Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi bugünkü köşe yazısında Davutoğlu- Kılıçdaroğlu görüşmesini masaya yatırdı. Yazar yazısında akıllardaki o soruya yanıt aradı: AK Parti CHP koalisyonu kurulacak mı?
İşte o yazı:
AK Parti ile CHP heyetleri bir araya geldi.
Olumlu bir görüşme yaptılar.
Konuştuğum CHP kurmayları gelinen noktayı, "Görüşme öncesinde AKP ile zor noktasındaydık. Görüşmeden sonra AKP ile olur mu noktasına geldik" diye özetlediler.
AK Parti de görüşmeden olumlu izlenimlerle ayrıldı.
Bu havanın yakalanmasında en büyük pay iki lidere ait.
CHP'nin isteği üzerine heyetin sayısının 4'ten 5'e çıkarılması, AK Parti heyetinin ziyarete çikolatayla birlikte kandil simidiyle gitme özeni, Kılıçdaroğlu'nun, "İftara da almak istiyorduk" jesti, Başbakan'ın, "Başka bir sefere inşallah" diye mukabele etmesi, heyetler oluştururken negatif çağrışımlar yapacak isimlerden uzak durulması olumluydu.
AK Parti-CHP koalisyonu için irade var.
Ama bunun koalisyon ortaklığına dönüşmesi için henüz erken.
Bugünkü AK Parti-MHP görüşmesi çok önemli.
Asıl yol haritasını belirleyecek olan görüşme bu.
Koalisyon görüşmesinden sonra konuştuğum CHP yöneticileri de Başbakan'ın öncelikli olarak MHP ile görüşmeyi merak ettiğine dair bir izlenim edinmişler. Bahçeli ile yapılacak görüşmenin işin seyrini tayin edeceği kanaatindeydiler.
Kolay değil Türkiye'de tam 16 yıl sonra koalisyon görüşmesi yapıldı.. Çok değil 7 Haziran'dan bir gün önceye gittiğimizde meydanlarda birbirlerini kıyasıya eleştiren, biri sağda diğeri solda iki parti ilk kez bir araya geldi.
Olumlu bir görüşme yaptı. Bu Türk siyasetinin geldiği seviyeyi göstermesi açısından önemliydi. Bir ilerleme sağlandı. İlk görüşmede “Koalisyon masası" kuruldu. Henüz bu masa üç ayak üstünde duruyor. Dördüncü ayağının olup olmamasını ise liderlerin iradesi belirleyecek.
Olumlu geçmesiyle birlikte bu görüşmeye gereğinden fazla anlam yüklememek gerek. Çünkü büyük beklentiler, büyük hayal kırıklıklarına yol açabilir. O neden de Başbakan birkaç kez, “Bu müzakere öncesinde bir ön görüşmedir" diye uyarma gereği duydu.
Görüşmeden sonra ilk açıklamayı Başbakan yaptı. Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun açıklamasını heyet üyeleriyle birlikte izledi. Davutoğlu'nun konuşması bitince, “Görüşmenin havasını birebir yansıttı" dediler. CHP Sözcüsü Haluk Koç'un açıklaması da Davutoğlu tarafından olumlu bulundu.
İlk görüşmeden taraflar olumlu izlenimlerle ayrıldılar.
Ama Başbakan, CHP ile görüşmeleri değerlendirirken diğer yandan da MHP'yle ilgili dikkatli bir dil kullanmaya özen gösterdi. CHP ile görüşmenin olumlu geçmesine karşın, "Hükümet kuruluna kadar partilere eşit mesafede olacağım" deme ihtiyacı hissetti.
Koalisyon görüşmelerinin ilk durağı olması açısından CHP ile görüşme önemliydi. Bir anlamda psikolojik eşikti. Ve psikolojik eşik aşıldı.
Hem Davutoğlu, hem Kılıçdaroğlu bir koalisyon hükümetinin kurulmasını istiyor.
Bu belli.
Ama kurabilecekler mi o ayrı bir konu.
Örneğin ilk görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konumunun gündeme gelmemesi.
Sürece çok olumlu bir katkı yaptı.
İyi bir başlangıç yapılmasını sağladı.
Bu konuyu CHP'lilere sordum.
