Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
36,4339
EURO
38,1549
IMKB
9.602,000
ALTIN
3.438,070
 
Hava Durumu ANKARA
-9 / -3 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
"SİNEMA'NIN SULTANI, İNSANLARIN ABLASIYIM"
 SİNEMA NIN SULTANI, İNSANLARIN ABLASIYIM
 
Türk sinemasının 'Sultanı' Türkan Şoray, bugünlerde pek bir mutlu. Cumartesi akşamları NTV'de 'Sinema Benim Aşkım' adlı bir program yapan Şoray, bu vesile ile sinemaya olan vefa borcunu ödediğini söylüyor.
 
30.1.2010 - 10:29

Ünlü sanatçı, "İnsanlarla aramda hiçbir mesafe yok. Gelirler sarılırlar, elimden öperler. Herkes bana 'Sultan' dese de ben aslında onların ablası, annesi gibiyim." diyor.

Bu hafta pazartesi akşamı -İstanbul kar altındaydı-, Abdullah Kılıç, Selahattin Sevi, İsa Şimşek ve ben Türkân Hanım'a gittik, aşağıda okuyacağınız söyleşi için. Geç kalacağız diye pek erken çıkmıştık yola. Türkân Hanım hazırladığı ve sunduğu belgeseli için çekimde olacaktı. Akşam sekiz diye sözleşmiştik, yediyi beş on geçe Hisarüstü'ndeydik, Boğaziçi Pastanesi'nde biraz oyalandık. Sonra hepimizin sevdiği, ama benim herkesten çok sevdiğim Türkân Şoray'ın evindeydik; bahçe, girişteki çam ağacı kardan bembeyazdı...

Şimdi hatırlıyorum: Türkân Şoray'la tanıştığımız gece de karlı bir kış gecesiydi. Kendi yönettiği Azap filminin setinden dönmüştü. Birtakım senaryo tasarıları konuşulmuştu. O gece mi, sonra mı, Dıranas'ın ünlü "Fahriye Abla" şiirini peliküle geçirmek istiyor, Reşat Enis'ten Afrodit Buhurdanında Bir Kadın, bir de Peyami Safa'dan Matmazel Noraliya'nın Koltuğu; yazık ki hiçbiri gerçekleşmedi.

Ama, benim için çok değerli 'insan' Türkân Şoray'ı böylece tanıdım. Uzun yıllar geçti; bu uzun yıllar içinde, pazartesi akşamı nedense hep kışta karda buluşmalar anıldı.

Meselâ -Türkân Hanım'la ilk ve şimdilik ne yazık ki son çalışmamız- Seni Kalbime Gömdüm'ün önerisi: Altan Günbay yapımcı olmaya karar vermiş, Türkân Şoray'lı bir aşk filmi istiyor. Saatlerce konuşuluyor. Gelirken de kar yağıyordu ama, dışarıya çıktığımızda Hisarüstü bembeyazdı.

Meselâ, Hürriyet gazetesi için Şermin Terzi ikimizle röportaj yapacak. Akşamüstü Bebek Oteli'nin barında buluşacağız. Günlerden cumartesi ve öğleye doğru kar bastırıyor. Barın terasında, kar yağan denize sırtımızı vermişken fotoğraflarımız çekiliyor. Anısı sürüp gidecek güzel bir akşamüzeriydi, gecenin başlangıcına uzayıp gitmişti.

Yılbaşı gecesini de hatırladım. Hangi yıldı? Kar ender yağar yılbaşı geceleri, ama o gece yağıyordu ve Türkân Hanım'ın konukları arasındaydım. Yeni yıla kar aydınlığı içinde girmiştik.

Bu son kar akşamında, zaman zaman Abdullah'ın sorularıyla renklenen söyleşimize, Türk sinemasının büyük ustası Akad'ın Türkân Şoray tespitiyle başladım. Türkân Hanım o her zamanki alçakgönüllülüğü, inceliği ve uçsuz bucaksız vefa duygusuyla yanıtladı:

Lütfü Akad, sizinle ilgili şöyle bir söz söylüyor, Vesikalı Yârim'i çekmeye başladığınızda, yeniden gerçek bir oyuncuyla birlikte olmaktan sevinç duyarak: "Rolü konusunda konuşabileceğim biriyle karşılaştım uzun yıllardan sonra..." Daha önce demek ki size gelinceye kadarki zamanda oyuncularla teması kesmiş, oyuncuyu adeta bir nesne gibi kullanmış. Oysa Vesikalı Yârim sizin sinemada yeni olduğunuz dönem. Bu elektriği nasıl verdiniz diye soracağım. Tabii bunu bilmenize imkân yok ama...

