AKP ve Cemaat savaşını köşesinde yorumlamaya devam eden Ahmet Hakan AKP'nin cemaati "bir mendil gibi kullanıp attığını" yazdı.
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan AKP ile Gülen Hareketi arasındaki dershane savaşını yorumlayan yazılarına devam ediyor. Bugünkü yazısında AKP'nin cemaati "bir mendil gibi kullanıp attığını" yazan Ahmet Hakan bunun nedenlerini sıraladı.
AKP CEMAATİ ÇÖP KUTUSUNA BASKET YAPIYOR!
Hükümetin cemaat ile köprüleri neden attığını maddeler halinde sıralayan Ahmet Hakan işin özeti olarak bütün süreci şöyle tanımladı:
Askeri vesayetin geriletilmesi, bir nevi öküzün ölmesiydi: Öküz öldü, ortaklık da bitti. İşte görüyorsunuz: Şimdi kullanılmış bir mendil gibi çöp kutusuna basket yapıyorlar Cemaat’i.
İşte Ahmet Hakan'ın "Cemaat’i kullanılmış bir mendil gibi fırlatıp atmak" başlıklı yazısındaki ilgili bölüm:
Cemaat’i kullanılmış bir mendil gibi fırlatıp atmak
AK Parti hükümeti, Cemaat’i yemek istiyor.
İyi ama neden?
Neden AK Parti hükümeti, Cemaat’i ham yapmak istiyor?
*
Benim bildiğim en az 8 nedeni var bunun:
BİR: Cemaat’in iktidara ortak olmasını istemiyor.
İKİ: Cemaat’in üstüne vazife olmayan işlere kalkışmasını istemiyor.
ÜÇ: Cemaat’in devlet içinde paralel bir yapı gibi davranmasına izin vermek istemiyor.
DÖRT: Cemaat’in bir “koalisyon ortağı” gibi davranmasını istemiyor.
BEŞ: Cemaat’in bürokrasiye hâkim olmasını istemiyor.
ALTI: Cemaat’in hükümete her alanda politika dayatmasını istemiyor.
YEDİ: Cemaat’in devletin istihbarat örgütüne el uzatmasını istemiyor.
*
Hiçbir iktidar vesayetten hoşlanmaz.
Hiçbir iktidar milletten aldığı yetkiyi, milletten yetki almamış başka bir unsurla paylaşmak istemez.
Hiçbir iktidar, iktidar dükkânının içine başkalarının dükkân açmasına göz yummaz.
Hele “askeri vesayet” gibi bir heyulayı geriletme başarısını göstermiş bir iktidar, “Cemaat vesayeti”ni hiç kabul etmez.
*
Ama durun bir dakika!
Daha düne kadar...
“Bu hükümet” ile “bu Cemaat”, askeri vesayeti geriletmek uğruna şanlı bir mücadele vermiyor muydu? Bavullarla, çiplerle, manşetlerle, “Pensilvanya’ya selam olsunlar” ile pekiştirilmiş mutlu mesut bir yolculuğa çıkmamış mıydı bunlar? Beraber ıslanmamışlar mıydı yağan yağmurlarda? “Cemaat’in katkısı olmasa askeri vesayeti geriletemezdik” denmiyor muydu kıyıda köşede? Bazı makamlar Cemaat’in “insan malzemesi” ile donatılmamış mıydı? Adı konmamış bir görev paylaşımı söz konusu değil miydi? “Bir sihirli koalisyon: Cemaat ile hükümet” falan diye analizler yapılmıyor muydu?
*
Ve bütün bunlar olup biterken...
Neden hükümetin, hükümet yazarlarının, hükümet erbabının aklına gelmiyordu, “Ey Cemaat! Sen kimsin ki bizim iktidarımıza ortak olmaya kalkışıyorsun” diye sormak?
Neden hükümet cephesinden “Sen üstüne vazife olmayan işlere neden kalkışıyorsun ki ey Cemaat?” diye bir ses yükselmiyordu?
Neden mesela Bülent Arınç, “Bu bavullar nereden çıkıyor, anlamış değilim” falan diye bir demeç vermiyordu?
Neden Ergenekon’a karşı şanlı bir mücadele yürütülürken, operasyonlar ardı ardına gelirken Cemaat “gayet faideli bir hizmet hareketi” olarak görülüyordu?
Neden hükümetten bir tek yetkili bile o şanlı günlerde “Emniyet, adalet Cemaatçilerle doldu” diye tek bir yakınmada bile bulunmuyordu?
Neden? Neden? Neden?
*
İşin özetinin de özeti şudur:
Askeri vesayetin geriletilmesi, bir nevi öküzün ölmesiydi: Öküz öldü, ortaklık da bitti.
İşte görüyorsunuz:
Şimdi kullanılmış bir mendil gibi çöp kutusuna basket yapıyorlar Cemaat’i.