Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
35,4856
EURO
36,4774
IMKB
9.978,000
ALTIN
3.081,270
 
Hava Durumu ANKARA
0 / 8 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
''PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA GİBİYİM''
 PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA GİBİYİM
 
Medya'nın tartışılan isimlerinden Taraf yazarı Mehmet Baransu, Habere Dikkat.com'a açıklamalarda bulndu. İşte Serre Kocak'ın Baransu ile yaptığı söyleşi
 
22.12.2012 - 11:39
Haberedikkat.com Genel Yayın Koordinatörü olarak her hafta medya ve sanat dünyasının ünlü isimleriyle röportaj yapmaya başladım. İlk röportajımı basının sivri dilli yaramaz çocuğu Mehmet Baransu ile gerçekleştirdim. Baransu yine o bilindik sert çıkışlarıyla Aslı Aydıntaşbaş'dan Taraf'a, Nedim Şener'den şike davasına kadar tüm sorularımızı tüm samimiyeti ile cevapladı. İşte çok ses getirecek o röportaj...
"O LAFI ASLI İÇİN KULLANMADIM AMA ASLI'YA VERECEK BİR CEVABIM VAR"
Serra Koçak: Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş için çok ağır ithamlarda bulundunuz ‘bedenini satıyor’ demiştiniz ve bunun sonucunda da çok ciddi eleştiriler aldınız. Pişman mısınız?

Mehmet Baransu: Aslı’yı kastettiğimi kim söylüyor. Ben böyle bir açıklama yaptım mı? Bu ismi ben mi kopyala yapıştırcı bazı medya siteleri mi uydurdu? Konu şu; İsim vermeyeceğim Ankara’da da gazetecilik yapmış ulusalcı bir hanımefendi Taraf'taki ayrılıklarla ilgili Ahmet Altan ve Yasemin'in de ismini geçirerek çok ahlaksızca ve çok bel altı 3 tane tweet attı. Bunu görünce ve de okuyunca o tweeti attım. “Taraf’ı eleştirmeden önce kendinize bir bakın iftira atmadan önce kendi yaşadıklarınıza bakın, otel odasında bir belge için yaptıklarınıza bakın, bir konuşursam sokağa çıkamazsınız” dedim. Bunun üzerine attığı o tweeti sildi ve ben bu tweeti attıktan yanılmıyorsam 2-3 saat sonra bir telefon aldım bir internet sitesinden. Bu internet sitesi bana Aslı ile ilgili sorular sormaya başladı. Ben de şaşırdım. "Aslı'yla ilgili bir şey yok” dedim, kastettiğim Aslı değildi. Ondan sonra diğer siteler de aramaya başladı. Bu olaylar olurken ben eczanedeydim çocuğum için ilaç alıyordum. Eczaneden çıktım hemen telefonumdan internet sitelerine baktım gördüm ki birçok internet sitesi tweetimde isim yada cinsiyet geçmediği halde Aslı Aydıntaşbaş’ın Taraf’ı eleştiren yazısı yüzünden benim bu tweeti attığımı yazmışlar.
Daha sonra bir çok internet sitesi aradı. O kişi Aslı değil dedim. Bunun üzerine arayan internet siteleri dediler ki bir açıklama yapın biz de bu haberi silelim. Bunu kabul etmedim tabiki.  Bu onların hatası, tweette isim yok Aslı o gün Taraf’ı eleştirmiş diye “olsa olsa bu Aslı olur” mantığıyla haber yapmışlar. Hata kendilerine ait, bu yanlışı düzeltmekte onların görevi. Kendilerine de bunu telefonda söyledim. Sizin sorumluluğunuz da dedim. Bunun üzerine yaptıkları hata sebebiyle internet sitelerini eleştiren bir tweet attım. Daha sonra Nihat Genç benim için “kıvırıyor” filan demiş. Şunu şöyleyeyim; Ben bir şey yazıyorsam daha sonradan kıvırmam, yani telefonda yanlış tuşa bastım gibi bahaneler uydurmam. Ne söyleyeceksem onu net söylerim. İkincisi;  Eğer birini eleştiriyorsam insanların tepkisinden korkup geri adım atmam, dümdüz giderim. Eğer orda Aslı’yı kastetmiş olsaydım Aslı derdim. Attığım tweetin de hala arkasındayım. Çünkü o ahlaksız kadının Ahmet Altan, Yasemin ve Taraf’la ilgili bel altı tweetini unutmam söz konusu değil. Önce aynada kendilerine bakacak herkes. Ayrıca Aslı'yla ilgili de yazacaklarım var. Yazacağım yazı yazdığı yazının karşılığı olacak. Bu olayla ilgili imza filan toplayanlar varmış, tamam Aslı değilmiş ama bel altından vurdu falan diyenler de varmış. Bunu yapan arkadaşlar o insanın Ahmet Altan ve Yasemin hakkında attığı tweeti görselerdi bel altını benim değil hemcinslerinden birinin yaptığını görürlerdi. 

