Çünkü siyasi atmosfer gündemi bu kadar meşgul etmezdi. Şimdilerde ise tartışmacılar adeta bir 'star' havasıyla ekranlarda boy gösteriyor.
Yaz geldi, diziler televizyon ekranlarından birer birer elini eteğini çekti. Meydanlar adeta 'tartışma programlarına' kaldı. Türkiye'nin içerisinden geçtiği çetrefilli günler, hararetli tartışmaların yaşandığı televizyon programlarını gündemin baş köşesine oturttu, reytingleri tavan yaptı. PKK saldırıları, Ergenekon davasında yaşanan son gelişmeler, hararetli dış politika ve referandumla birlikte adeta televizyon ekranlarına kilitlendik. Eskiden haber programları ile açık oturumlar pek izlenmez, rağbet görmezdi. Çünkü siyasi atmosfer gündemi bu kadar meşgul etmezdi. Son yıllarda ise ipler gerildi ve hemen herkesin hayatına siyaset biraz daha fazla girmeye başladı. Bu durum, tartışma programlarının hem sayısını artırdı hem de formatını değiştirdi. AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte kimilerine göre ülke daha muhafazakar bir hal alacaktı. 'Acaba irtica mı gelecek?' şüphesi gündemi fazlasıyla meşgul etti. O günlerden bugüne Türkiye çok büyük badireler atlattı. Dış politikayı yakından bilen gazeteciler, strateji uzmanları ve emekli büyükelçiler gece geç saatlere kadar evimize misafir oldu. Her geçen gün katılımcıların safları daha da keskinleşti. Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak sürülen 27 Nisan Muhtırası, hepimizi ekranlara bağladı. Hrand Dink cinayeti, Danıştay saldırısı, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan el bombaları, İzmir, Ankara ve İstanbul'da düzenlenen Cumhuriyet mitingleri, öldürülen rahipler, AK Parti'ye açılan kapatma davası... Ülkenin nasılda karanlık bir atmosferin içine sürüklendiğini özetlemeye yetiyordu aslında. Sonra bir gün Türkiye'nin gündemi öyle bir haberle sarsıldı ki yer yerinden oynadı. Ümraniye'de bir gecekonduda 27 el bombası bulunmuştu. Savcı, olayın peşini bırakmadı ve ülke, uzun yıllardır bilinen ama bir türlü zikredilemeyen bir gerçekle tanıştı: Ergenekon. Bir tarafta 'Ergenekon'u safsata olarak gören ve yok sayan katılımcılar, diğer taraftan derin yapılanmayı ülke adına ciddi bir tehlike sayan aydınlar saatlerce boğaz patlattı. Biz de ekran karşısında göz kırpmadan izledik, kızdık, öfkelendik ve ister istemez siyaset rüzgârına kendimizi kaptırdık... Her Ergenekon dalgası bizi haber ve tartışma programlarına biraz daha bağladı. Demokratik Açılım, karakol baskınları, darbe planları, İsrail'le kopma noktasına gelen ipler ve anayasa değişikliği, bazı tartışmacıları adeta bir 'star' havasıyla ekranlara taşıdı.
Biz de para istiyoruz
Tartışma programlarından yüzlerine aşina olduğumuz katılımcı sayısı yaklaşık 30 civarında. Bunlardan ilk akla gelenler Doğu Ergil, Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu, Sezgin Tanrıkulu, Altan Tan, Nazlı Ilıcak, Süheyl Batum, Mete Göktürk, Emre Aköz, Eser Karakaş, Mustafa Akyol, Mehmet Altan ve Mustafa Karaalioğlu. Mehmet Faraç, Rasim Ozan Kütahyalı, Osman Pamukoğlu, Can Ataklı ve Ali Sirmen ise sert üsluplarıyla öne çıkıyor. 'Çocuk mu azarlıyorsun!', 'Konuşma sen, önce kendine bak!', 'O dağlarda ben gezdim!', 'Böyle giderse yayını terk edeceğim!', 'Lütfen çarpıtmayın, anlatamıyorum galiba!' şeklindeki cümleler havada uçuşuyor. Davetliler para almadığı için programlar ucuza mal ediliyor. Bazı katılımcılar, kendilerine para verilmediğinden yakınıyor. Tartışma programlarının görüntüleri anında internete düşüyor. Videoların altındaki yorum kutularında ise tartışmalar devam ediyor. 'Kürt yazar değil mi, onun sözüne ne kadar güvenilir!', 'Sen önce kendine bak da öyle konuş!', 'Biri yobaz, diğeri hem Kürtçü hem de yobaz!' şeklindeki seviyesiz yorumlar, aslında halkın nasılda politize olduğunu anlatmaya yetiyor...
Evlilik programları yerine izleniyor
Yiğit Bulut (Basın Kulübü programının sunucusu): 11 Eylül saldırısından sonra dünyada genel olarak insanlar kendi kaderlerime sahip çıkmak istiyor. Türkiye, 2001'den sonra bölgede büyük bir denge unsuru haline gelmeye başladı. Türk halkı, bu değişimle birlikte kendi kaderine sahip çıkmak istiyor. Son yıllarda çok kaliteli programlar yapılmaya başlandı. Karşıt görüşler olmadan bizde program yapılmaz. Ucuza mal ediliyor fakat karşıt görüşlü insanları bir araya getirmek çok zor. Evlilik programları yerine bizi izliyor.