Şimdi sizin söylediğiniz müthiş bir şey. Tüm sinema yaşamı boyunca, bir mükâfat gibi bir söz, yani inanılmaz bir şey. Değerli bir yönetmenin bu sözleri sarf etmesi mükâfat gibi. İnanılmaz bir onunla çalışma arzusu vardı bende. Ve ben, biliyorsunuz, o teması kurdum. Yani teklif aslında benden geldi.

Sözünüzü unutmayın bir şey daha soracağım. Lütfi Akad, Türk sinemasının en değerli yönetmenlerinden; ama bu, o zaman değil, bugün daha çok anlaşılmış. O yıllarda ticari bir adam değildi...

Lütfi Bey'indi, Irmak diye bir film seyrettim çok etkilendim. Ve hissettim; onun, o melodramlar döneminde çok önemli bir sinema adamı olduğunu. Benim iç güdülerim güçlü, üstelik sinema konusunda bugünkü durumda da değildim. Sorumluluk yüklenmemiştim daha. Buna rağmen farklı ve iyi bir şeyler yapabilme sevgisi, içgüdüsü yavaş yavaş başlamıştı. Onun Lütfi Akad olduğunu hissettim ve çok doğru bir seçimmiş. Zannediyorum ki o da benim gözümden heyecanı aldı. Çünkü deli gibi onunla çalışmak istiyordum. Benim o duygularıma ortak olma duygularıydı belki onunki de. Ve böyle çok güzel bir alışveriş oldu. Onun setinde titrediğimi hatırlıyorum. O da bunu hissediyordu tabii. İnanılmaz bir saygı duyuyordum.

Bütün bu sinema yaşamı içerisinde Akad'la zannediyorum 3 film çalışmışsınız. Sizi iyi film yapmaya alıp götüren neydi? Günün birinde bütün bunlara dönüp baktığınızda...

Aslında bu biraz da dönüp kendime bakma. Tamamen o sinema serüvenimde neler yapmışım? Yani dönüp de ilk defa kendime eleştirel gözle de bakma. Neler yapmışım, neler yapamamışım, neleri yapmamışım? Bunlar çıkacak ortaya.

Fazla eleştirel olmuyor musunuz? Yani olumsuz anlamda eleştirel gitmiyor musunuz? Filiz Akın ile konuşmanızda makyaj konusu üzerinde uzun uzadıya durdunuz.

Çok enterasan bir durum. Yıllar önce yaptığımız bir şey. Şimdi herkes izliyor. Kaç kişi bunun ayrımında? Kaç kişi o dönemin şartlarına öyle bakıyor?

Filmleriniz geçmiş yıllara ait olmakla birlikte hâlâ çok izleniyor. Yeşilçam filmlerinin çok izlendiği bir gerçek. Yeni neslin sizi tanıması ile ilgili endişeniz var mı? O filmler hâlâ en çok seyredilen filmler demek ki hâlâ bugün de seyirci üzerinde, yaşça bizden daha genç olan seyirci üzerinde, aynı etkiyi bırakabiliyor...

Çok şükür. 9-10 yaşında çocuklar bile tanıyorlar, seviyorlar. Üniversitelere gidiyorum, gençler de tanıyor, kucaklaşıyoruz. Filmlerimi ezbere biliyorlar. O çok güzel bir şey. Ama tabii neden? Son yıllarda film yapmıyorum, o melodramların televizyonda oynamasıyla tanımış oluyorlar. Dediğiniz gibi bugün bile etkili ki... Ama ben orada kendimi eleştirdim.

Hayır! Filiz Hanım da kendini eleştirdi ama ikiniz birden kendinize haksızlık yaptınız...

Yapmayın beni üzmeyin. Sinemaya eleştiri olması bakımından, yapmayın. Üzülüyorum.

Hayır ben o sinemanın savunucusuyum. Siz de öylesiniz...

Ben bu işe niçin kalkıştım? Sinemayı savunmak için.

***

HALKIN SEVGİSİ BANA VERİLMİŞ EN GÜZEL TAC

Şöyle diyebilir miyiz acaba, "Bir mücadeleydi Yeşilçam ve bugün geriye dönüp baktığımız vakit onu olumsuz yönde eleştirdiğimizde bile övücü şeyler söyleyebiliyoruz. En azından bir anı olarak söyleyebiliyoruz." Yani bütün o geçmişte o filmleri görmüş olan insanlar bile bugün çok daha yumuşak yaklaşıyorlar. Bu bir zafer kazanısı değil mi?

Doğru. Şimdi daha değeri anlaşılıyor. O bir kısım tarafından ama. Yani ben genel seyirci için söylemiyorum. Seyircilerim canım benim. Onlar her zaman başka bir şey.

İşin mutfak tarafını çok az insan biliyor aslında. Ekibi, 45 dakikalık sahnenin nasıl bir emekle çıktığını... 40 yıllık sinema mazinize baktığınız vakit, iyi ki bütün bunları yaşadım mı diyorsunuz, yoksa zaman zaman başka bir hayatım da olabilirdi mi diyorsunuz?

Bin kere dünyaya gelsem, yine ne kadar çekimler çileli de olsa, her zaman Türkan Şoray olmak isterim. Allah iyi ki bana böyle bir şey nasip etmiş.

Oyunculuğun dışında hayata karşı her zaman mesafeli bir duruşunuz var gibi görünüyor. Yaşamınız boyunca gönlünüzün dilediği şekilde hayatın içine ne kadar girebildiniz? Yani bir anlamda sinema sizin yaşamınız oldu ama kişisel yaşamınız da oldu mu? Veya olsun istediniz mi? (AK)

Ama o benim tercihim. Ben kendimi tanımaya başlamamla birlikte tanınmaya ve sevilmeye başladım. Seyirci tarafından sevilmek benim hayatımın en büyük değeri oldu. Seyircim, halk, içinde yaşadığım toplumun insanları ile öyle bir kaynaştım ki... Yapım da buna çok müsaitti. Toplumun değer yargıları, ahlak anlayışı benim için çok önemliydi. Aldığımız aile terbiyesi de, benim yapım da buna çok müsait. Bu yüzden kendiliğinden o şeyin içine girmiş oluyorsunuz. O yaşama biçimine. Bunlar da zorlanarak veya planlanarak olan bir şey değil. Doğal olduğu için de zorlanmıyorsunuz. Aykırı yaşam biçimi de düşünmüyorsunuz. Bu size çok doğal geliyor. Ben bunu hayatımda ödül olarak da görmüyorum. Bana uygun bir yaşam biçimi olduğu için.

Sinemaya olan vefa borcumu bu programla ödemek istedim

Baktığımız zaman çünkü her zaman mesafesini korumuş, ölçüsünü korumuş, terbiyesini tabiî ki koruyacaktır insan ama siz fazlasıyla korudunuz...

Böyle bir yaşam bana mutluluk ve huzur verdi. Toplumun sevgisini, saygısını getirdi.

Siz de onu ödediniz...

Ne yapsam gene ödeyemem. Bu çok başka bir şey her yerde sevilmek saygı görmek, kolay kazanılmıyor.

Sıkılmadınız mı?

Hayır.

Türkan Hanım'la bir yere gittik, karşıdan karşıya geçilmiyordu binlerce insan var. Ben de kendisine yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir yandan da sordum Türkan Hanım, 'Bu kalabalıktan korkmuyor musunuz?' diye Türkan Hanım, 'Korkmuyorum, aksine yaşadığımı hissediyorum' dedi...

Ben korumalardan filan da hiç hoşlanmıyorum. Kimden niye korkuyoruz ki? Onlar beni seviyor; ne yapacaklar ki bana, neden zarar versinler? Tabiî ki elimden tutacak sarılacak, öpecek. Bu çok güzel doya doya yaşamak lazım. Sevginin karşılığı onlarla olmak. Bu duyguyu ölene kadar yaşamak istiyorum.

Ölene kadar yaşayacaksınız tabiî ki hak ediyorsunuz... Her fırsatta Türk sinemasına bir gönül borcunuz olduğunu söylüyorsunuz. Türk sinemasının size bir borcu olduğunu düşünüyor musunuz? Sinimaya vefa borcumu ödeyeyim diye mi bu programa başladınız?

Sinema bana o borcu ödedi. Maddi ve manevi kat kat ödedi. Daha ne isteyebilirim ki? Yaşadığım bütün güzellikleri sinemaya borçluyum. Onların beni sevmesi, hep saygı duyması bundan kaynaklanıyor. Sinema en çok manevi yönden beni doyurdu. Daha ne isterim ki sinemadan.