AK Parti konuyu açmayınca girmemişler. Ama bu, Cumhurbaşkanı'nın Anayasal sınırlarına çekilmesi taleplerinden vazgeçtikleri anlamına gelmiyormuş. Cumhurbaşkanı'nın konumunu hükümetin değil, parlamentonun işi olarak görüyorlar. Ama iş koalisyon müzakerelerine gelirse, gündeme getirmeyi düşünüyorlar.
Görüşmede Başbakan, 7 Haziran seçim sonuçlarına değinerek, milletin sandıkta uzlaşma mesajı verdiğini ve Türkiye'yi hükümetsiz bırakmamak için herkese görev düştüğünü söylüyor. Davutoğlu," Türkiye'yi hükümetsiz bırakmayız" diye sözlerini noktalıyor. Kılıçdaroğlu ise, "Milletimizin beklediği sosyal tabanı geniş, 4 yıllık ve güçlü bir hükümet olmalı" diye konuşuyor.
CHP liderinin bu yaklaşımı AK Parti cephesinde olumlu bir izlenim bırakıyor.
Görüşmede Suriye ve Mısır konusu da gündeme geliyor. Kılıçdaroğlu, bu konularda hükümetin politikalarından farklı bir yerde durduklarını belirtme ihtiyacı hissediyor. Başbakan ise, "Biz insan hayatı ve insan onuru söz konusu olan her yerde anlaşabiliriz" diye karşılık veriyor. Liderler pozisyonlarını belirlemekle yetiniyor, bu konu bir polemiğe neden olmuyor.
Görüşmenin bir yerinde Başbakan, CHP'nin ünlü 14 maddesini gündeme getiriyor ve farklı bir bakış açısı ortaya koyuyor. “Sizin açıkladığınız 14 madde ile bizim açıkladığımız 10 madde neredeyse aynı" diyor.
Bu denli olumlu havaya rağmen bugünkü AK Parti MHP görüşmesinin sonucunu görmeden bir değerlendirme yapmak için henüz erken.
Bahçeli olumlu yaklaşırsa koalisyon görüşmelerinin seyrini değiştirebilir.
Aksi de söz konusu olabilir.
Cumhurbaşkanı'nın konumunu gündeme getirebilir.
Bu sürecin sabote edilmesine neden olur.
Henüz yolun başındayız.
İyi niyet beyanları, olumlu bir başlangıç yapılması güzel ama ihtiyatlı olmakta yarar var.
İlk kez koalisyon kurmuyoruz.
Zengin bir koalisyon geçmişimiz var.
60 yılların başında İsmet Paşa başkanlığında tüm partilerin katıldığı geniş tabanlı koalisyon hükümeti de kuruldu.
Demirel'in, başbakanlığında Milliyetçi Cephe hükümetleri de.
Ecevit ile Erbakan bir araya gelip, “İslamcı-Solcu" koalisyonuna kurdular, Ecevit ile Bahçeli omuz omuza verip DSP-MHP hükümetini de kurdu.
Merkez sağla merkez sağ bir araya gelsin denildi, Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz'ın ANAYOL'u, Hoca ile Bacı'nın Refahyol'u kuruldu bu ülkede. 12 Mart sonrasında süngü zoruyla Nihat Erim'li, Ferit Melen'li, Naim Talu'lu, Sadi Irmak'lı hükümetler kuruldu.
Yani dünya yüzünde hangi model varsa, hepsini denedik.
Teknokratlar hükümeti dahil.
Bunlar işin bir yüzü.
Peki görüşmelerin olumlu başlaması nedeniyle umutlanmalı mıyız? Örneğin AK Parti ile CHP arasında anlaşma sağlanacak mı? Ya da AK Parti ile MHP ortak hükümeti kurabilecek mi? Ya da tüm bu görüşmelerden bir sonuç çıkmayacak, Türkiye erken seçime gidecek mi? Şansları yarı yarıya.
Bugünkü MHP görüşmesini gördükten sonra daha net konuşabiliriz.
Kılıçdaroğlu'nun olumlu yaklaşımı nedeniyle AK Parti-CHP koalisyonun şansında olumlu yönde bir ilerleme sağlandı. Ama koalisyonun şansını bir ölçüde Bahçeli'nin yaklaşımı belirleyecek.