Serra Koçak: Aslı Hanım yada başka biri "insanlara şununla bununla otelde yattı" gibi şeyler söylemek gayri ahlaki değil mi? 

Mehmet Baransu: Yapılan ahlaksızlığı söylemek ne zamandan beri ahlaksızlık oldu? Hemen söyleyeyim, çok güzel bir soru sordunuz. Bugüne kadar insanların özel hayatları ile ilgilenmedim ama sen Ahmet Altan ,Yasemin ve gazete hakkında bel altı ifadeler kullanırsan ve bunları pervasızca yazarsan kimse kusura bakmasın isteyen eleştirebilir beni. Ben bunu yapanlara küçücük bir şey hatırlatırım. Bakın açıklamada yapmam hatırlatırım ve sen açıkla derim. 
Serra Koçak: İnsanlara bazı imalarda bulunuyorsunuz...Bu şantaj değil mi? 

Mehmet Baransu: Kimseye şantaj yapmadım bugüne kadar. Ama ahlaksızca saldırıda bulunanlara, bel altı vuruş yapanlara küçük bir hatırlatma yaptım. İmzacıların bazılarına da buradan hodri meydan diyorum. Bu kez hatırlatma yapmayacağım. Onları aynada gerçek yüzleriyle göstereceğim. Bu ülkede 17 yaş altında bir çocuğa tecavüz eden, bugün de bir gazetede çalışıp çok okunan bir köşe yazarı var. Bu adam bana ahlak dersi vermeye çalışıyor. Sabrediyorum şu sıralar. Ama pimimi çekmelerine az kaldı. Bir patlarsam bugün ahlak dersi veren çok ahlaksız sokağa çıkamaz.  
Serra Koçak: Taraf’ta artık Ahmet Altan yok... İddia şu: Taraf bir misyon için kuruldu. O misyon tamamlandı. 

Mehmet Baransu: Ergenekon için kurulduğumuz söyleniyor. Öncelikle tarihe bakmak gerekiyor Ergenekon konusu Ümraniye’de 2007 Haziran ayında bombaların bulunmasıyla başladı.Taraf gazetesinin kuruluşu Haziran ayından öncedir. Çalışmalar açok önceden başlanmıştı. Yani Ergenekon diye bir şey yokken kuruldu. Kaldı ki Ümraniye’de bombalar bulunduğunda kimse neyin ne olduğunu bilmiyordu.
"BİZ TARAF'TA BAŞKALARININ ÇÖPE ATTIĞI HABERLERİ YAPIYORUZ"
Ayrıca asıl Ergenekon soruşturması 2008 Şubat'ına doğru başladı. Gazete ise 15 Kasım 2007’de okurla buluştu. Tabii şimdi şöyle bir şey var bazı insanlar bu operasyonların yapılacağının önceden bilindiğini, gazetenin de buna göre kurulduğu komplosunu ortaya atıyor. Bu gazete kurulurken bizim bildiğimiz hiçbir şey yoktu ortada. Yani bu insanların komplosuna inanırsak, Taraf, Dağlıca'da bir baskın olacağını 8 askerin kaçırılacağını ve bu baskının 8 gün önceden herkesçe bilindiğini, ve belgelerini önceden biliyordu. Ortada henüz olmamış bir baskını, imzalanmamış bir istihbarat raporunu aylar once bilmek ne kadar saçma ise bu iddia da o kadar saçma. Yani daha yazılmamış şeylerin belgelerini bulmak ne kadar mantıksızsa Taraf’ın belli bir amaç için kurulduğunu söylemek de o kadar mantıksız .Ama bu mantıksız arkadaşlardan da mantık beklemiyorum zaten.
Serra Koçak: Peki Ahmet Altan niye ayrıldı ? 
Mehmet Baransu: Taraf’ın kurulduğu gün yönetim aynen şunu söyledi. Bu gazete diğer gazetelerin yazamadığı ve çöp kutularına atmak zorunda olduğu haberleri yazacak. Taraf'ın en büyük şansı şu oldu: Hem bağımsız bir gazete hem de gazeteye dokunmayan bir patron var. İktidarla, sermayeyle, orduyla işi olmayan bir patron. Bu gazetenin gücü buradan geliyordu.
"SOROS ÇOCUĞU DA, FETTULAHÇI DA OLDUK!"
Ayrıca Ahmet Altan ve Alev Er gibi iki tane büyük fonksiyonu vardı. İnsanlar bugün Ahmet Altan’ıYasemin’i konuşuyor ama bu gazetenin en büyük isimlerinden biriydi Alev Er ve ayrıldı. Alev Er en tartışmalı dönemlerde Ahmet Altan ile beraber Genel Yayın Yönetmeniydi. Eş yayın yönetmeniydi gazetenin. Bu gazete ilk başta denildiği gibi yazılamayanları yazdı. Diğer gazetecilerin konforunu bozduk. Halk Taraf gazeteyse, bunlar ne diye sormaya başladı. Taraf’ta çalışanlar gazeteciyse, bugüne kadar gazeteci bildiklerimiz başka bir şeymiş demeye başladı. İşte bu gerçeği ortaya çıkardığımız ve kral çıplak dediğimiz için bize düşman oldular. Onların yüzlerindkeki makyajı bozduk. Gerçek yüzlerini ortaya çıkardık. Bu yüzden bir görev için kurulduğumuzu söylediler sadece bu değil biz bir kere MOSSAD ajanı olduk, CIA ajanıolduk, Soros çocuğu olduk, Fetullahçı olduk yani insanlara göre bize herkes para gönderiyordu. 

