Maalesef artık Komisyon raporunun bir anlamı önemi kalmadı. Rapor Türkiye’yi tam üyeliğe hazırlamaktan uzak. Son iki yıldır Avrupa Komisyonu Türkiye raporları suya sabuna dokunmadan herkesi idare edecek yuvarlak kelimelerin kullanıldığı bir rapor haline geldi. Rapor Türkiye’deki tüm siyasi, ekonomik ve sosyal sorunların tespitini yapıyor o kadar.
Sarkozy ve Merkel bir yandan Kıbrıslı Rumlarda diğer taraftan Türkiye-AB müzakere sürecini felç etti. Brüksel'deki çoğu çevrenin müzakere sürecine artık bir güveni kalmadı. Bu işin sonu nereye varır kimse tam olarak kestiremiyor. İşte zaten felç olan süreci Avrupa Komisyonu olumsuz etkilememek için suya sabuna dokunmadan raporlar hazırlayıp müzakerelerin tamamen çökmesi durumunda faturanın kendisine kesilmemesi davranışı içinde.
Avrupa Komisyonu üst düzey bürokratı ABHaber'e Komisyon’un temel görevlerinden birinin katılım sürecindeki ülke Türkiye’nin AB mevzuatı çerçevesinde eksikliklerinin ısrarla üzerine gidip söz konusu reformları yapmasını sağlamak olduğunu belirtti. Aynı bürokrat Avrupa Komisyonu’nun diğer bir görevinin Türkiye’deki muhalefet partilerini de reform sürecine katmak olduğunu hatırlattı. Komisyon bürokratı düşünce ve ifadelerinden dolayı gazeteci yazarların hapiste olduğu hala bir sivil Anayasa yapmaktan uzak olan Türkiye’ye Avrupa Komisyonu’nun daha sert ve aynı anda uyarıcı olması gerektiğini söyledi.
Avrupa Komisyonu daha tarama raporlarını Türkiye'ye göndermedi.Bugüne kadar (hiç bir aday ülkeye yapılmadı)olmamış bir şey.Anlaşılacak bir durum değil.Sanki Avrupa Komisyonu'nda müzakereler hızlanırsa başımıza iş gelir korkusu var.Avrupa Komisyonu Türkiye raporunda ne eleştiriyi doğru ifade edebiliyor nede övgüyü. Kelimeleri yuvarlıyor.Raporda amaç herkes idare edilsin yaklaşımı ön plana alınmış.Avrupa Komisyonu'nun son yıllık raporları Avrupa Parlamentosu Türkiye raporlarına benzemeye başladı. Sanki rapor yamalı bohça gibi. Eski Komisyon üyesi Olli Rehn'in geçtiğimiz yıllarda düşüncelerinden dolayı hapis yatan bir Hırvat gazeteci ile ilgili açıklamaları dikkat çekmişti. Rehn Hırvatistan'ı sert bir şekilde uyararak, gazetecilerin düşüncelerinden dolayı hapiste yattığı bir ülke ile müzakere etmeyiz ültimatomunu vermişti.
Avrupa Komisyonu bürokratları suya sabuna dokunmayan Türkiye’yi tam üyeliğe hazırlamaktan uzak hazırladıkları Türkiye raporunun sadece aldıkları maaşı hak etmek üzere kaleme alındığı görülüyor.
Geçtiğimiz aylarda Komisyon üyesi Stefan Füle, Avrupa Parlamentosu AP Dışişleri Komisyonu’nun kapalı oturumunda bir AP üyesinin Türkiye ile ilgili sorduğu soruya verdiği cevap raporun değerlendirilmesi açısından önemli. Bakın Füle AP üyesine ne cevap veriyor:’’Türkiye’de önümüzdeki yıl seçimler var. Biz Ankara’nın fazla bir reform yapacağını sanmıyoruz. Türkiye'den fazla bir beklentimiz yok.’’
Avrupa Komisyonu bürokratları gayet iyi biliyorlar ki Sarkozy , Merkel ve Kıbrıslı Rumların müzakere sürecine siyasi müdahaleleri sonrası süreç durma noktasında.O açıdan Komisyon bizde süreci durduran taraf olmayalım (endişesiyle) yaklaşımıyla 2010 Türkiye raporunu hazırladı. Onun için 2010 Avrupa Komisyonu Türkiye raporunda maalesef gerisi teferruat.
Süreci yakından izleyenler bilir Avrupa Komisyonu Türkiye ile ilgili iki temel hatası hala belleklerde. Birisi Türkiye’nin 1987 tam üyelik başvurusu sonrası Avrupa Komisyonu 1989’da Türkiye’nin AB üyesi ülkelerin ekonomileriyle boy ölçüşemeyecek yani fakir olmasından dolayı tam üyelik başvurusunu reddetmişti. Ama aynı Komisyon Türkiye ekonomisi ile karşılaştırılmayacak Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerine ise AB üyeliği yolunu açmıştı.Avrupa Komisyonu’nun buradaki çifte standart yaklaşımı hala tartışma konusu.Avrupa Komisyonu’nun diğer tarihi hatası ise Kıbrıslı Rumların para vererek oluşturduğu Avrupa hukukçuların tek taraflı hazırladıkları rapor doğrultusunda (temelinde) ,Avrupa Komisyonu’nun Rumlar tam üye olabilir tavsiye kararını vermesiydi.Tam anlamıyla AB müktesebatı ve prensiplerini çiğneyen Avrupa Komisyonu hazırladığı rapor ile Rumlara AB üyeliği yolunu açmıştı.
Tüm bu gelişmelerin ışığı altında Avrupa Komisyonu Türkiye ile ilgili faturaların kendisine kesilmemesi refleksi içinde hareket ediyor. Onun için son yıllarda Türkiye’yi tam üyeliğe hazırlamaktan uzak herkesi idare eden raporlar hazırlamaya başladı. Rapor Türkiye’deki reform sürecini tekrar hayata geçirecek ifadelerden mesajlardan çok uzak. Avrupa Komisyonu Merkel,Sarkozy ve Kıbrıslı Rumlar müzakerelere bir darbe vurdu.Bende bir darbe vurmayayım yaklaşımı içinde 2010 Türkiye raporunu hazırladı.2010 Avrupa Komisyonu Türkiye raporunun bu gelişmeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekiyor.
09/11/2010