Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, “3 Mayıs Milliyetçiler Günü” dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Bahçeli mesajında şunları kaydetti:
"İçinden geçtiğimiz küresel salgın döneminde, milli şuurun muhkem ve muteber bir uyanışı olan 3 Mayıs 1944 Milliyetçiler Günü’nü idrak ediyoruz. Merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın ifadesiyle söylersek, 3 Mayıs 1944 Türkçülerin ızdırabı ile yoğrulmuş bir dönüm günüdür.Hangi zaviyeden tahlil ve tetkik edersek edelim, kozmopolitlik yanlış bir görüş mahsulü, yozlaşmış bir anlayış mecmudur.
Komünizm ile kozmopolitizm aynı madalyonun birbirini tamamlayan iki ayrı yüzü gibidir. Nitekim birisi varsa diğeri yeşerip yaygınlaşacaktır. Her milli devlet, tahkim ve temin ettiği adalet ve ahlak düzeni sayesinde medeniyet mektebi, mensubiyet ve meftuniyet merkezidir. Milliyetçilik ise bu mektebin biteviye iradi güvencesi, bahse konu merkezin bilenmiş ve billurlaşmış fikri gücüdür. Milliyetçiliğe karşı gösterilen husumet aleni itiraf edilmese de aynısıyla millet ve milliyet hislerine duyulan hazımsızlıkla ilgili ve ilişkilidir.
Millet dediğimiz beşeri cevher, uzun tarihi olan mücadelelerin, müşterek fedakârlıkların, müstesna sadakat duygularının parlak bir sonucudur. Hem milletin hem de milliyetin dayanağı kahramanlıklarla dolu tarihi olduğu kadar acılarla pekişmiş tecrübeleridir. 3 Mayıs 1944’ün kahraman simaları bu gerçekleri özümsemiş, sivil, demokratik ve meşru bir direniş ruhuyla dönemin devlet ve siyaset zihniyetine haklı itirazlarını seslendirmişlerdir.
Bunu yaparken korkuya teslim olmamışlardır. İnanç ve iddialarından taviz vermemişlerdir. Akıbet mahkûmiyet de olsa duruşlarından, gelecek hayal ve hedeflerinden geri düşmemişlerdir. Türk milliyetçiliğinin toplumsallaşması, ilerleyen yıllarda kitleselleşip siyasi bir harekete dönüşerek kabuk değiştirmesi 76 yıl önceki olayların müessir neticelerinden birisi olarak değerlendirilmelidir.
Milliyetçilik mahiyeti itibariyle milletin özlemlerini esas alan, tarih ve kültür potasından tecelli edip, bu suretle kaynaşma ve kucaklaşma hususiyetlerini sistematik ve disiplinli bir düşünce kalıbına döken bir dünya görüşü, huzur, refah ve birlikte yaşama ruhudur. Türk milleti aleyhine projelendirilip seri ve sistemli şekilde telkin edilen kara propagandalara Türk milliyetçiliği bedeli ne olursa olsun inançla set ve sur çekmiştir.
3 Mayıs 1944 olaylarının özünde yatan faik hakikat de budur. Akıl ve duygunun milli mensubiyet ve millet sevgisiyle eklemlenmesi devrin elitlerine, görevdeki iktidar erkine ifade ve inanç hürriyetinin dinamik niteliğiyle tepkiye bürünmüştür. 1940’lı yılların milliyetçi kahramanları, sonraki yıllarda onların izinden adım adım yürüyecek dava insanları gibi, servet ve şöhret peşinde koşmak yerine; vatan ve millet sevdasıyla bayraklaşmayı tercih etmişlerdir.
Türk milliyetçiliğinin varlığı ve vakarı, Türk milletinin ortaya çıkışıyla tarih sahnesindeki yerini almıştır. Bu kapsamda diyebiliriz ki, milliyetçiliğin 19’uncu yüzyılın ürünü olduğunu iddia ve ifade eden uyduruk batı tezlerinin bizim nazarımızda itibar ve inandırıcılığı katiyen yoktur. Pek çok ülkenin vahim bir salgınla pençeleştiği bir zaman aralığında milliyetçilik tarif ve takdimi yapılan yeni bir dünyanın anahtarı; barış, huzur, güvenlik ve ekonomik gelişmişliğin asıl ve emin teminatıdır.
Türk milliyetçiliği geleceğin büyük Türkiye’sinin, yüksek Türk ülküsünün mimarı ve müellifidir. Milliyetçilik varsa işgale heves edenler, ihanete taşeronluk yapanlar, PKK’ya ve FETÖ’ye refakatçilikle övünenler günü geldiğinde tarih sahnesinden silinip gideceklerdir. Türklüğün varoluşuyla birlikte nice kahramanın yaktığı istiklal meşalesi 3 Mayıs 1944’ün sisli ortamında daha da güçlenmiş, çok şükür Milliyetçi Hareket Partisi’nin doğum ve doğruluş müjdesi olmuştur.
3 Mayıs 1944 olayları vesilesiyle tutuklanan 24 dava insanımız sırf düşüncelerinden, sadece Türklük ve Türkçülük ülkülerinden dolayı nice iftira ve isnatlara maruz kalsalar da, hepsi şimdilerde minnetle, hürmetle, hayranlıkla anılmaktadır. Onlara her türlü zulmü reva görenler ise maşeri vicdanda çoktan yargılanıp suçlu bulunmuşlardır.
Milliyetçiliğin demokrasiyle özdeşliğinin derin izlerini, tam bağımsızlık ve hürriyetle birlikteliğinin kanıt ve kararlarını hiç kuşku yok ki 1940’lı yılların hüzün dolu sayfalarında görmek mümkündür. Bugünlerde demokrasi dışı arayışlarını gizlemeyen, sandıkta bulamadıklarını sokaklardan devşirmeye çalışan sefil siyasetçilerin, sefih destekçilerinin ağızlarından düşürmedikleri demokrasi elbette sahte ve sanaldır.
Bunların söz ve açıklamaları yalnızca demagojiden ibarettir. Müstebit kafalar, millete tepeden bakan anti demokratik emeller, milli iradeyi yok sayan işbirlikçi çevreler, “bir şekilde” sözüyle ateşle oynamaktadır. Bu şuursuzların dünü karışık, bugünü zifiri karanlıktır. Türk milleti bu zalim ve demokrasi muhaliflerine asla müsaade etmeyecek, zamanında yapılacak seçimlerde bu çürükleri sandığın dibine gönderecektir.
Türk milliyetçiliği geçmişte nasıl haksızlığa ve hıyanete direnmişse, günümüz de aynısını şevkle, heyecanla, imanla ifa etmektedir. Kaldı ki 3 Mayıs Milliyetçiler Günü; haksızlığa, mahrumiyete, eziyete, işkenceye, işbirlikçiliğe sabır, salabet, sağduyu, inanç, akıl ve azimle meydan okumanın ifade ve ilan kudretidir. Ve de her zaman saygıyla yâd edilecek, Türkçü/Turancı milliyetçi gönüllerde onurla yaşayıp yaşatılacaktır.
Bu vesileyle 3 Mayıs 1944’ün muhterem isimlerini, Türk milliyetçiliğinin simgeleşmiş yüzlerini, aynı zamanda aziz şehitlerimizi rahmetle, tazimle anıyorum. Allah hepsinden razı olsun diyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun."