Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,2500
EURO
37,6186
IMKB
9.132,000
ALTIN
2.878,020
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 28 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
ANKARA'DA ORTALIK TOZ DUMAN
ANKARA DA ORTALIK TOZ DUMAN
 
Yargıtay, AKP'ye fena çattı: "Yargıtay Başsavcısını hedef gösterdiniz. Yandaş yargı oluşturmaya çalışıyorsunuz. Sistemli şekilde saldırıyorsunuz." AKP'nin yanıtı gecikmedi: Bu bildiri meşru değil, hukuki değil
 
22.5.2008 - 07:25
Yargıtay Başkanlar Kurulu, dün sert bir bildiri yayımlayarak, 'hükümet ve yandaşlarının' AKP'ye açılan kapatma davasına karşı takındığı tutumu eleştirdi. Eleştiri oklarından hükümetin AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'e sunduğu 'Yargı Reformu Strateji Taslağı' da nasibini aldı. Akşam satlerinde ise hükümetin yanıtı geldi.
Yargıtay Başkanlar Kurulu tarafından dün yayımlanan açıklamanın tam metni şöyle:


Saldırılar ivme kazandı: Kuruluşunun 85. yılında Cumhuriyetin temel niteliklerinin tartışmalara ve yeni tanımlamalara konu edilmesinden ve Yargı erkine yönelik sistemli saldırıların ivme kazanmasından duyduğu kaygıyla Yargıtay Başkanlar Kurulu; Aşağıdaki görüş ve önerilerini, adına yargı yetkisi kullanmaktan onur duyduğu Yüce Milletiyle paylaşmak gereğini duymaktadır.

Anayasa'nın üstünlüğü: Tartışılmaz bir gerçektir ki; 'Demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti' idealinin, yüceltmeyeceği kişi ve kurum yoktur. Cumhuriyetin temel niteliklerini benimseme, sahiplenme ve koruyup yüceltme işlevinde, Devletin temel organları olarak Yasama, Yürütme ve Yargı, Anayasa gereği, uygar bir işbölümü ve işbirliğiyle yetki ve sorumluluk üstlenmiş, erkler arasında üstünlük sıralaması olmadığı, üstünlüğün sadece Anayasa’da bulunduğu ilkesi getirilmiş, yargının bağımsızlığına özellikle vurgu yapılmıştır.
Gerçek gündem öteleniyor: Ne var ki; bir yıla yakın süreçte ve özellikle son zamanlarda, giderek artan bir biçimde, Yargı erkine yönelik ve hukuk devleti olma ilkesiyle bağdaşmayan sistemli saldırılar, anılan temel ilkeleri zedeler olmuştur. Süreklilik gösteren bu davranışlar, toplumun, çözüm bekleyen sorunlarının ve gerçek gündeminin ötelenmesine, gelişimine harcanması gereken zamanın gereksiz biçimde yitirilmesine neden olur hale dönüşmüştür.


AKP'nin Anayasa taslağı: Bu cümleden olarak; gelişen dünyaya uyumda yetersiz kalan Anayasa'nın kimi hükümlerinin yenilenmesi konusunda oluşan genel kabulden yararlanılmak suretiyle bir siyasi görüşün istek ve direktifi doğrultusunda bütünü değiştiren bir taslak hazırlattırılarak, 'en doğru ve en çağdaş Anayasa' tanımlamasıyla kamuoyuna sunulmuş, Anayasaların en geniş toplumsal mutabakatla, tartışma, uzlaşma ve sahiplenmelerle hazırlanması gerekeceği gözardı edilmiş, böylece ilk ciddi gerilim, beklenmedik bir zamanda ve hiç de gerekli olmayan yöntemle gündeme yerleştirilmiştir.


Öncede de uyardık: Taslağın, içeriği itibariyle "Lâik cumhuriyet, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı' temel kavramlarıyla önemli ölçüde çelişmesi, haklı tepkilere zemin hazırlamış, o evrede Yargıtay Başkanlar Kurulu, 28.09.2007 günlü bildirisiyle; '1- Yürürlükteki Anayasanın özünü ve lâik Cumhuriyetin dayanağını oluşturan ve metne dahil olduğu 176. maddede ifade edilen “Başlangıç” bölümünün sözünde ve özünde kısaltma yapılarak etkisiz hale getirilmesinin kabul edilemeyeceği, 2- Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümleri korunur gibi görünse bile başka maddelerde yapılacak değişikliklerle Cumhuriyetin temel ilkelerinin zaafa uğratılmasının benimsenemeyeceği, 3- Cumhuriyetin vazgeçilmez temel dayanağını oluşturan ve Yüksek Mahkeme kararları ile çerçevesi isabetle çizilmiş olan lâiklik ilkesinin doğrudan veya dolaylı yeni düzenlemelerle zayıflatılmasının kesinlikle kabul edilemez olduğu, 4- Tarafsızlığı tartışma konusu olamayacak, bağımsızlığı ise bir türlü sağlanmak istenmeyen Yargı erki’ni, Yasama ve Yürütmenin denetim ve hakimiyetine daha ziyade çekme niyetini açığa çıkartan önerilerin asla uygun bulunamayacağı, açıklanan vazgeçilmez ilkeler doğrultusunda ve bu sorumluluk duygusu ile gelişmelerin takipçisi olunacağı" yönündeki karşı duruşunu Ulusuna duyurmak zaruretini hissetmişti.