Serra Koçak: Peki tam olarak ne oldu neden gitti Ahmet Altan? Siz konuştunuz mu kendisiyle bu konuyu? 


Mehmet Baransu: Hem Ahmet Altan’ın hem Yasemin’in hem patronun söyledikleri var ortada... Benim çıkarttığım şey şu: Yoruldu insanlar ve yorulunca küçük şeyler artık göze batmaya başladı. Bir de Ahmet Altan roman yazmak istiyordu zaten kendisi gazetedeki yazılarını dışarıdan yazıyordu son zamanlarda gazeteye hiç gelmiyordu. Yasemin Çongar’ı, gazete için fedekarlığını asla unutamam. Sadece şunu düşünün. Yasemin tam üç buçık yıl bir tek gün izin yapmadan yedigün çalıştı. Ve Yasemin’in 11 yaşında bir kızı var. Taraf için kızını ihmal etti. Bundan daha büyük bir fedekarlık olabilir mi? Kaldı ki Yasemin’in fedekarlıkları anlatmakla bitmez. Bu fedekarlık insanı yorar. Şuan en iyi ben onları anlıyorum. Çünkü ben de çok yoruldum. Ahmet Altan’a yoruldum dediğimde bana kızardı. Yaşın daha kaç diye. 
Serra Koçak: Gazeteyi kim yapıyordu? 

Mehmet Baransu: Yasemin yapıyordu yani kısaca bu ayrılığın özeti; Ahmet Altan yoruldu ve bırakmak istedi. Yasemin yoruldu ve bıraktı. Tabi bazı insanlar iktidara ve diğer nedenlere bağladı fakat ben bunlara katılmıyorum. Yorulduğunuz an küçük şeyler büyütülebilir. Sorun olur. En azından ben böyle biriyim. Belki onlar da aynı şeyi yaşadı.

Serra Koçak: “Ahmet Altan oranın her şeyiydi ve Ahmet gitti iş bitti diyorlar” fikrine katılmıyorsunuzdur muhtemelen? 