Benim, sizinle olan yakınlığımdan dolayı hissettiğim bir şey var. Sanki Türkan Şoray'da sinemaya borç edinmenin yanında insanlara da borç ödeme duygusu var. Son yıllarda özellikle bu hassasiyetiniz daha çok artmış gibi; size emeği geçmiş dostlara, geçmişte size en ufak bir katkısı olmuş yazar, özellikle sanat dünyasındaki kişilere olan ilginiz yapılan emekleri destekleme boyutunda seyrediyor sanki...

Böyle olmalı ama. Normal şartlarda belki verdiğiniz değeri veremiyorsunuz ama bir anma programında vs. programlarda destek vermek gerekiyor. Geçmişteki yaşanmışlıkları unutmamak lazım.

Bu geçmişte yapılmayanı şimdi yapma duygusundan mı kaynaklanıyor?

Belki. Ben annemi kaybettim, yaşasaydı neler yapardım diyorum. Bu yüzden yaşarken saygı gösterilmeli, sevgi verilmeli. Mesleğinize katkısı olan insanlara da bu yüzden saygı göstermek lazım. Onlarla ilişkiler devam ederken fark edemiyorsunuz yardımları olduğunu. Vakit olmuyor, unutuyorsunuz aslında böyle olmamalı idi. Sevgi ve vefayı anında göstermek gerekiyor. Keşke zamanında yapsaydık ama ne yapalım o zaman yapamadık. Geçmişte yapamadıklarımızı şimdi yapıyorum.

Özel olacak ama annenizi sinema ya da anılar ile yaşatma isteğiniz vardı. Bir girişiminiz olacak mı bunun için?

Vaktim olursa, ömrüm yeterse istiyorum. Bu programla bir yolculuğa girdim. Çok mutluyum rahatlama, arınma gibi. İnsanlar bunun için sanırım anı yazıyor. Birikmiş her şeyi ifade ediyor belki itiraflarda bulunuyorsunuz. Bunların hepsi sahici ve benim duygularım. Bazen gece aklıma gelenleri yazıyor onları ifade ediyorum.

Hissettikleriniz amatör duygudan mı kaynaklanıyor?

Evet, pır pır hissediyorum. Montaj masasında yönetmen oluyorum, belgesellerle hissettiklerimi söylüyor, kendime dışarıdan bakıyorum ve yaparken eğleniyorum.

Yönetmenliğe Yılanı Öldürseler'den sonra ara verdiniz. Bunu neden yaptınız olumlu tepkiler almanıza rağmen? 4 filminiz var, bundan sonra ara verdiniz neden?

Ben filmlerimi sinemanın iş yaptığı dönemde çektim. Sıkıntılar da benim ara vermeme neden oldu. Sinema ticari bir sektör sanatın yanında. Filmlerin iş yapmadığı dönemde riskti, bu işe devam etmek. Sinemanın kriz ve bunalımlı süresi girdi araya, epey sürdü bu. Sinema sanat olduğu kadar ticarettir aynı zamanda. Filmler iş yapmıyordu ve ben de mecburen kenara çekildim. Bekledim sinemaya ne olacak diye.

Senaryonuz var. Ne oldu?

Senaryoya devam ediyorum. Eren çekecek. O da benim gibi bir bakış açısına sahip, o çekecek.

Sinemada oyuncular genelde soru sorulduğunda karşısındakini yukarı taşımak yerine aşağı çekmeye çalışıyor. Siz ise tam tersi beğenenleri hemen kimi beğeniyorsa söylüyorsunuz. Ben bu sorunun cevabını ben biliyorum ama Abdullah merak ediyor işte...!

O sinema aşkı benim çok hoşuma gidiyor.

Siz başladığınızda sizin elinizden tutan oldu mu?

Bizim o fırsatımız olmadı.

Yönetmen açısından o fırsatınız oldu sanırım?

Yok! O yıllarda erkek egemen bir toplum. Ben ise genç bir kızdım. Annem yanımdaydı, okuldan ayrılmıştım. Ekonomik zorluk vardı, kimse elimizden tutmadı. O yıllarda böyle dergiler falan da yoktu. O zamanlar zor yıllardı. Kapağa çıktığınızda bilin ki ünlü olmaya başlamış sayılıyordunuz.

Abdullah merak ediyor, Türkan Şoray Kuralları'nın gerçek yaşantınızda da bir karşılığı var mı?

Katı kurallarım yok ama karakterinize uygun olması önemli. Çok az insanda rastlanan bir özellik vardır. Gündelik yaşantısı ve ekran yüzü aynı yaşıyor. Dedikodu hayatında yoktur. Dedikodu duyduğu zaman kaşı gözü oynar ve o sohbeti değiştirmek ister.

