führer’e doğru’ diye bir kavram vardır. Hitler bir şey söyler ertesi gün bütün bürokrasi ve milletvekilleri onu yerine getirmek için yarışırlardı. Benzer bir uygulama 2013’ün Türkiye’sinde var. Recep Tayyip Erdoğan bir şey söylüyor, onun milletvekilleri, bürokratları, savcıları, yargıçları onun söylemleri yerine getirmek için çaba harcıyorlar. Türkiye’de gelinen nokta maalesef bu” değerlendirmesinde bulundu.
-“BİZ DE BİRİSİ BİR ŞEY SÖYLER HERKES DE ONU TEKRAR EDER YOK”-
Kılıçdaroğlu, Anayasa Komisyonu toplantısında CHP’li üyeler arasındaki tartışmanın hatırlatılması üzerine ise, “Anayasa Komisyonunda görüş bildirmek, tartışmak ne zamandan beri ayrışmanın esası olmaya başladı? İnsanlar düşüncelerini özgürce o komisyonda dile getirecekler, tartışacaklar. Bundan kim kazanacak, halkımız kanacak. Biz de öyle birisi bir şey söyler herkes de onu tekrar eder, biz bunu zaten demokrasiye aykırı buluyoruz. Üç değerli arkadaşım var, üçü de Anayasa Komisyonunda çalışmalara destek veriyorlar. Ayrıca o komisyonda uzmanlar var gerçekten onlara yürekten teşekkür etmek lazım” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu Cami-Cemevi tartışmalara ilişkin ise dini siyasette kullanmanın dine yapılacak en büyük kötülük olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Hele bizim gibi Müslüman bir ülkede, Allah’la kulun arasına kimsenin girmediği öngörülen bir dinde araya siyasilerin girip kendilerine göre dine yön vermelerini doğru bulmuyoruz. Bu bağlamda olaya daha dikkatli bakmamız, tarafları dinlememiz gerekiyor. Bir önyargıyla gidip ‘Şu suçludur, şu haklıdır’ demeyi ben doğru bulmuyorum, siyaseten” dedi.