Baransu: Taraf’ın bundan 8 ay önceki dönemine baktığınız zaman Taraf’ı Taraf yapan en önemli unsuru haberleriydi. Ahmet Altan çok önemli mi? Evet çok önemli. Taraf’la özdeşleşmiş durumda... Tabi ki Ahmet Altan'ın istifasıyla gazete etkilenecek. Yasemin’i arayacak. Telafi edilebilir mi bu kayıplar? Kısa vadede zor ama uzun vadede telafi edilebilir ve okur da gazetenin çizgisinden bir şey kaybetmediğini gördüğünde şimdiki gibi sahip çıkmaya devam eder diye düşünüyorum.
TÜRKİYE'Yİ SARSACAK HABERLER YAPMALIYIZ!
Son 8 ayda medya Taraf’ı Ahmet Altan’ın eleştirisi üzerinden gördü. Bunun da bir nedeni var o da Başbakan Ahmet Altan'ın, zaman zaman benim yazılarıma grup toplantısında sert cevaplar verdi. Bu yüzden Taraf, son dönemde  haberlerinden ziyade polemikleriyle öne çıkmaya başladı. Bu durum toparlanabilir mi? Evet, toparlanabilir. Bizim yapacağımız tek şey tekrar Taraf’ta ciddi, önemli ve Türkiye’yi sarsacak haberler yapmak. Bunu da yapacağız, göreceksiniz.


Serra Koçak: Sizin için genel kanı ‘cemaatçi’ olduğunuz yönünde...Öyle misiniz? 

Mehmet Baransu: Bu soru bana hep soruluyor, ben cemaatin üyesi değilim. En başta onu söyleyeyim. Ama bu eleştiri yapanlar bir şey duymak istiyorlarsa şunu da söyleyebilirim ben cemaati seviyorum, onlardan daha faydalı buluyorum cemaati. Cemaat onlardan daha fazla yararlı iş yapıyor, buna inanıyorum. Çünkü yurt dışına gittiğim zaman cemaatin yaptığı o okullarda neler yapıldığını bizzat gözlerimle görüyorum ve burada oturup yazıp Türkiye adına taş üstüne taş koymayan insanların tutup da cemaati eleştirmesini doğru bulmuyorum. Bir de son yıllarda garipleşti anti-cemaat sever arkadaşlar. Cemaatçi dedikleri savcı Alevi ve bunların yazılarıyla rakı masasında dalga geçiyor aynı isim. Türkye’de böyle garip bir durum oldu. Herşeyin sorumlusu cemaat ilan edilmeye başlandı. Cemaatle ilgili eğer varsa ellerinde belge ya da bilgi yayınlasınlar, korkuyorlarsa bana göndersinler, ya da getirsinler, eğer belgelerine ikna olursam olursam, doğruysa yayınlarım. Ama getiremezler, çünkü iddiaları bugüne kadar hep yalan çıktı.
Serra Koçak : Fettullah Gülen’le tanışır mısınız? 

Baransu: İki kez gördüm en son 98’deydi herhalde... 

SerraKoçak: Türkiye’de mi? 

Mehmet Baransu: Evet. Yıl 1997 ya da 1998 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le verilen ödül. Gazeteciler Yazarlar Vakfı’nın ödül töreni. Cemal Reşit Rey'deydi yanılmıyorsam bir ödül törenindeydi. Oradaki basın toplantısında gördüm.

Serra Koçak: Pennsylvania’dan bir mesaj aldınız mı hiç? 

Mehmet Baransu: Hayır, herhangi bir mesaj almadım. İnsan tanımadığı bir kişiye sanırım mesaj göndermez. Amerika’da olduğum dönemde de kendisiyle hiç görüşmedim ama görüşmek isterim. Açıkçası görüşmeyi ve röportaj yapmayı çok isterim benim elimde ona soracağım o kadar çok soru var ki siyasetle ilgili,Türkiye’yle ilgili,cemaatiyle ilgili,okullarıyla ilgili...

Serra Koçak: Nedim Şener meselesi ile ilgili pişmanlığınız var mı? 

Mehmet Baransu: Hiç yok. Pişman olacak bir durum mu var ortada? 

Serra Koçak: Nedim Şener’in yargılandığı süreç içerisinde delil olarak sizin yazılarınız kullanıldı?
NEDİM ŞENER'İ SEVERİM