Herkesi programa almam
Yahya Savaş (Düşünce Günlüğü programının yapımcısı): Türkiye'nin bir günlük gündemi Avrupa'daki bir ülkeni bir aylık gündeminden fazladır. Gündeme yetişmek ve onu doğru isimlerle yorumlamaya çalışmak çok zahmetli ve özenle yapılması gereken bir süreç. Bizim temel kriterimiz, 'demokrat' duyarlılığı öne çıkarmak. Husumete ve önyargıya dayalı tartışmaların reyting getirse bile kalıcı yararlar sağlayacağını düşünmüyoruz. Konuklarımızın bu duyarlılığa sahip olması bizim için önemli bir kıstas.
Mehmet Güler (Haber Türk televizyon eleştirmeni): Önümüzde referandum var, darbe anayasası ilk defa milletin önüne gelecek. Dada sonra genel seçimler var. Hem referandum hem de genel seçimler Türkiye'nin kaderi için çok önemli. Bu yüzden tartışma programlarının sayısının artması çok doğal. Eskiden 3 tane tartışma programı vardı ama niteliği çok yüksekti. Şimdi kalite çok düştü. Spor programlarındaki hastalık, tartışma buraya da aksetti.
Canı yananlar takip ediyor
Altan Tan (Siyasetçi-Yazar): Sinop'a gidin acaba orda Diyarbakır'daki kadar açıkoturum izleniyor mu? Bu programları canı yanan kitleler izliyor genelde. Kürtler, aleviler ve başörtülüler bu programlara karşı daha ilgili çünkü bu kitlelerin canı yandı ve yanmaya da devam ediyor. Mesela beni Diyarbakır'da hemen herkes tanır çünkü halk politize oldu. Açık oturumlardan bizi takip ediyorlar sokakta düşüncelerini söylüyorlar, sorular soruyorlar.
Sanki boks maçı seyrediyorlar
Oğuz Haksever (NTV Haber koordinatörü): Programlar gerilim üzerine kurulu. Sunucular gerilimi yüksek tutmak istiyor. Katılımcılar daha fazla televizyon kanalına çıkmak için çığırtkanlık sergiliyor. İzleyiciler ise bu durumu sadece izliyor, faydalanamıyor. Hem de boks maçı izler gibi izliyor. Bu tür programlar izleyiciye bir fikir vermeli. Tartışmacıların fikirleri bir süre sonra eskiyor, sıradanlaşıyor çünkü tekrara düşüyorlar. Ben kendi programlarımda bu tip sahnelere izni vermem.
Reklam arasında şakalaşıyorlar!
Mehmet Metiner (Gazeteci-Yazar): Reyting birinci öncelik oldu. Farklı görüşten insanlar horoz dövüştürülüyor gibi bir sahneye atılıyor. Aklı başında söz söylemesini bilenler bir araya getirilmek istenmiyor. Yapımcılar istemiyor bunu, onlar hararetli tartışma istiyor. Aslında katılımcılar da para almalı çünkü saatlerce boğaz patlatıyorlar. Program sırasında birbirlerine bağıran çağıran insanlar reklam arasında çay içip şakalaşıyor. Bazı kanallara karşı tavır alacağım bundan sonra programlarına katılmayacağım.
Dizi oyuncuları kadar popüler olduk!
Faik Tarımcıoğlu (Emekli Askeri Hakim): Henüz tam olarak oturmamış bir rejimimiz var. Alevi sorununu Kürt meselesini tartışıyoruz. Bunların tartışılması çok doğal fakat üslup çok önemli. Benim bir listem var, şiddetli tartışmaların yaşandığı saçma sapan programlara katılmıyorum. Çünkü mantıklı bir sözü olmayanlar kavgaya geliyorlar. Hiç tanımadığımız insanlar yolda yürürken, 'Sizi ekranda gördüm, konuşmanızı çok beğendim.' diyor. Programlar, bizi dizi oyuncusu gibi ünlü hale getirdi!
'Kadrolu tartışmacı'lar var
Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı): Tartışma programlarının üslubunu ve kamplaşmayı doğru bulmuyorum. Tartışmalar bir fikir ekseninde olmuyor. Bu beni çok rahatsız ediyor. Kürt meselesiyle ilgili, Demokratik Açılımla ilgili doğru bildiğim gerçekleri anlatmaya çalışıyorum. Tartışma programlarında savaş çığırtkanlığı yapmak çok tehlikeli. Keskin söylemlerin olması beni son derece rahatsız ediyor. Bazı kanalların son derece saldırgan üsluba sahip kadrolu katılımcıları var.
Bazı katılımcılar çok edepsiz
Doğu Ergil (Yazar-Akademisyen): Türkiye kendisine ezberletilen yapay gündemlerin doğru olmadığını anladı. Bilgi çeşitliliği tartışma programlarına da yansıdı. Ama hemen eklemeliyim bütün programlar için geçerli değil. İnsanların kafası karışık, bu nedenle bilgi arayışına girdiler. Saçma sapan konuşan katılımcılar eleniyor. Siz bilgi sahibiyseniz zaten sizin bir gücünüz vardır, insanları susturmaya azarlamaya ihtiyacınız yoktur. Bazı katılımcılar sadece edepsizlikleriyle varlıklarını kanıtlamaya çalışıyor.
Halkın siyasete ilgisi yeni değil
Nilüfer Narlı (Sosyolog): Eskiden köy kahvelerinde insanlar radyo izleyip gelişmeler üzerine tartışırlarmış. Şimdi ise farklı bir hal aldı, artık tartışma programlarına mail atıp görüşlerinizi hemen o anda paylaşabiliyorsunuz bu çok önemli. Türkiye'nin çözüm bekleyen sorun listesi çok kabarık. Böyle olunca insanların siyasete olan merakı artıyor. PKK saldırıları, Ergenekon süreci ve referandum derken halkın siyasetle olan bağı her zaman üst seviyede tutuluyor.
ZAMAN