Üç gün önce gazetelerde Julian Assange ile ilgili bir haber vardı. Ekvador Büyükelçiliği’nde yaşamak zorunda bırakılan Assange’ın İngiliz devletine maliyeti yaklaşık 9 milyon sterlin. Türk parasıyla 32 milyon lira civarında. Gizli belgeleri yayınlayan bir gazeteciyi yakalama konusunda İngiliz devletinin ne kadar kararlı olduğu bu olayla ispat edilmiş oldu. Assange’ın büyükelçilik binasını terk etmesi halinde tutuklamak için görevlendirilen polislere ek olarak, Londra Polis Teşkilatı’ndan (Scotland Yard) üç memur da binanın önünde bekliyor. Onların göreviyse Assange’ın kılık değiştirerek kaçma ihtimaline karşı elçilik binasının ziyaretçilerini sorgulamak. E hani medya özgürlüğü. Avrupa Birliği uyuyor mu?
Bizde artık suç örgütü olduğu tescilli ve mahkemede yargılanan paralel yapı hala yalan haberler yapmaya devam ediyor. Atıyor tutuyor. Yeni Şafak İstihbarat Şefi Recep Yeter iki gün önce paralel yayın organı STV’de yayınlanan Şefkat Tepe’deki Karanlık Kurul’la ilgili çarpıcı bir habere imza attı. Okuyalım: “21 Şubat 2014 tarihli Mahmut Filizer’in sunduğu STV Ana Haber bülteninde Karanlık Kurul’u da içinde barındıran Şefkat Tepe dizisi için aynen şu ifadelere de yer verildi: ‘Türkiye üzerinde oynanmak istenen korkunç planları anlatan Şefkat Tepe dizisinin Konya Valiliği’nin aldığı skandal kararla engellenmek istenmesi herkesten büyük tepki görüyor. Vatandaş soruyor: Dönen dolapları net biçimde gösterdiği için mi Şefkat Tepe’nin çekimleri durdurulmak isteniyor? Türkiye’ye kurulan tuzakların anlatıldığı bu yapımdan kim rahatsız olur ki? Şefkat Tepe’nin çekimlerinin engellenmek istenmesi acaba verdiği mesajlar birilerini rahatsız etti onun için mi çekimleri engellenmek isteniyor?” sorusunu akıllara getirdi. Sosyal medyada bununla ilgili yorumlar dolaşıyor. Dizide İran’ın Türkiye’deki gizli faaliyetleri hakkında fikir verecek bilgiler var. ‘Türkiye’nin en çok izlenen yapımlarından biri olan Şefkat Tepe Suriye’de yaşananlara da mercek tutuyor.’ ”
Ayrıca RTÜK uzmanlarınca 7 Mart 2014’de hazırlanan raporda dizinin yayınlanmaya başladığı günden beri medya ve siyaset dünyasından birtakım isimleri ima yoluyla hedef gösterdiğine de işaret edildi. Raporda, “Dizinin hemen hemen her bölümünde ‘Bilmem nereli; Rasim Ozan Kütahyalı, Cüce Lakaplı Yazar Yeni Şafak Yazarı Cem Küçük, Sarıçiçek Mustafa Sarıgül, Tersliler İranlılar, Soylu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Adalı Abdullah Öcalan, CCK: KCK’ gibi şahıs ve örgütlerine yönelik imalar bulunmaktadır” denildi.
14 Aralık’ta Taşhiyecilere yönelik operasyonda STV, Zaman gazetesi paralel medyanın kumpas kurmada etkin olduğu görüldü. Ayrıca Fethullah Gülen'in artık bir terör örgütü lideri olduğu iddia ediliyor. Buna sebep olarak da kumpasın içinde polislerin olması en güçlü argüman. Yani devletin Kırmızı Kitap’ına giren illegal çete artık yargılanıyor. Şimdi soralım. Türkiye Cumhuriyeti devletini hedef alan, kumpas kuran, yasadışı dinleme yapan bu çete artık yargılanıyor. Peki böyle bir çetenin medyası olabilir mi? Bir suç örgütü gazete ve televizyona sahip oluyorsa o zaman mafya ya da uluslararası suç örgütlerinin de olsun.
Paralel yapı medyasını kullanarak insanların hayatını karartıyor. Pensilvanya’dan gelen emirle polis ve yargı harekete geçiyor. Peşinden gazeteciler haberler yapıyor. Dizilerde masum insanlar hedef gösteriliyor. Bu kadar basit. Dolayısıyla böyle bir yapının medyası olmaz, olamaz.
Bir dönem Kolombiya’nın bir numaralı suç örgütü lideri Pablo Escobar’dı. Escobar 1989’da Forbes dergisine göre dünyanın yedinci büyük zenginiydi. Medellin uyuşturucu kartelini yöneten Escobar’ın en önemli ortağı Panama Devlet Başkanı Manuel Noriega’ydı. Escobar 1993’de girdiği çatışmada öldürüldü. Noriega da daha sonra ABD’de uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandı. Bu suç örgütü liderlerinin gazetesinin olması mümkün değildir.
Şu an paralel yapı en büyük gücünü bu medyadan alıyor. Her türlü kara propagandayı oradan yapıyor. Üstelik bu karanlık medyayla malum bankanın ilişkisi de ortada. Sabah gazetesi bu kirli ilişkiyle ilgili çok net haberler yaptı.
Artık bürokrasinin de korkmaması ve daha somut adımlar atması lazım. Suç örgütlerinin medyasına izin verilmemeli. Bürokratların önünde şu an için bir engel yok. Düşünebiliyor musunuz, casusluktan yargılanan, kumpasla itham edilen polis, savcı, gazeteci vb bu paralel medyada hala PR yapıyor, hala seçilmiş meşru hükümeti hedef gösteriyor. Her gün yalan yanlış haberlerle suç örgütüne destek veriyorlar.
IŞİD’in, El-Kaide’nin, suç örgütü Medellin uyuşturucu kartelinin medyasına herhangi bir demokratik devlet müsaade etmez. Bizde de edilmemeli. Ve bir an önce gereken yapılıp bu medyaya el konulmalı.