Mehmet Baransu: Bunu hemen söyleyeyim. Bu Nedim Şener’in iddiası. Ama doğru değil. Nedim Şener benim yazdıklarımdan dolayı tutuklanmadı. Bakın ben Nedim Şener’i severim ve eskiden tanırım. Polisin ilk evine gittiği gün telefon açtım kendisine. Kitabında bu olayı başka anlatmış ama üzerinde durmayayım şimdilik. Nedim’in böyle bir örgüte üye olamayacağını, kendisine haksızlık yapıldığını Samanyolu’nda ilk gün söyledim.
Nedim’in tutuklandığı gün Samanyolu’ndaki kayıtlar duruyor. Samanyolu habere çıktım ve karşımdaki sunucu şaşırdı, söylediklerimden sonra. Kayıtlar her yerde duruyor. Nedim bir yazı yazdı diyor ki: 'Benim tutuklanmama neden olan iddianamede yer alan şey Mehmet Baransu’nun köşesinde yayınlandı.' Bu doğru değil! Çünkü Nedim Şener benden önce Ali Fuat Yılmazer ile mahkemelikti. Ben Ali Fuat Yılmazer’in savunmalarını aldım. Nedim’in bu dava ile ilgili savunmalarına açıp bir baktım. Ali Fuat Yılmazer’in savunması şunun üzerine: Nedim Şener kitabında Hanefi Avcı’nın kitabını daha once görmedim, ilk kez kitap çıkınca masamda gördüm diyor. Ancak kitapta olmayan bölümler kitapta varmış gibi Nedim tarafından köşesinde kullanıldı. Hanefi Avcı’nın kitabında var diyerek savunma yapmış. Ben o savunmayı alıp köşe yazımda yazdım. “Nedim açıkla!” dedim.  Çünkü Nedim diyor ki “Ben bu kitabı basımdan once asla görmedim, çıktıktan sonra masamda gördüm”. Ancak kitaptan alıntı yapıyor ama kitapta öyle cümleler yok. Bunu yazdım ve kitabın baskıyı girmeden hali mi bu satırlar dedim. Açıklama istedim kendisinden. Bana Nedim Şener cezaevinden 2-4 sayfalık mektup gönderdi, el yazılı hala duruyor. Nedim şunları yazmış.  Bana dedi ki “Çok haklısın hangi gazeteci olsa bu soruyu sorar”. Ben sana izah edeyim onun gerekçesi şu: Ben kitabı Milliyet yazı işlerine bırakmıştım. Hanefi Avcı ile röportaj yaptım. Hanefi Avcı’ya dedim ki piyasada kitap yok bize bir kitap ver. Hanefi Avcı da kitap yok ama USB’de kopyası var onu veriyim dedi ve verdi. Demek ki Hanefi Avcı bana USB verirken yayından önceki kopyasını vermiş. Ben de onun çıktısını aldım ve kullandım.
Buraya kadar tamam Nedim’in dediği doğru olabilir. Ancak araştırdım ve doğru değildi. Geriye dönüp tarama yaptım. Nedim Şener röportajı yanılmıyorsam ayın 28’inde yapmış ve alıntı yaptığı yazı da aynı gün gazetede yayımlanmış. Merter polis evinde Hanefi Avcı ile görüşüyor ve USB’yi o zaman aldım diyor. Posta'daki yazısının çıktığı tarih Hanefi Avcı ile buluştuğu aynı gün. Şunu söyledim. Nedim, USB'yi aldığım gün yazın zaten çıkmış, bu açıklaman doğru değil. Tekrar açıklama yapmasını istedim. Sustu ondan sonra. Hatta mektupta şunu diyordu, röportaja gittiğimde kitap yoktu, ben de Hanefi Avcı’dan kitap istedim. Onda da yokmuş bana USB verdi. Ancak Milliyetteki röportaja bakın, Hanefi Avcı ve Nedim Şener’in ortasında, Masada kitap var. Bu kadar açıktan doğru olmayan savunmalar yapılınca, ben de bunları ortaya çıkarınca sustu ve bu kez kendince karşı ataklar yapmaya başladı. Sadece Nedimle ilgili şunu yazdım. Sadece bu yalanı açıkla dedim Nedim Şener’e.
Nedim’in mahkemelik olduğun Ali Fuat Yılmazer’in iddiası, hatta mahkemedeki savunması. Bu operasyonların başındaydı Ali Fuat Yılmazer. Ben daha yazmadan önce Nedim’in mahkemesindeki savunmalardır. O savunma iddianameye girmiş. Ali Fuat Yılmazer bunu savcıyla da paylaşmış anlaşılan. Kendi savunmasını iddianameye koymuş. Mehmet Baransu yazdığı için iddianameye girmedi.  Başka bir şey daha el yazısı ile yazdığı mektup halen duruyor. Islak, Nedim’in elinden çıkmış mektup. Gerçekler  ve yalanlar o mektubun içinde, el yazılı halinde duruyor. Kaldı ki tam üç kez Nedim Şener ve Ahmet Şık hakkında yazı yazdım. Bu iddialarla değil iddianame hazırlamak, soruşturma bile yapılamayacağını söyledim. Kendilerine haksızlık yapıldığını yazdım. Nedim henüz yeni tutuklanmışken, Samanyolu haberde söylediklerimi islesin, sanırım söylediklerini birkez daha düşünecektir. Bu olayı çok da kişiselleştirmek istemiyorum. Olay bu. Kendisine geçmiş olsun. İnşallah beraat eder. Edeceğine de inanıyorum. 

