“KENDİ ZAMANIMDAN ÇIKIP GİDEMİYORUM” ,
Medya Spot: Son kitabınız kışkırtıcı diyebilir miyim? İlginç aforizmalar var. Bunlar kendi dünyanızda biriktirdikleriniz mi yoksa dış dünyadan size birikenler mi?
Ali Ulurasba: Aslında hem benim dünyamdan, hem de dış dünyadan bana sızanlardan birikenler. Kışkırtıcı mı bilmiyorum, aforizma olduğu doğru ama tam aforizma da sayılmaz. Tuhaf zamanlar yaşıyoruz ve ben de tuhafım. Bu çok da hoşuma gitmiyor ama sonuçta hiçbir şeyden bağımsız değilsiniz. Yaşadığınız zamandan çıkamıyorsunuz. Delirmemek veya kendi isteğinizle bu dünyadan çıkıp gitmemek için her şeye rağmen şükrederek demir atıyorsunuz ve geminizi dalgalara karşı savunmaya çalışıyorsunuz.

 İÇ KARARTICIYIM
Medya Spot: Dalgalı bir denizdesiniz yani?
Ali Ulurasba: Sayılır. Yaşadığınız zamandan çok çıkamadığınız için zamanın içindeki bütün dalgalar sizi de ister istemez etkiliyor. Bu zor bir durum. Herkes için belki farklı bir izlek takip ettirebilir yaşadığı zaman. Benim için biraz üzüntü verici ve biraz da iç karartıcı.
Medya: Yazdıklarınız mı?
Ali Ulurasba: Yazdıklarım. Yaşadıklarım.
Medya Spot: Umutsuz musunuz?
Ali Ulurasba: Umutsuz olsam Lâ kışı yazılmazdı. Ama umutsuzum da sanırım. Belki kafam karışık. Duygularım karışık. Kendi kendime akıl veriyorum. Başkasının benim aklıma ihtiyacı yok, olamaz da. Lâ Kışı da aslına bakarsanız bir anlamda kendime öfkem. Sonuçta bir yazar ancak kendisiyle kavga ederek yazıyor. Çünkü kendimle uzlaşmaya yanaşmıyorum. Bu belki yaşadığım zamana ayak uydurmak istemememden kaynaklanıyor.
Medya Spot: Zaman kötü mü?
Ali Ulurasba: Bütün zamanlar kötüydü. Şu anda yaşadığımız zaman ise bana göre daha kötü. Her an incinmeye hazırım ve her an incitmeye de hazırım. Bu korkunç bir atmosfer yaratıyor benim hayatımda.
Medya Spot: Nasıl bir atmosfer?
Ali Ulurasba: İnsan ilişkileri açısından geldiğimiz noktada benim payıma düşen yalnızlık. Sevmiyorum da aslında ama katlanmayı öğreniyorsunuz. Karşımızda ya da benim karşımda sanki bir dünya yok da Picasso resmi var. Bir delinin resmine bir başka deli bakıyor ve bu resimden kendisine bir hayat çıkarmaya çalışıyor. Bu anlamsızlığın içindeki anlamlı olan ben nasıl biriyim?
Medya Spot: Lâ Kışı, bunun bir arayışı mı?
Ali Ulurasba: Öyle de diyebiliriz. Aslında bir arayıştan çok benim geçmiş olduğum yol. Yürürken gördüklerim, dokunduklarım, hissettiklerim. Çok iç açıcı şeyler değil aslına bakarsanız. Lâ Kışı bu anlamda zamana da benim kendi zamanıma da bir not gibi. Kışkırtıcı Aforizmalar demiştiniz, belki kışkırtıcı. Ancak sanırım kendimi kışkırtıyorum.
Medya Spot: neden kendinizi kışkırtıyorsunuz?
Ali Ulurasba: Hayatı hakkıyla yaşayamadığım için ve bundan memnun olduğum için. 

İNSANDAN ACIYI ÇIKARSAK NE KALIR
Meya Spot: O yüzden mi Lâ Kışı?
