İŞTE O YAZI
Ankara'da beş ay içinde yitirilen onca insanımız…
Pazar günü hayasız bir alçaklığın sonucu yitip giden günahsız vatandaşlarımızın yürek dağlayan hikâyeleri…
Güneydoğu'da ürkütücü boyuttaki ölümcül çatışmalar…
Biz yaşadıklarımız için acı çekerken Ankara ikbal hesapları peşinde… İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla kendine yeni bir elbise dikme çalışmalarını sürdürüyor.
Siyasal şiddet stratejisi işe yaradı ve 7 Haziran'da iktidardan düşen AKP'ye çok temiz, eşit ve meşru şartlarda olmasa da 1 Kasım seçimlerinde iktidarı getirdi.
Daha sonra da siyasal şiddet stratejisinden bu kez Türk usulü bir faşizm için medet umuldu.
Kan ve gözyaşı dinmez oldu.
Güneydoğu'da adeta bir iç savaş sürecinin fitili, dayanışma içindeki karanlık unsurlar tarafından ortaklaşa yakıldı.
İktidar, ne yapıp edip bundan bir anayasa değişikliği, bir referandum ya da bir baskın seçim çıkarma hesabı içine girdi.
Ama korku filmine rejisörlük yapıp, ‘istediğim filmi çekeyim' derken işler tersine dönmeye, olaylar kontrolden çıkmaya başladı.
Kimsenin ağzını bıçak açmadığı Ankara'daki siyasal çevrelerin inancı, Erdoğan'ın çok hızla erken bir seçime giderek son kozunu oynayacağı istikametinde…
Hesap, HDP'yi baraj altında bırakmak, MHP oylarını ‘milliyetçi' propagandayla toplamak ve 400 milletvekili çıkararak, diktatörlük çıldırmasıyla rejimi tamamen infilak ettirmek.
Ama bu ne kadar mümkün?
Türkiye böyle bir cenderenin içinde yaşayabilir mi?
Yaşarsa ne kadar yaşayabilir?
Başkentte vurgulandığı ve kâğıtlara da döküldüğü gibi ‘ülkenin bir savaşın eşiğine gelmiş olması, AK Parti içinden Bülent Arınç gibi kimilerinin seslerini yükseltmeye başlaması, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Erdoğan'ın arasının giderek açılması, MHP'deki muhtemel lider değişikliği, ABD, AB, Rusya ve Ortadoğu'daki neredeyse bütün ülkelerle ilişkilerin bozulmuş olması, PKK'nın bahar ayları için dillendirdiği ‘felaket senaryosu' işlerin kontrolden çoktan çıktığını göstermekte…
Başkanlık hesapları yaparken başa gelebilecek çok farklı ihtimaller, bir devleti, anayasayı ve hukuku yok ederek ülkeyi mahvetme peşindeki bir avuç adamın zihnini de kurcalamaya başlamış.
Bu panik siyasetinin nedeni de buymuş.
Ankara kulisleri, Erdoğan'ın kendi kişisel hesapları peşinde erken ve baskın bir erken seçim tasarladığını öngörüyor.
Ama en çok konuşulan siyasal dedikodu, erken seçim öncesi AKP'nin olağanüstü kongreye gideceği…
Takma isimle Mayıs'ta dev bir spor salonuna gizlice ön rezervasyon yaptırılmış olduğu söylentisine artık gerçek olarak bakılıyor.
Bu erken ve baskın kongrede Davutoğlu'nu gönderip, onun yerine Binali Yıldırım'ın getirileceği konuşuluyor.
Partiye, siyasete, iradeye bak… ‘Genel başkan değiştirilecek, değiştir.'
Bir adam talimat verecek, iktidar partisi de kendi varlığını tümden inkâr ederek bu talimata uyacak, ‘emir eri' rolü oynayacak…
Daha önce de böyle olmamış mıydı zaten?
Ancak hayat sürprizlerle doludur.
Erdoğan'ın bir anket yaptırttığı, bu anket sonucu Binali'nin popülaritesinden endişeli olduğu, bu endişe derinleşirse bir diğer adayın da Numan Kurtuluş olabileceği de söylenmekte…
Bunları yazıyorum…
Çünkü…
Hepimizi alt üst eden, ülkeyi acıtan bir kan ve gözyaşı seli akıyor ama bu görüntünün altında aşırı soğukkanlı ve duyarsız bir ikbal arayışı da insafsızca devam ediyor.
Türk usulü faşizm rüyasına ülke yok oluyor.
Acılar yaşanırken alttan alta neler hazırlandığını bilmekte de hepimiz için yarar var.
Kaynak: Özgürdüşünce