Serra Koçak: Aziz Yıldırım’a attığınız bir tweet var. “Sizinle röportaj yapmak istiyorum” diye. Türkiye bu şike sürecini nasıl atlattı? 

Mehmet Baransu: 2 türlü bakmak gerekiyor. Birincisi Meclis ve Federasyonun, hükümetin ortak kararıyla şike aklandı. Takımlara ceza verilmedi. Küme düşme olmadı. Kirli bir adam olarak nitelendirdiğim Yıldırım Demirören federasyon başkanlığına geldi ve bu iş hükümetin emriyle kapandı. Bu ülkede Başbakan çıktı ve kurumlarla kişileri ayırmak gibi garip bir şey söyledi. Peki ayırdı ama diğer takımların haklarını kişilerin haklarını kim koruyacak? Başbakan onu korumakla görevli değil mi? Mahkemede herkese verilebilecek en ağır ceza verildi zaten yasa değişmeseydi hiçbiri çıkamazdı. Ama yasayı değiştirdiler. 10 şikeyi 1 şikeye indirdiler. Bu süreç böyle atlandı. 2 yönü var, mahkeme sanıklar açısından verebileceği en iyi kararı verdi. Şimdi yapacakları Yargıtay’ı etkilemek. Ben onun çok zor olduğunu düşünüyorum. Ama öteki kısmını hiç konuşmaya gerek yok. Çocuklarına bile anlatamazlar çünkü onlar yasayı değiştirip, şikecileri akladılar. Kendi çocuklarına bile bunu nasıl anlatacaklar, anlatamazlar. Egemen Bağış geçen bir açıklama yapmış. Türk lirasından altı sıfırı attık ama Galatasaray’a attığımız 6-0 I asla atamıyoruz diye. Ben de televizyonda onu eleştirdim. Benimde takipçilerinden biri çok güzel bir tweet atmış: ’’Şikeci ve şikecileri temizleyen iktidarın pisliğini hiç kimse bir araya gelse atamaz’’ diye. İşte bu yazı şike konusunda hangi noktada olduğumuzu gösteriyor. Bu süreçte 3-5 kişi şike konusunda dimdik ayakta kaldık. Eleştirilerimi yaptık. Gerçekleri söyledik. 3-4 kişi medyada geri dönüşümü sağladı ve bunun devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü o kadar çok pisliğe karışmışlar ki şike dışında işte asker olayı patlak verdi. Kulüp hayatlarının fazla uzun olacağını sanmıyorum.
Serra Koçak: Peki, Mehmet Baransu futbol yorumcusu değilsiniz ama futbol programlarına çıkıyorsunuz. Neden? 

Mehmet Baransu: Futbol ikinci yaşam alanımdı. Bunu kimse bilmez. Üniversiteyi kaçzanmasaydım ya da babam izin verseydi Erzurumspor’da ilk önce 2.Lig sonrada 1.Lig takımlarında sahalara çıkacaktım. Amatör oynadım. Üniversiteyi kazanmasaydım ve babam izin verseydi ben şu anda futbolcuydum. İyi sol, sağ ayak vuruşlarım vardır. Geçenlerde bir yerdeydim. Fatih Doğan’ın organize ettiği biyerde tam saha maç yaptık. Tribünde İbrahim Üzülmez, Okan Buruk ve Tolunay Hoca da vardı. İbrahim Üzülmez daha sonra bana dediki bu kadar sigaraya, nargileye rağmen çok iyi depar atıyorsun. Mütevazi olmayacağım, futboldan iyi  anlarım. İkinci yaşam alanım. Sıkıntılarımdan kurtulduğum, unuttuğum  alan.  

Serra Koçak: Spor yazarı değilsiniz ama? 