Kin tutar mısınız?

Kin tutma özelliğim yok. Ayrıca yaşın da bunla ilgisi var sanırım. Hayatta en nefret ettiğim şey kibirdir. Kibirli insanları sevmem. Şımarık vesaire olabilir ama kibre nefret duyarım.

İnsanlar garip bir şekilde kibirden kurtulamıyor...

Hayatta en nefret ettiğim insan kibirli insandır. Ego, kibir kibir kibir...

Siz çok onurlu bir insansınız, kibir sizin onurunuzu rahatsız ediyor gibi geliyor bana...

Hiç düşünmemiştim böyle.

Türkan Şoray'ın affedici ama alıngan bir tarafı var bence. İşin içine kibir girdiği zaman üstünlük görüyor insan. Üstün insanlar içinde eşit olduğunu peşinen kabul etmiş oluyorsunuz...

Evet. Çok doğru söylüyorsunuz.

Ben hep Türkan Hanım'ı korunmaya muhtaç biri olarak görmüşümdür. Zarafeti, inceliği... Bir kış günüydü hatırlar mısınız Yağmur 3 yaşındaydı. Gülşen, siz, ben bir de Saliha Hanım. Yağmur çok hastaydı. Ansızın müthiş bir kar başladı. Yokuşu bol bir evde oturuyordunuz. Saliha Hanım; "Selim Bey yabancı değil, Yağmur hasta, ateşi var, gece ne olacağı belli olmaz." dedi. Hiç unutmuyorum verdiğiniz cevabı. Beni en çok etkileyen taraflarınızdan biridir. "Sokağa çıkıp hangi kapıyı çalsam, herkes bana yardım eder." dediniz. Müthiş bir şeydi o. Yine unutamadığım bir yönünüzden bahsetmek istiyorum. Benim röportajım gibim oldu ama... (gülüşmeler)

Ama beni anlatıyorsunuz. (gülüşmeler)

Tuzla Belediyesi'nin açık hava sinemalarına gitmiştik. Türkan Hanım yorgundu. Birden beni gördü 3-4 bin kişi vardı orda. Aman bir iltifatlar, tabii ben bunları kendime yapılıyor sanıyorum. Sonradan anladım iltifatların size olduğunu...

Seyircilerimle kucaklaşmayı seviyorum... Yazılacak mı bunlar? Kendimi methetmiş gibi olmaz değil mi?

Hayır niye olsun?

Çünkü bir şey anlatıyorum.

O gün müthiş bir şeydi zaten. Türkan Hanım, "Siz çıkın ben geliyorum" dedi. Arkadan muazzam bir alkış koptu...

Estağfurullah.

Beni kim alkışlayacak? Tek tük olmuştur tabii ama...

Deme öyle, efkârlanırım bak.

Sultan, sultan diye kıyamet kopuyor. Hayır, 'sultan' değil dedi. Artık annenizim, ablanızım, kardeşinizim, dedi. Kalabalığın arasına indi. İnsanlar çocuklarını getiriyorlardı elinizi öpsün diye. Unutulmaz bir gündü...

2-3 sene önceydi. Sultan yakıştırması seyirci ile olan kaynaşmanın sevginin simgesidir. O benim dışımda bir yakıştırma oldu. Bundan hem utanıyorum, içimden de gurur duyuyorum.

Utanmanız sizin şahsi ahlakınızla ilgili. Halk böyle görmüş. Ben sultanım diye ortaya çıkmak...

Bugüne kadar hep gazeteciler size soru sordu. Şimdi siz meslektaşlarınıza soru soruyorsunuz. Soru sormak nasıl bir şey? (AK)

Benim amacım soru sorarak sohbet etmek. Sorularla sohbete yol açmak. Onların meslek kariyerlerindeki güzel şeyleri yeniden onlara hatırlatmak.

Çalışıyor musunuz?

Ben sinema tarihini anlattığım için sinema tarihi kitaplarını okuyorum. Herhangi bir yanlış bilgi vermemek için.

GÖNDERİLEN MEKTUPLARI HİÇ ATMADIM

Sanırım 194 filminiz var. Filmlerinizi tekrar izlediğiniz oluyor mu? (AK)

Yok izlemiyorum. Televizyonda gösteriliyor. Selim Bey'in olduğu kamera arkası çekimler var bende. Selim Bey sete gelmiş, muhabbet ediyoruz.

