Çelik'in yanıtlarından satır başları şöyle:
"Ülkemizdeki bir grup hainden oluşan bir terör örgütü haince bir saldırı, 9 kişi içeride. Anneler gününde sevinemediler. Cumhuriyet tarihinin en büyük saldırılarından biri. Terör suçsuz günahsız insanları hedef alıyor.
Hatay’ın farklı bir özelliği var. Çok dinli, dilli, etnisiteleri olan bir vilayetimiz. Esad’ın zulmünden kaçıp gelenlerin yaşadığı bir yer. Farklı bir mozaik, bir yapı var, bunu provoke etmeye çalıştılar. Halkımızın sağduyusuyla üzerinden geleceğiz. Sayın Başbakan ile bugün Ankara’da tekrar değerlendireceğiz. Malum Türkiye bir nasırdan kurtulmaya çalışıyor. Ben bunlara nöbetçi terör örgütü diyorum. Çözüm sürecine girdik, bu huzur havası birilerine battı, bu hainleri ülkemizin tanıması gerekiyor.
Türkiye bu işten nasıl sorumlu olabilir? Suriye’deki saldırıları Türkiye mi yaptı. Bazı gazeteler Suriye Enformasyon Bakanı’nın düdüklüğünü yapıyor. İçimizdeki hainler bunu yapıyor.
Suriyeli muhaliflerle ilişkilendirilen iddialar kesinlikle yalan.
Bir yangın meydana gelirken önce o yangın söndürülür. Sonra birinin hatası var mı o ortaya çıkartılır. Güvenlik zafiyeti var mı? İstihbarat zafiyeti var mı? o araştırılır. İçişleri Bakanlığı’mız bunu inceler varsa ortaya koyar. Terör alçakça yöntemler kullandığı için nerede, ne zaman ortaya çıkar kestiremezsiniz. Devlet ve hükümet çok boyutlu inceliyor.
Bakan orada kesinleşmiş verilere dayanarak halkı bilgilendiren insandır. Meseleyi bizzat yerinde inceleyen insandır. Çok zaman gazeteciler kulis haberlerini, birbirlerinden duyduklarını, sokaktan geçen birinin anlattığını da haber atlatma endişesiyle haber yapabiliyorlar. Bu gibi olaylarda meselenin sukünetle götürülmesi için yayın yasağı gerekliydi. 11 Eylül saldırılarında ABD'de de bu tür önlemler alındı. İnsanların acılarını derinleştirmemek için yayın yasağı gerekliydi."