14 yaşındaki B.Ç’ye cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklu yargılanan Vakit Gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez’in Adli Tıp Kurumu’nun verdiği “B.Ç’nin beden ve ruh sağlığının bozulmadığı” raporu doğrultusunda tahliyesi tartışma yarattı.
İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun raporunu değerlendiren Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Türkay Asma, tepkisini “Bu davadaki çocuğun ruhsal bir sorunla karşılaşmaması hiçbir şekilde mümkün değil. Bu çocuk ömür boyu travmayı yaşayacak. 14 yaşında bir çocuğumuzun ruh sağlığının bozulmadığını nasıl iddia edebiliriz? Hangi kriterlerle?” sözleriyle dile getirdi. Avukat Canan Arın, “15 yaşından küçüğe yapılan cinsel taciz, cinsel tecavüz, suçtur. O çocuğun ruhunda veya bedeninde herhangi bir hasarın meydana gelmesinin aranmaması gerekir. Aksi halde bu sübyancılığı desteklemektir” dedi. Eski Adli Tıp Kurumu Başkanı Sevil Atasoy da, yeniden muayene ve bilirkişi raporu istenebileceğini, raporlar arasında çelişki çıkarsa konunun genel kurula gideceğini söyledi.
OY BİRLİĞİYLE: “RUH VE BEDEN SAĞLIĞI BOZULMAMIŞTIR”
Üzmez’in avukatları İlköğretim 8. sınıf öğrencisi B.Ç. için İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan gönderilen raporda “çocuğun beden ve ruh sağlığının bozulmadığı”nın anlaşıldığını belirterek, müvekkillerinin tahliye edilmesini istedi. Mahkeme heyeti de mahkemeye dün ulaşan, “B.Ç’nin beden ve ruh sağlığının bozulmadığına oy birliğiyle karar verilmiştir” ibaresinin yer aldığı rapor doğrultusunda “suç vasfının değiştiğini” dikkate alarak sanıkların tahliye taleplerini kabul etti.

NE OLMUŞTU?
Bursa’nın Mudanya ilçesinde 26 Nisan tarihinde düzenlenen operasyonda, ilköğretim 8. sınıf öğrencisi B.Ç’ye (14) cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan gazeteci Hüseyin Üzmez, Mudanya Asliye Ceza Mahkemesi’nce tutuklanmıştı. B.Ç, annesi Livaze Ç’nin de tutuklandığı operasyonun ardından devlet tarafından koruma altına alınarak Bursa Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesindeki bir yurda yerleştirilmişti.
Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 17 Eylül’de görülmeye başlanan, Üzmez’in TCK’nın “Çocukların cinsel istismarı” suçunu içeren ilgili maddelerince, Livaze Ç’nin de Üzmez’e atfedilen suçların yanı sıra TCK’nın “Suça yardım etme” hükmünü içeren ilgili maddesince 20 ile 25 yıl arasında hapis cezası talebiyle yargılandığı davanın ilk duruşmasında, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.

30 yıldır çocuk hakları ve istismarı ile uğraşan Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Türkay Asma, NTVMSNBC’ye yaptığı değerlendirmede şu noktaların altını çizdi:

Avukat Türkay Asma (Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı):
BU ÇOCUK ÖMÜR BOYU TRAVMA YAŞAYACAK
Bu davadaki çocuğun ruhsal bir sorunla karşılaşmaması hiçbir şekilde mümkün değil. Bu çocuk ömür boyu travmayı yaşayacak. 14 yaşında bir çocuğumuzun ruh sağlığının bozulmadığını nasıl iddia edebiliriz? Hangi kriterlerle?.. Benim takip ettiğim bir başka dosya daha var. Sanık, 12 yaşını birkaç gün geçmiş bir çocuğa, cinsel organını gösterdiği için yine aynı kuruldan gelen bir raporda çocuğun ağır olarak ruhsal bunalıma girdiği şeklinde. 12 yaşında daha cinselliği bile gelişmemiş bir çocuk aleyhine ve bir tek olay, tecavüz yok, taciz yok, cinsel organını gösterme var. O bile kuşkulu, dava devam ediyor. “Ağır olarak ruhsal bunalıma girmiştir” deniyor.
Bu çocuk okula gidiyor ve saire... Ama Adli Tıp Raporu’nda, “çocuk olaydan ruhen ve bedenen etkilenmemiş” denmesi Adli Tıp Kurumu’nun ciddi olarak elden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor.

BU DAVANIN ARKASINDA DURACAĞIZ
Konuyu Baromuzla da konuşacağız. Bu dosyayı takibe alacağız, başka hiçbir yolu yok. Sivil toplum örgütleri köşelerine çekilip oturmamalılar. Raporu görmedim ama bu raporu, incelettireceğim. Bu davanın arkasında duracağız. Bu çocukların ruh sağlığı bozuluyor. Suç işleyenleri değil, suç mağdurlarını korumalıyız. Raporu inceleyeceğiz. Ekip olarak inceleyeceğiz; üniversitelerden görüş alacağız. Üniversitelerde de adli tıp bilim kurulu var. Onlardan görüş alacağız. Neye göre karar verilmiş bakacağız.

Şiddet konusunda yıllarca mücadele veren isimlerden, Mor Çatı’nın kurucularından Avukat Canan Arın da Adli Tıp Kurumu’nun verdiği rapor ve sonuçları üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:

Avukat Canan Arın:
SÜBYANCILIK DESTEKLENMEMELİ
15 yaşından küçüğe yapılan cinsel taciz, cinsel tecavüz, suçtur. O çocuğun ruhunda veya bedeninde herhangi bir hasarın meydana gelmesinin aranmaması gerekir. Aksi halde bu sübyancılığı desteklemektir.