Türban değişikliği: Toplumun yoğun ve isabetli refleksi, anılan taslağın yasalaştırılması girişiminde duraksama yaratmış; ancak, Anayasanın 10. ve 42. maddeleriyle ilgili değişiklik, engellenemeyen bir hızla yasalaştırılmıştır.
AKP'ye açılan kapatma davası: Tüm gelişmeleri izleyip değerlendiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasanın ve yasaların kendisine yüklediği sorumluluğun gereği ve tezahürü olarak, yasal yöntemle topladığı kanıtlara dayanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında iddianame düzenleyerek Anayasa Mahkemesi nezdinde yargılama ve müeyyide talebinde bulunmuş, ne var ki talebin muhatapları ve onların yandaşları, iddianamenin kurumsal olduğu gerçeğini gözardı ederek, akla, mantığa ve hukuka aykırı tavır, söylem ve yazılarla ve hatta çoğu suç teşkil eden davranışlarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı, toplumun tepki ve husumetine muhatap kılmaya yönelmişlerdir.


Yargılamayı etkilemez: Bu türden davranışların, kişisel tatmin duyguları ötesinde, yargılanan siyasi kuruluşa hukuken hiçbir yarar sağlamayacağı, yargılamanın sonucunu da etkileyemeyeceği gözetilmemiş, zaman zaman şiddetini kaybetse de bütünüyle sona erdirilmediği, belki de bilinçli tarzda sona erdirilmek istenmediği gözlenir olmuştur.
Yargıyı etkileme çabası: Süreçte; çelişki ve yanlışlıklar sürdürülmüş, açılan davayı Anayasal ve yasal sorumluluk ve yetkinliğiyle hukuka uygun olarak değerlendirilip sonuçlandıracağında hiçbir kuşku bulunmayan Anayasa Mahkemesi’nin, her tür etkiden uzak biçimde yargı yetkisiyle baş başa bırakılması ve sonucun saygıyla karşılanacağı kanısının yaratılması yerine, Anayasa’nın 138. maddesi (yargı bağımsızlığı ve yargı kararlarına uyulması zorunluluğunu düzenliyor) hükmünü gözardı eder bir sorumsuzlukla, yargıyı etkilemeye yönelik tavır, davranış ve görüş açıklamaları artan bir hızla sergilenmiştir.


AKP'lilerin davaya ilişkin tutumuna eleştiri: Yargı huzurunda, kendini ve siyasi teşekkülünü hukuka uygunluk içinde savunmak, ithamların asılsızlığı inancına sahip olunuyorsa kendi karşı kanıtları ve gerekçeleriyle iddiaları çürütmek yerine, 'dilediği her şeyi yapabilme yetkisini halktan aldığı' gibi şaşırtıcı bir inançla, Yargıyı ve mensuplarını halka şikayet ederek, hedef göstererek, hatta yabancı kişi ve kuruluşların yardım ve katkılarını sağlayarak (Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Türkiye'yi temsil eden AKP milletvekillerinin partilerinin kapatılmasına karşı bildiri yayımlanması doğrultusunda girişimde bulunduğu yolundaki iddialar kastediliyor), Türk yargısını etkileme niyet ve gayretine girmek suretiyle, açılan kapatma davasında lehe sonuç alma heves ve yöntemleri sıklıkla denenir olmuştur.


Rehn'e verilen belge: Son olarak; Avrupa Birliği genişlemeden sorumlu Komiseri’ne (Olli Rehn) 'Yargı Reformu Strateji Taslağı' adıyla bir belge tevdi olunmuş, bu konuda Yargıtay’ca yapılan düzeyli ve hukuki uyarıya hiç de icaplı olmayan biçimde karşılık verilmiş, zamanlaması, biçimi ve içeriği itibariyle kabulü mümkün olmayan böylesi bir taslakla, yürütme erkinin nasıl bir yargı erki yaratmak istediği gün ışığına çıkarılmıştır.


Bizden önce AB'ye: Yargı erkinin geleceğini şekillendirecek böylesine ciddi bir taahhüdün, yargıda reformu geçmişten bu yana ısrarla savunan, tüm toplumca benimsenir nitelik ve nicelikte öneriler saptayan ve bu önerileri de Avrupa Birliği temsilcilerine kabul ettirerek geçmiş tavsiye kararlarına yansıttıran Yargıtay’a sunulmadan, görüş, düşünce ve deneyimlerinden yararlanmadan diğer Yüksek Mahkemelerin ve yargı erkinin sair üst organ ve kuruluşlarının ve mensuplarının görüş ve önerilerinden de yararlanma gereksinimi duymadan Avrupa Birliği yetkilisine verilmesinin Devlet sorumluluğuyla bağdaşmayacağı, hiçbir gerekçeye de sığınılarak açıklanamayacağı ortadadır.


