Güneş, Cenk Tosun’dan Jeremain Lens’e, FIFA kokartı iptal edilen Cem Satman’dan Tolgay Arslan’a, Video Yardımcı Hakem uygulamasından transfere kadar birçok konuda açıklama yaptı.
Habertürk'ten Kartal Yiğit ve Meriç Müldür'ün sorularını yanıtlayan Güneş'in açıklamaları şöyle:
-Ricardo Quaresma özelinden yola çıkarsak, takım içindeki dengeleri nasıl ayarlıyorsunuz. Bunun için neler yapıyorsunuz?
Oyuncuların karakteri çok önemli… Onun altında hataları düzeltiyoruz. Ricardo Quaresma'nın hala iç dünyasında farklılıkları vardır. O da kendini düzeltmeye çalışıyor. Oyundan çıkarken sorunlu. İdmanda da yapıyor. Bazen iyi, bazen sıkıntılı. Konuşmalarımızda ilişkilerimizde oluyor. Ben anlatırken ona uyuyor. Ama yapmıyor da bazen. Hiç sesi çıkmayan da yapıyor.
Sesi çıkmayanların durumu daha tehlikeli… Adam beni alkışlıyor şimdi ya sonra belki yuhalayacak. Adamı kazanacaksın. Ben hep şuna benzetiyorum. Kasanın içinde elmanın biri çürükse o kısmını temizleyeceksin. Olmadı o zaman atacaksın. Hoşgörü göstereceğiz. Ama taviz veremeyiz. Bunu yaparsak diğerlerini, takımı kaybederiz. Adam çok koşuyor ama yetenekli değil onu oynatamam.
"Tolgay'ın çok kırılmaları oldu"
Bazen tartışmalar olur. Oyun içinde bağırıyoruz. "Lütfen koş" da dersin, "Koş lan" da dersin. Bu algılama ile alakalı. Bunu yapınca "Hoca ile oyuncu tartıştı" diyorlar. Bazen hoca "Yavrucuğum koş" der. Adam dönüp "Bana niye yavrucuğum" dedin diye tartışır. Adam isterse kafasına koymuşsa kavga eder. Hayat çok şey öğretiyor. Adam bana bakarsa öğrenir. Öyle oyuncu var ki gelişme kaydeder ama durup dururken "Bana güvenmiyorsun" der. Güvenmiyorsam burada ne işin var?
"Rakibe değil kendimize göre oynarız"
– Maçlara hazırlanırken rakibe göre plan yapıyor musunuz?
Osmanlı maçının temposu iyiydi. Son 10 dakika oyun disiplininden kopmalar oldu. Hücuma gidiyoruz, adamlar geliyor. Onların dağılması lazım, biz niye dağılıyoruz? Gole gitmek önemli ama takımın yarısı önde yarısı arkada… Korner atıyoruz, gol yiyoruz. Bu ne maçı ya! Böyle gol mü yenir yahu! Güzel maç demek, doğru oynanması ve göze hoş gelmesi demektir. İşte bu ikisi olursa mükemmel… Yetinmek değil, şükrederim. Bu işi yapıyorsak en iyisini yapacağız…
Bir takımla oynayacaksak zayıf ise ona göre, güçlü ise ona göre niye oynayalım? Kendine göre oynayacaksın. Sahneye çıkan sanatçı da öyle… Bir sanatçı bin kişi önünde güzel söylesin 5 kişiye kötü söylesin, öyle olmaz. Biz işimizle değerliyiz. Oyuncu da öyle…
"Yönetim beni, ben takımı yönetirim"
-Beşiktaş'a çok ivme kazandırdınız. Bunun sırrı nedir?
Tek başıma bunu yapamam. Bu ekip işi. Kolay değil. İyi olduğu zaman paylaşım olur, kötü oldu mu tam tersi. Önemli olan ilke ve prensipler. Bunu iyi koruduğunuz zaman olur. Bunu önce başkan ve yönetim yapar. Sonra takım. Takım adına hoca, hocanın altında oyuncu, personel, medya, taraftar, hepsi var… Bu camia büyük…
Benden de, başkandan da önce Beşiktaş vardı, bundan sonra da olacak. "Bensiz olmaz" diyemeyiz. İşler iyi gidince "Ben yaptım" dersin ama kötü gitti mi, öyle demezsin. Mazaret ararsın o zaman senin varlığının anlamı olmaz. İşler dört dörtlük mü, hayır. Daha yapacak şeylerimiz var. Bu kulüp yapısı, ekonomi ile ilgili. Türkiye'nin de sorunu bu. "Şenol, Fikret, Ahmet, Hüseyin yaptı" diyorsun, demek zorunda kalıyorsun. İlkeleri oturtacak tam düzen yok.
Ben buraya erken de geç de gelsem önemli değil. Önemli olan bu sistemde yerim ne? Ben takımı yönetiyorum, yönetim de beni. Benim aldığım her karar yönetimi ilgilendirir. Ben takımı burada yönetirken benim işime karışamaz, ben de oyuncuya karışmam saha içinde. Yapmazsa ne olur, oynatmam. Yönetim işini, ben işimi yapacağım.
"İstersem Messi'yi oynatmam"
Özgürlüğü oyuncuya vereceksin. Her alanda. O özgürlük benim üstüme çıkma anlamında değil. Ben de yönetimin üzerine çıkamam. Bu olgu yerleşmedi. Bazen oyuncu hocanın üzerine çıkıyor. Hoca iyi olduğu zaman başkanın yönetimin üzerine çıkarıyorsun. Messi bizim takımda oynuyor mesela her şeyi iyi yapıyor, istersem oynatmam. Ne kadar başarılı olursa olsun, oyuncu hocanın üzerine, hiçbir hoca da yönetimin üzerine çıkamaz.
İşimi iyi yapıyorum "Her şeyi ben yapıyorum" demek değil. Hep beraber yapacağız. Hepimizin ortak duygu düşüncesi olmalı. Takım odur. "Ben hocayı seviyorum oynuyorum, sevmiyorum oynamıyorum" anlayışı bana göre değil. Yok öyle. Tesise giriş çıkış bana göre değil, başkana da değil. Hep beraber karar alınmalı. Ben gittikten sonra o zaman düzen dağılır. Burada bir grup var. Buradaki aşçı bile önemlidir. Mesela maç günü yanlış yemek yaptı, midesi bozuldu oyuncunun, oynayamadı ve yenildik 3 puan gitti. Oyuncunun derdi benim derdimdir. Bilerek yaptıysa buna izin vermem.
Binlerce milyonlarca taraftar senden güzel futbol bekliyor. Allah sana bir şans vermiş. Herkese vermemiş. Millet tarafından sevilmek sayılmak… Bunun bir bedeli olacak. Futbolcuyu suçlamak için söylemiyorum, hepimizde var. Sabah geliyorum çimci geliyor, malzemeci geliyor. Niye, işi var diye. Sen kaçta geliyorsun. Saat 4'te idman, 3'te geliyorsun. Gelebilirsin ama işinden heyecan duymalısın. O, 1 kazanıyor sen 100 kazanıyorsun. Biz daha çok yorulacağız.
Yorulmaktan rahatsız olmaktan ziyade yaptığın işten zevk alacaksın. Mutlu olacaksın. Babam bana büyük sermaye bıraktı ben onu kullanıyorum, benim eserim değil ki. Erken geç fark etmez, işinden zevk al. Özverili olmak önemli… Biz iyiyiz. Bu benim için, takım için değil, herkes için geçerli."
Haberin tamamı için tıklayın