Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Sözcü ve Halk TV'nin yayınlarındaki "patron etkisi"ni değerlendirdi ve eleştirilerde bulundu. Bildirici, Halk TV'nin sahibi Cafer Mahiroğlu'nun kanalla ilgili yaptığı açıklamaları hatırlatarak "Mahiroğlu, doğrudan bir Genel Yayın Yönetmeni gibi davranıyor; sonra da kimi açıklamalarında 'yayıncılık etiği'nden bahsediyor" dedi.
Halk TV'de kanala gerçekleşen transferleri, davetlere verilen yanıtları ve yayın çizgisine dair görüşleri hep Mahiroğlu'nun açıkladığını belirten Bildirici, " Ama bunları Halk TV’nin genel yayın yönetmeni yerine sahibinin açıklaması doğru mu? Bence hayır. Bir medya patronunun böyle davranmaya hakkı olamaz" ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:
"Elbette Türkiye’de şöyle ya da böyle bütün medya patronlarının yayınlara -örtük biçimde- müdahale ettiklerini, özel çıkarlarını koruduklarını biliyoruz. Mahiroğlu’nun diğer medya patronlarından temel farkı, Halk TV’nin yayın faaliyetlerine müdahale ettiğini gizlemeye bile gerek görmemesi. Hatta müdahale demek bile eksik kalır; Mahiroğlu, doğrudan bir Genel Yayın Yönetmeni gibi davranıyor; sonra da kimi açıklamalarında “yayıncılık etiği”nden bahsediyor.
Oysa Halk TV’nin ilkeli ve patron çıkarlarından arınmış bir yayıncılık yapabilmesi için öncelikle Mahiroğlu’nun kanalın yayın faaliyetlerine bu denli müdahil olmaması gerek. Editöryal bağımsızlık, öncelikle patrona karşı bağımsızlıktır.
Patronun çıkarlarının ve dünya görüşü ile haber ve kadro anlayışının egemen olduğu bir haber kanalında evrensel yayıncılık ilkelerini uygulamak imkânsızlaşır."
SÖZCÜ-İMAMOĞLU GERİLİMİ
Bildirici, Sözcü gazetesi ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu arasında yaşanan gerilimi ve ambargoyu da değerlendirdi. Bildirici, gerilimin gazetede çıkan haberler nedeniyle gazetenin sahibi Burak Akbay'ın annesinin evine zabıta baskını yapılmasıyla başladığını hatırlattı. Bu baskından sonra Sözcü gazetesinde İmamoğlu haberlerine ambargo uygulandığını ifade eden Bildirici, iki tarafın da tavırlarında haksız olduğunu söyledi.
Gerilimin, medyada çıkan haberlerle belirginleşince gevşediğini söyleyen Bildirici, kendisine göre yapılması gerekeni şöyle anlattı:
"Ben de önce İmamoğlu ve belediye zabıtalarının davranışının doğru olmadığını belirteyim. Bir habere karşı verilecek tepki, o gazetenin sahibinin annesinin evine zabıta göndermek olmamalıydı. Haberde yanlışlık varsa açıklama yapılıp, doğru bilginin topluma ulaşması sağlanabilir; doğruysa da eleştirilen yanlış düzeltilir. Bunların yerine zabıta gönderip cezalandırmaya kalkmak; haksız ve hukuksuz bir davranış, basın özgürlüğüne de aykırı.
Sözcü’nün yapması gereken de yine gazeteciliğe başvurmak olmalıydı. İBB hakkındaki haberlerden sonra Burak Akbay’ın annesinin evine zabıta gönderildiği Sözcü’de haber yapılarak yanlış teşhir edilebilirdi. Sözcü’de bu konuda haber yayımlanmaması hata.
Asıl önemlisi, yayımlanacak haberlerde tek ölçüt “haber değeri” olmalıydı. “Haber değeri” kavramının yerini gazetenin patronunun tepkisi ya da kurumun çıkarı almamalıydı. Habercilik İmamoğlu’nu cezalandırma aracı haline getirilmemeliydi.
Haberciliğin cezalandırma aracına dönüştürülmesi sadece İmamoğlu’nun değil aynı zamanda okurun da cezalandırılması sonucunu doğurdu. Çünkü İstanbul gibi bir büyük kentin belediye başkanı olan İmamoğlu’nun açıklamalarını, icraatlarını öğrenmek Sözcü okurlarının hakkıydı.
Ayrıca İBB ile Sözcü arasındaki bir anlaşmazlıkta patronun tepkisinin ya da kurumsal çıkarın esas alınması, benzer tepkinin başka konularda da verilebileceği şüphesini doğurur. Bu da Sözcü’nün gazeteciliğini tartışmalı hale getirir, objektif habercilik algısına zarar verir."
YAZININ TAMAMI