Çok mükemmel şeyler. Türkan Hanım bana Atıf Bey'e (Atıf Yılmaz) çekimleri izletmişti. Çok etkilenmiştim...

Bunları yeri gelince kullanacağım.

Bunları siz mi biriktirdiniz?

Evet, hepsi benim arşivim. Yukarıda çatıda durmuş, atmamışım. 3 çuval mektup çıkardık geçen gün. Onlara da kıyamamışım. İzleyici mektupları tabii ki hepsi. Anlatıyorum işte: Artık şöhret olmuştum. İsmimi her yerde görüyordum. Seyircilerimden her gün kucak dolusu mektup alıyorum derken 1-2 torba götürdük. Yaydık yere. İnceledik hepsini.

Yazmak istediğim bir senaryo var. Senaryo yazmayı sevmem ama Türkan Hanım için yazmayı istiyorum...

Selim Bey'in yazdığı senaryoda oynamak ister misiniz? (AK)

Neden olmasın!

S.İ: Oynar, oynar. Ben cevaplayayım. Ünlü bir aktris kadın var. Türkan Şoray gibi bir kadın ama o değil. Televizyon dizi çekiminden dönmüş bir akşam, sıkıntılı. Geçmişin dünyasından farklı bir şey yapmaya çalışıyor. Eski mektuplar karşısına çıkıyor. Birçoğunu açmamış tabii. O mektupları tuhaf bir şekilde açmaya başlıyor. Birden bire evini terk ediyor. Otobüse biniyor. Mektuplardaki adreslere gidiyor. O insanların yaşamlarını anlamaya çalışıyor. Kimi ölmüş, kimi adam öldürmüş. Tabii aradan 25 yıl geçmiş. Ortadan aybolduğu için televizyonlarda kendini görüyor.

Bitirdiniz mi senaryoyu? (AK)

Hayır! Arada Türkan Hanım'a anlatıyorum bitirmedim senaryoyu.

Selim Bey'in askerlikle ilgili bir hikâyesi var. Çok hoşuma gider. Bir gün içinde geçer. Yazar bir kadın askerdeki oğlunu ziyaret eder. Bir günlük bir ziyaret ama çok duygusal bir hikâye. O dönem ticari kaygılardan dolayı çekmekten korkmuştuk. Ama şimdi belki çekilebilir.

Bir de dansöz hikâyesi vardı. Onu da çok seviyorum...

Ben hiç sevmemiştim. (gülüyor)

Atıf Yılmaz da sevmemişti. Kabataslak bir şeyler de yazmıştım hatta. (gülüşmeler)

Çok güzel bir hikâyeydi ama acıklı ve çok sertti. İnsanın içini acıtacak kadar. ZAMAN



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


BOŞANMA DAVASI DALLAS'A DÖNDÜ!

EZEL'DEN ÜZÜCÜ HABER

"EVET BEN TELEFONDA SEKS SATIYORUM"
»  SEDA,BANU,LERZAN DAVASINI HAKİM BÖYLE ÇÖZDÜ!
»  DÜĞÜN SEZON SONU
»  HÜSNÜ, KLARNETİYLE ABD'Yİ "ŞENLENDİRECEK"
»  NİRAN ÜNSAL'A ŞOK SUÇLAMA
»  ZİYNET SALİ'DEN SHARON STONE POZU
»  EBRU GÜNDEŞ'İN SEVGİLİSİNE ÖLÜM TEHDİDİ
»  DİZİLERE, UZMAN TEPKİSİ
»  HOLLYWOOD BU DEDİKODU İLE ÇALKALANIYOR
»  "NİYET BOZUKSA İSTERSEN ARAYA BETON KOY!"
»  CEMAL, NEDEN ÖLDÜ?
»  APTAL SARIŞIN'IN SIRRI ÇÖZÜLDÜ!
»  "İÇ ÇAMAŞIRIMIZA KADAR ARADILAR!.."
»  SEKS BAĞIMLISI KADINLAR, ERKEKLERİ GEÇTİ!
»  'YANLIŞ TEŞHİS KURBANIYIM'
»  DİZİ SETİNİ DAĞITTI!
»  MİCHAEL DOUGLAS'IN YATAK SIRLARI!
»  TARİKAT'ÇI MAHSUN!
»  "BENİ 6 AY EŞEK EMZİRDİ"
»  "ÇAPKINLIK YAPAN ERKEĞE KIZILMAZ"
»  CANIM AİLEM DİZİSİ NE OLDU?
»  MELTEM CUMBUL YİNE KENDİNE GENÇ SEVGİLİ BULDU
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.