Başınız sağ olsun. Evlat acısının üzerine acı yoktur derler...
Ben en son 70 yıl önce üzüldüm kızım. En büyük acıyı anacığımı kaybettiğimde yaşadım. Hayatın bittiğini düşündüm. Yıl 1947’ydi. 20 yaşındaydım. Sonra 56 yıllık eşimi kaybettim, şimdi oğlumu... Ne eşim ne de oğlum için üzüntü duydum. Gayet tabii üzüldüm ama anamdan sonra hiçbir acı kalbime ulaşmadı. Kendimi yerlere atıp, paralamadım.
Nasıl böyle güçlü kalabiliyorsunuz?
Bak şunu sakın unutma: Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren alnımıza ne yazılmışsa onu yaşarız. Şimdi arıyorlar beni, “Eşref Abi üzüntünü paylaşıyoruz. Beraberiz..” falan. Ya kardeşim... Allah’ın taksiratı... Ne yaparsak değiştiremeyiz.
Oğlunuzu en son ne zaman gördünüz?
Hastaneye gitmedim. Onu o halde görmek istemedim. Harun da, “Babam haklı. Beni bu halde görmek istemez” dedi. Menajeri birkaç kez Harun’u görmemi istedi ama “Çocuklar, hayalimdeki Harun nasılsa öyle kalsın” dedim. En son Mayıs ayında Yalova’daki konserinde gördüm. Hali hoşuma gitmedi.
Size söylediği son cümle ne oldu?
“Ben iyiyim. Telefonu doktora veriyorum, doktorla konuş.” Son cümlesi buydu. Öleceğini biliyordu. Uzatmak istemedi. İlaçlarını da kasıtlı olarak almıyordu. 15 Temmuz doğum günüydü, birkaç gün sonra da öldü... Ama öldüğünü hissettim biliyor musun?
ÖLECEĞİNİ ÜÇ SAAT ÖNCE HİSSETTİM
Nasıl?
Harun, Yengeç burcuydu. O gün mutfağa girdiğimde buzdolabımdaki yengeç mıknastısının yere düştüğünü gördüm. Yerde duran yengece baktım ve “Oğlan gidiyor” dedim. Nitekim üç saat sonra gitti. Onu burada, Gemlik’te defnettim. Harun’u anneciğinin kucağına verdim. Zamanı gelince ben de yanlarına yatacağım. Cenazesi kalabalıktı, seveni çoktu ama beni çok üzen bir şey oldu.
Uyuşturucu ve alkol kullandığıyla ilgili yazı mı?
Evet. Adamı tanımam... Cengiz Semercioğlu diye biri yazmış. Ya bu kadar terbiyesizlik olur mu? Ayıptır! Ölen birini kötüleyerek ne kazanırsın be adam. Alkol tamam... Ama Harun katiyen uyuşturucu kullanmadı. Doktoru da açıkladı. O yazıyı yazana küfür bile etmem!
İBRAHİM TATLISES’İ İNSAN DİYE KABUL ETMEM
Harun Bey’in alkol sorunu var mıydı?
Vardı. Bir-iki defa hastaneye zor yetiştirdim. Ben de zamanında çok alkol aldım ama bir yerden sonra gider yatardım. Ah benim dik kafalı Harun’um... O öyle değildi ki... Komaya girene kadar devam ederdi. Çok üzülüyordum ama “Baba karışma sen” derdi. Üzerine gittikçe daha beter olur diye gitmedim. Başkasına zarar veremediği için kendisine verdi. İncitmemek için incindi.
Niye üzgündü?
Haruncuğum yapımcılar tarafından çok harcandı. İnsan diye kabul etmediğim İbrahim Tatlıses... Ondan evvel de Şahin Özer denen ahlak yoksunu... Biri üç yıl, öbürü dört yıl Harun’u oyaladı. Oğlanın yedi yılını mahvettiler. “Bugün yarın, bugün yarın” diye diye albümlerini yapmadılar, bırakmadılar da... Alkolle o hırsını tatmin etmeye çalışıyordu ama mutlu öldü.
Öldüğünde aradılar mı sizi?
Hayır. Arasalardı suratlarına kapatırdım. Ama Yeşilçam’dan hemen hemen herkes aradı. Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Ediz Hun, Türkan Şoray...
Ortada dolaşan vasiyet gerçek değil, değil mi? Organlarını bağışladığı, mezar taşı istemediği, hayvanları insanlardan daha çok sevdiği yazıyor...
Öyle bir vasiyet yok. Akıl var mantık var, her yeri çürümüş biri neresini bağışlayacak? Kim yazdı hiç fikrim yok.
Nasıl geçiniyorsunuz?
Hem benim hem de eşimden kalan sigorta primlerim var. Onlarla idare ettim bugüne kadar. Ama ben çalışmak istiyorum. Sanatçı çalışmadığı zaman büyük ızdırap çeker.
Sürekli Gemlik’te mi yaşıyorsunuz?
Erzurum’un İspir kazasının Gaziler köyündenim. Köy çocuğuyum. Ama 35 yıldır Gemlik’te yaşıyorum. Rahmetli kayınvalidem buradaydı. Daha sonra biz de ev aldık. Geliş o geliş. İstanbul’da çalışırken de buradan gelip gidiyordum.
EN İYİ ARKADAŞIM ALLAH
Buradaki hayatı seviyor mu?
Mübalağa etmiyorum, 90 yaşında bu sağlığı buradaki yaşamıma borçluyum. Oksijen alıyorum. Yeşillik görüyorum. Harun çok kez, “Baba ikimiz de yalnız yaşıyoruz. Gel, İstanbul’da birlikte yaşayalım” dedi ama ben İstanbul’a gitseydim ölürdüm.