Mehmet Baransu: Değilim ama mecbur kaldım. Şike olayına da mecbur kaldım. Polis adliye muhabirimiz emniyetten ayrılmıştı. Şike operasyonu oldu. İlk gün Milliyet, Hürriyet gazeteleri bütün gazetelere fark attı. Çünkü tapeleri yayımladılar. Taraf yayımlayamadı. Ahmet Altan’la yazı işleri toplantısındaydık. Haberi atladığımız ve geri kaldığımız için fırçamızı yedik. Bu nasıl bir iş dedi ve herkese fırça çekti. Niye orda var bizde yok dedi. Ahmet Altan bunun üzerine "sen git emniyete orda senin tanıdığın vardır bize ordan haber topla ve gel geri kalmak istemiyorum" dedi. Bunun üzerine gittim oraya yazdım yazılarımı haberlerimi aldım. Şike sürecine de böylece müdahil olduk anlayacağınız. Emniyet muhabiri ayrılmasaydı, Ahmet Altan da o gün az fırça atsaydı bu işlere girmeyecektim. Sebebi her ikisi.
Futbolu çok seviyorum. Voleybol da oynadım. Boyum kısa ama iyi bir pasördüm. Servislerim etkiliydi. Statta kale arkasında maçları izlerdim. Galatasaray’ın UEFA Kupası'nı aldığı maçların hepsini ben kale arkasında izledim. Giderken yanıma Üniversiteden Beşiktaşlı arkadaşım Güvenç’i alırdım. UEFA kupasına giden yolda ilk maçlarda karşı takımı tutardı, tirübünde de belli etmezdi ama sonraları samimi şekilde Galatasarayı destekledi. O derece tribünün içindeydim anlayacağınız. Basın tribününe o dönem hiç gitmedim. Bunun da nedeni istediğimiz tezahüratı orada yapamıyorduk. Rahat hissedemiyorduk kendimizi o yüzden kale arkasına gidip maçtan 4 saat önce stada girip bir karnaval içerisinde maç bitimine kadar destek veriyorduk takımımıza. Bu kadar futbolun içerisindeydim yani. Spor kamuoyu beni tanır. Fenerbahçeliler çok tanımaz. Şimdi de spordaki kirliliği anlatmak için yorumcu oldum. Mecburen bunun için girdim. Sonuçta bir kirlilik var , kimse konuşmuyor. Askerde de bir kirlilik vardı, ben yazıyordum. Diğer öteki yerde de vardı ben yazıyordum sonuçta sporda da var yalnız kalmanın verdiği bir şey. Sporun içinde bu kadar kalmamın bir nedeni de yaptğım haberlere yalanlama gelmesi. Ben bir şey yazıyorum. Fenerbahçe Kulübü'nden açıklama geliyor , Aziz Yıldırım'dan bir açıklama geliyor yalan diye. Mecburen o yalancı dedikçe ben de bir adım daha atıp, başka belge koyuyorum. Onların yalan söylediğini belgeliyorum. Böyle olunca da gün geçtikçe işin içine dalıyorsunuz. Kendinizi orada da buluyorsunuz. Olay bu. Kanaltürk’ten böyle bir spor programında bulunmam yönünde talep geldi. Çok düşündüm. Zor da olsa ikna ettiler beni. Sevgili Bülent’in bunda payı büyük.  Girsem mi girmesem mi diye düşünüyordum. Çünkü kötü örnekler vardı ortada var o kişiler gibi algılanmak istemiyordum. Bülent bir şekilde beni ikna etti. Amacım şu spor programında: Futbolda da tüm kulüplerle ilgili yazılamayanları yazacağım. Son programda da çıkıp arkadaşlar ben spor programlarına bunun için çıktım, alın size futbolda yazılamayanları yazdım bu programda da yaptım alın belgeleri diyeceğim sonra da ayrılacağım. Böyle çok kalıcı olmak istemiyorum. Çünkü geçmişte televizyonda en çok izlediğim program spor programlarıydı.  Daha önce evde ayaklarımı uzatıp rahat rahat izlediğim programlarda şimdi kendimi görüyorum. Bu eleştiri de bana değil, spor basınındaki insanlara yapılması gerekir. Benim ne işim var orada. Kendileri konuşsalar, yazsalar ben olmayacağım o programlarda. Bunu canlı yayında da söyledim. benden daha önce sizin yapmanız gerekiyor ama maalesef öyle bir kirli ilişki var ki o ilişkiden dolayı yazamıyorlar görüyorum da adam kirliliği savunuyor. Kulüp yorumcusu diye bir şey mi olur yaa. Takımı seversin o bambaşka bir şey. Hani renklerin kutsallığı, aşkı anlatılmaz bir olay. Ama bunların kirliği bambaşka.  

