Bekir Coşkun, konuyu bugün köşesine taşıdı. İşte Coşkun'un bugünkü yazısı:
Bu ülkenin ağaçları, çoğunluk insanlarından daha duyarlı...
Bu kez ODTÜ ağaçları...
*
ODTÜ ağaçları direniyor...
ODTÜ öğrencileri ağaçlarının yanında yerlerini aldılar...
Bundan daha masum, bundan daha insani ve bundan daha vicdani ne olabilir?..
Gölgesinden ve yeşil renkten başka hiçbir şey vermeyecek olan ağaçların yanında olmak, duyguların en asili değilse ne?..
Yine o sırt çantaları...
İçinde yine mendil, bir şişe su, yarım limon...
Çoğunun cep harçlığı bile yok...
Bundan daha yürekli ne var?..
*
ODTÜ’de ağaç olsan...
Pir Sultan Abdal’ı dinlesen ağaca kıyamazsın:
“Ey benim sarı tamburam
Senin aslın ağaçtandır
Ağaç dersem gönüllenme
Kırmızı gül ağaçtandır...”
*
“Keseceklerimizin yerine yenisini koyarız” diyor baltacı...
Dinci diktatör kafalıların çocuklara reva gördüğünü, ağaçlar için de istiyorlar; doğur, öldür, daha çok doğur...
*
Yol mu lazım?..
“En az üç, dört, beş...” diyorsun...
Yol mu yeter?..
Yer gök; köprü, altgeçit, üstgeçit, viyadük, otoban, asfalt, delik, deşik oldu...
Yetti mi?..
*
O yoldan ben her gün iki kez geçerim...
Acele çıkıp bilgisayarımın çantasını alıp içini unuttuğumda dört kez...
Kimi zaman git gel...
Genelde yol tıkalı, yani o yolun açılması en çok bana yarar...
Ama istemem...
Bir tek ağaç kesilecekse istemem...
*
ODTÜ’lüler ağaçlarını vermek istemiyorlar...
ODTÜ yüz akımızdır...
Küresel akademide onurumuz...
Sadece bilimin değil, demokrasinin fidan fidan dikilip ormana dönüştüğü yer...
Kesmek içgüdün var...
Çünkü sen orada kalas olamazsın...
*
Atatürk’ün ağaçlarını kestiler...
Savunan çıkmadı...
Asker kışlalarının ağaçlarını kestiler...
Savunan olmadı...
Orman kalmadı memlekette... Koylarda, dağlarda, ovalarda, kıyılarda ağaç bırakmadılar, bu millet sahip çıkmadı...
ODTÜ ağaçlarını vermiyor...
*
Toroslar’da sedir, Karadeniz’de ladin, Kaz Dağları’nda çam, Boğaz’da çınar olamadın...
ODTÜ’de ağaç olsan...