 Ali Ulurasba: Yeryüzüne bulanmış olmaktır aslında bütün mesele. Doğrular ve gerçekler acı verir. Yeryüzüne bulanmış olmam bütün sıkıntılarımın sebebi gibi. Bu karanlık ve kararlı önyargımı da seviyorum. Önyargı diyorum çünkü sonumu bilmiyorum. Lâ Kışı böylesi karanlık bir yolda yazıldı. Belik kışa hayır diyebilmek ya da kıştan çıkmak. Bu hayır elbette mistik bir anlam da içeriyor. Hayırlı bir çıkış. Aslına bakarsanız artık zamanın kışını yaşadığımızı düşünüyorum. Bunca yorgunluk ve anlamsızlık içinde anlam arayışımız bundan. Bugün insanların acılarını çıkarsak hayatta hiçbir şey kalmayacakmış gibi. Acı üzerine bir alış-verişteyiz. Mutluluğa, huzura aşkımız veya ona doğru koşuyor oluşumuz acı alış-verişinden bizi kurtarmıyor. Herkes hayata bir anlam yüklüyor ama kimse yüklediği anlamdan emin değil, sabah uyanıyoruz ve bir bakmışız bizi mutlu eden her şey çöpte, kapıcının elinde şehrin çöplüğüne gidiyor.
Medya Spot: Her şey mi?
Ali Ulurasba: Her şey. Panik paranoya, altın oranı yok hayatımızın, bugün şu merkezde, ertesi gün şu merkezdeyiz. Trajedilerin bizi derviş yapmasını bekliyoruz sanki. Oysa acı acıyı doğruyor. Buradan tatlı bir şeyi nasıl çıracağız, zamanı mı aşılamak gerekir, insanı mı? Belki de beklentilerimiz çok yüksek.
SOSYAL MEDYA ZOMBİLERİ 
Medya Spot: Umutsuzluk umutsuz eylemleri doğurur?
Ali Ulurasba: Doğru. Bu mesele değil ama. Bunun mesele olabilmesi için kendi farkındalığımızı yaratmalıyız.
Medya Spot: Lâ Kışı böyle bir hoşgörüsüzlükle mi yazıldı?
Ali Ulurasba: Yani evet. Kendi kendimize hoşgörüsüzlüğümüz, kendi kendimize tahammülsüzlüğümüz. İblisle dans ediyoruz. Hayatımızda artık twitter zombileri var, facebook zombileri var. Belki de zombiyiz. Buna anlam verebilmek için like yapmak yeterli. Yeterli mi? Hayaletlerle düzüşen kanunlar, sanal dünyada yokluklarını varlığımıza geçiren zombiler, korkunç bir düzenek.
Medya Spot: İnsanlardan, insanların sosyal medya üzerinden özgürce iletişim kurmasından rahatsız mısınız?
Ali Ulurasba: Ben rahatsız değilim. Niye rahatsız olayım. Benim rahatsızlığım anlam arayışımızdaki sasılığa. Lâ Kışı tam da bunun üzerinden kurgulandı. Kendi sanallığımı gerçeğe yamamak. Ya da kendi gerçeğimi sanallığın üzerine bir deli gömleği gibi giydirmek. Herkes böyle mi yapıyor bilemiyorum. Belki de ben bir müfritim. Tuhaf zamanlar dedim ya. Bir kapris uğruna sanki birbirimizi gözaltına alıyoruz. Lâ kıı biraz da buna tepki mi bilemiyorum.
Medya Spot: Umutsuz musunuz?
Ali Ulurasba: Ne için?
Medya Spot: Her şeye?
Ali Ulurasba: Umutsuz değilim elbette ama umutsuzum. Her dokunduğumuza kendi adımızı kazımak niye? Üstelik acı durmak için yeterli bir sebep değil.
Medya Spot: bu yüzden mi “Hayat gururdan büyük” diyorsunuz son kitabınızda.
Ali Ulurasba: hayat gururdan büyük evet. Lâ Kışı’nda sorduğum bir soru var, şöyle bir şey: “Soyut olanı yontan bizlerin kendi yonttuğuna sevdasından ne beklenir?”
Medya Spot: Ne beklenir?
Ali Ulurasba: Ne beklenmez ki? Ama şu bir gerçek. Agresif lif kemikleşmesi diye bir hastalık var. Bunu araştırma yaparken öğrendim. Yanlış hatırlamıyorsam Bağ dokularında nadir görülen bir hastalık bu. Allah kimseye vermesin. Bir yere çarptığında  veya düştüğünde incinen yer kemikleşiyor. Sonuçta çarpa çarpa bütün beden kemikleşebilir. Sonuç malum. Bu hastalık korkunç. Yaşamakla yok olmak arasında kalmak böyle bir şey olsa gerek.
Medya Spot: Lâ Kışı bir beklenti mi yaratacak bir kemikleşme mi?
Ali Ulurasba (Gülümsüyor) Hiç olmamış gibi olmayacağız.