LOLİTALARI ARTIRMANIN ALEMİ YOK
Ruhi herhangi bir bozukluk meydana gelsin veya gelmesin, 15 yaşından küçük çocuklara yapılan tecavüz, tecavüzdür. Hatta bundan karşı taraf çocuk zevk aldığını söylese, kendisi tahrik etmiş olsa bile. Lolitaları artırmanın alemi yok. Ayrıca sübyancılığa da yol açmamak gerekir. Bu konuda karar verirken çok dikkat etmek gerekir.

ÇOCUK ÇOCUKTUR VE HER ŞEKİLDE KORUNMASI GEREKİR
Bu sübyancılığı teşviktir. Kanunda çocuğun ruhi ve bedeni bir sakatlık, bozukluk meydana gelip gelmemesinin önemi yoktur. Çocuk çocuktur. Her türlü tecavüzden korunması gerekir. Erkeklerin kendilerine dikkat etmeleri, kendi şehvetlerini kontrol etmeleri gerekir.

15 YAŞ ALTINDAKİ ÇOCUKLA İLİŞKİYE GİREN SUÇLUDUR
Yakında, “rıza” lafını da sokabilirler. Burada “rıza”dan bahsedilemez. Kendi isteğiyle böyle bir ilişkiye girmiş olsa bile 15 yaşın altındaki çocuklarla ilişkide, o ilişkiye giren kişi suçludur. 18 yaşından küçük olanlar, Uluslararası İnsan Hakları sözleşmesine göre çocuktur.
Türk Ceza Kanunu’nda “kızlık bozmak” diye bir suç vardı, o suç kaldırıldı. Herhangi bir şekilde bekaretin ortadan kaldırılması söz konusu olsun veya olmasın, -cinsel taciz de suçtur, cinsel tecavüz de suçtur- bu insan 15 yaşından küçükse mutlaka, kesin olarak suçtur. 15-18 yaş arasında ise arada 5 yaştan daha fazla fark varsa yine suçtur. Arada en fazla 5 yaş fark var ve ortada tecavüz yoksa, karşılıklı serbest iradeye dayanan bir ilişki ise ancak o zaman suç olmaz. Ki T.C.K değişikliğinde bizim bütün itirazımıza rağmen bu da şikayete bağlı suç haline getirildi.

RAPORA İTİRAZ ETMESİ GEREKİR
Raporu tamamen görmek gerekiyor. Çocuğun avukatı kimse onun belirli bir savunma hazırlayarak rapora itiraz etmesi gerekir. Çünkü suçtur diye düşünüyorum.

Eski Adli Tıp Kurumu Başkanı Sevil Atasoy ise Kurum’un ölçütleri hakkında bilgi verdi ve “Dünyanın sonu değil, bilirkişi raporu alınır” dedi.

Sevil Atasoy (Eski Adli Tıp Kurumu Başkanı):
ADLİ TIP KURUMU’NUN BAKIŞ AÇISI FARKLI OLABİLİR
Kişiyle birebir konuşanlar var. Gazetelere yansıyan olaylar bir yana bir de mağdurla yüzyüze konuşanlar var. Onların kriterleri var. Hukuki bir perspektiften baktığınız zaman konu başkadır. Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu’nun bakış açısı, diğer başka çocuk ruh sağlığı uzmanlarının bakış açısından farklı olabilir.

YENİ MUAYENE İSTENEBİLİR
Tutukluluk kararının dayanağı bu rapor olabilir ya da olmayabilir. Tutukluluğunun kaldırılması demek beraat etmek demek değildir. Tutuksuz yargılamak üzere tahliye kararı verildi. Ben başka insanların da muayene etmesinin talep edileceğini ve mahkemenin de buna uyacağını mümkün görüyorum. Avukatı isteyecektir, eğer bir avukatı yoksa o zaman bir kamu davası açılıyor demektir, o zamanda savcı isteyecektir. Başka bir yerin de görüşünü isteyebilir, aynı yerde tekrar muayenesini isteyebilir. Çelişki çıkarsa genel kurula gider. Yani çok aşaması var bundan sonra.

DÜNYANIN SONU DEĞİL, BİLİRKİŞİ RAPORU ALINIR
Kurum, yasal bir yaptırıma götürecek bir karar veriyor. Nasıl bir otomobil kazası olduğu zaman kusur oranı belli bir taksimattadır. Bu kusur oranına bakılırken çeşitli kusurlar göz önünde bulundurulursa. Adli Tıp Kurumu’nun kusur oranı, sokaktaki adamın ya da şoförün kusur oranını tutmaz ise, burada çok ciddi farklılıklar nasıl gözleniyorsa, aynı şekilde burada da gözlenir. Burada mağdurla yüzyüze görüşenlerin tabii ki bir kanaatleri var. Öte yandan sadece gazete haberleriyle ilgilenen başka bir kesim var. Bundan sonra zaten mahkeme bunun başka bir ekip tarafından muayenesini isteyebilir. Kanımca, mahkeme buna uyacaktır. Yani muhakkak bilirkişi görüşleri alınır. Yani bu dünyanın sonu değil. Görüş alması bir yana, sonunda yine kararı mahkeme verir. Bilirkişi raporu ne derse desin karar hakimin yetkisindedir.