Uzun süredir aynı toplantıda karşılaşma imkânı bulamayan gazeteciler, Ekmel Bey sayesinde biraraya geldi. Genelkurmay’ın başlattığı, hükümetin de katı bir şekilde sürdürdüğü “akreditasyon” uygulaması bu toplantıda yoktu çünkü.
Oysa Başbakan’ın Köşk adaylığını açıkladığı toplantıya, Taraf‘ın da dahil olduğu dört gazete ile birkaç televizyon kanalı davet edilmemişti.
Başbakan’ın basına yönelik bu tavrı yalnızca adaylık açıklamasıyla sınırlı değil. Düzenlenen bütün basın toplantılarında medyaya akreditasyon uygulanıyor. Başbakan’ın uçağında olmak zaten yılardır birçok gazeteci için imkansız bir hale geldi.
Gazeteciler, Başbakan’a sadece, seyahat etmeden önce havaalanlarında yaptığı basın toplantılarında soru sorabiliyor. “Aykırı” olarak değerlendirilen soruları soran gazeteciler ise, Başbakan tarafından azarlanmayı, “paralel” suçlamasıyla karşı karşıya kalmayı göze almak zorundalar.
Akreditasyonsuz davette, Başbakan’a sorulamayacak, sorulması akıldan bile geçirilemeyecek bütün sorular Ekmel Bey’e yöneltildi. Hem de Başbakan’ın hiç sevmediği, hemen, “Sen kimsin ya” diyerek püskürttüğü o sorgulayıcı tonda: “Apo’yla görüşülmesine sıcak bakıyor musunuz”, “Ermeni soykırımına ne diyorsunuz”, “İş dünyası size neden güvensin...”
Gazeteciler, bu “basın toplantısı gibi basın toplantısı”na kendilerini öyle kaptırdılar ki, devletin Anadolu Ajansı’nın temsilcisi bile, bir anlığına resmi görevini unutup, Ekmel Bey’i, “İsrail, Gazze’de katliam yaparken siz neden taraf tutmuyorsunuz” türü sorularla “terletmeye” çalıştı.
Ekmel Bey sayesinde her renkten meslektaşım, siyasetçi sorgulayan gazetecilik yıllarına bir anlığına geri döndü.
Ekmel Bey, cumhurbaşkanı adayı olarak dünkü toplantıdan memnun kaldı mı bilmiyorum. Ama onu izleyen bütün gazeteciler, yıllar sonra mesleki tatmin yaşadı ve Çırağan Sarayı’ndan mutlu ayrıldı.
“Sen kimsin ya...” “Gazeteciyim...”
ERTAN ALTAN/TARAF