Serra Koçak: Devlet tarafından korunuyor musunuz? 

Mehmet Baransu: Evet. 2 korumanın devamlı gözetimi altındayım. Dünyanın en sıkıcı hali. 

Serra Koçak: Yıldırım Demirören ile Ali Koç’un ses kaydını yayımlayacağınızı söylemişsiniz ama açıklamadınız.

Mehmet Baransu:   Onu açıkladım söyleyeyim. Twitter’a da yazdım "o ses kaydı bende yok sadece bir buçuk dakikası bana dinletildi" diye. Ama medyanın iddia ettiği gibi ses kaydının olup olmadığını bilmiyorum. Dinlediğim ses kaydının da gerçek olduğunu şurdan öğrendim; Benim twitimden sonra Cemil Barlas Ali Koç’u aramış "internette böyle iddialar varinanmadım ama Mehmet Baransu mesaj attı ben bir buçuk dakikasını dinledim" diye. Ali Koç'a "Yıldırım Demirören’le ilgili ikinizin ses kaydı var. Bu neyin nesi" diyor. Ali Koç’ta doğru fakat medyada ki iddialar doğru değil diyor. Ben Yıldırım Demirören ile Antalya'dayken etik kurul rapor açıklanmasından sonra federasyon Demirören’in grup toplantısı gibi bir şeyler yapacaktı. İşte o arada Ali Koç’la görüşmeleri vardı. Yıldırım Demirören’in odasında ahizeyle konuşuluyor, muhtemelen oradaki biri kayıt yapıyor bu konuşmayı. Bana dinleten de Yıldırım Demirören’e yakın birisi ama şunu söylüyorlar "Yok UEFA’da şunu yaparız bunu yaparızı konuşmadık. Normal süreçle ilgili konuştuk" dedi. Ben hatta bu kaydı TT Arena’da Beşiktaş maçının olduğu gün dinledim.Elime gelirse yayınlarım demiştim. Suç unsuru varsa içeriğinde ceza almayı göz önüne alarak yayınlarım dedim. Arkadaşla birkaç kez konuştum bana o kaseti vermedi. Kimde olduğunu biliyorum ama devamında ne var onu bilmiyorum. Bir buçuk dakikaya yakın bir şey dinledim onda da ciddi bir şey yoktu. . 

Serra Koçak: Ne kadarlık kaset? 

Mehmet Baransu: Beş dakikalık olduğu söyleniyor. 2 kaset 9 dakika olduğu söyleniyor. Bunları bilmediğim için olayın özeti bu.
 
 söyleşi


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


BİRAND'DAN POLİSE ALKIŞLI PROTESTO!

AHMET HAKAN'DAN MHP'LİLERE MEDYA DERSİ

ÖMER ÇELAKILIN SAÇLARI OLAY OLDU!
»  YIPRANMA KONUSUNDA GAZETECİYE KÖTÜ HABER
»  KIYAMETTE GAZETE MANŞETLERİ?
»  BİRGÜN'DEN YİNE ERDOĞAN'I KIZDIRACAK!
»  ERDOĞAN'DAN BİRGÜN'E 100 BİN TL'LİK DAVA
»   YENİ AKİT 100 BİN LİRALIK DAVA
»  SPOR'DA ETİK KURUL KOMEDİSİ
»  ATV, SOSYAL MEDYADA ALAY KONUSU!
»  MECLİS TV'DEN FOTOĞRAF SANSÜRÜ
»  NTV'DE ŞOK KARAR
»  GAZETE TİRAJLARINDA ŞOK DÜŞÜŞ!
»   BARANSU KADIN GAZETECİYE BELALTI VURDU
»  SURİYE'DE 2 GAZETECİ DAHA KAYIP!
»  SPOR PROGRAMLARI MASAYA YATIRILIYOR
»  TARAF'IN YENİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ KİM?
»  HABERTÜRK MUHABİRİNİN MUTLU GÜNÜ
»  UKRAYNALI GAZETECİ KURŞUNA DİZİLDİ!
»  "TARAF ARTIK ZOMBİDİR"
»  ARINÇ: TARAF ÇİZGİSİNİ DÜZELTSİN
»  BUGÜN YAZARINDAN BOMBA TARAF İDDİASI
»  RIDVAN DİLMEN'E AĞIR CEZA!
»  SABAH VE ATV'DE ULAŞTIRMA ŞOKU
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.