Yargı bağımsızlığıyla çelişiyor: Kaldı ki, yayımlanmış içeriği itibarıyla reform gibi gösterilen ve gerçekleştirileceği Devletçe taahhüt edilen birçok önerinin, yargı bağımsızlığı adına asla kabul görmeyeceği, yoğunluğunun Avrupa Birliği’nin önceki istişare ve ilerleme raporlarıyla ve keza kabul görmüş uluslararası yargı bağımsızlığı kavramlarıyla büyük ölçüde çeliştiği gözlemlenmiştir.


Yargı üzerinde baskı: Bu bağlamda; Avrupa Birliği ilerleme raporlarında, Yargıtay’ın da görüşlerine uygun olarak yer alan;
1) Türk yargı erkinin bağımsızlığını zedeler düzeyde, yürütme erki kaynaklı müdahalelerin giderilmesi gereğine ilişkin tavsiyelerin dışlandığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun oluşumunda Bakan ve Müsteşarın yer alışının, 'milli hakimiyet ilkesine yönelik önemli bir adım' olduğu gerekçesiyle savunulup korunduğu, bununla da kalınmayarak, geçmişte sakıncaları görülerek uygulanmasından vazgeçildiği gözetilmeden, 'yargının yasama organına karşı sorumluluğunu temin' adı altında Yasamanın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na üye seçmesinin gerekliliği ve bu doğrultuda düzenlemeler yapılacağının ifade edildiği, böylece Yasama erkindeki etkinliğini kullanarak, yargıç ve Cumhuriyet savcıları üzerinde Yürütme Erkinin baskı ve denetiminin geliştirilmek istendiği,


2) Yargı mensuplarının yürütme erki güdümünde bir sivil örgütlenme oluşturabilmelerinin öngörüldüğü, bağımsız ve özgür bir kuruluşa izin verilemeyeceği görüşünün öne çıkarıldığı,


3) Tüm olumsuz koşullara karşın, yargı işlev ve yetkisini özveriyle yürüten yargıç ve Cumhuriyet savcılarının, her türden engele rağmen ulaştıkları başarı düzeyini takdirle değerlendirmek, özlenen yargı hizmetinin sunulamamasının nedenlerini isabetle saptamak ve diğer erklerin sorumluluğu kapsamındaki eksikleri gidermek yerine, karşılaşılan olumsuzlukların yegane sorumlusu yargı mensuplarıymış gibi bir önyargıyla etik değerlere atıfta bulunulduğu, 'yargıya güvenin tartışılması' başlığı altında “…asıl sorumluluk öncelikle yargının kendisine düşmektedir”… “bu çerçevede hakimlik makamına, bütün kişi ve kuruluşların yanı sıra ve bunlardan da önce olmak üzere bu makamı temsil eden kişilerin saygı göstermesi ve bu makamda bulunmanın onurunu hissedip bu onura uygun tavır ve davranışlar içerisinde bulunmaları vazgeçilmez bir sorumluluktur” sözleri seçilerek, hiç de yerinde olmayan ifadelerle, ulusal yargının ve mensuplarının yabancılara şikayet edilebildiği esefle gözlemlenmiştir.


AB müktesabatına aykırı: Bu düşünce, niyet ve tasarrufların, yargı erki adına ve Adli Yargının en üst kurumu olan Yargıtay tarafından asla kabul edilemeyeceği, 'bağımsız yargı hedefiyle' bağdaştırılamayacağı, dahil olmayı amaçladığımız Avrupa Birliği müktesebatıyla da uyum sağlamayacağı açıktır.


Hazım sorunu var: Sorgulamak gerekmektedir ki; tüm bu gelişmeler, ısrarlı bir biçimde ve sistemli olarak yargı erkinin bağımsızlığının hazmedilemediğini, tarafsızlığı sağlama adı ve aldatmasıyla yürütmeye yandaş, onu koruyup kollayan ve onun tarafından denetlenen bir yargının oluşturulmasının amaçlandığını belgelemeye yetmektedir. Hedeflenen budur !
Ancak asla unutulmamalıdır ki; insanlık tarihi, böylesi güdümlü bir yargı ile varlığını sürdürebilen, bireyini güvenli ve mutlu edebilen ve uygarlık yarışında başarılı olabilen hiçbir millet ve devlete tanıklık etmemiştir. Yüce Türk Ulusu ise bağımsızlığı ve etkinliği eksiksiz bir Yargı Erkine her zaman layık olmuştur. Yüce Ulus adına yargı yetkisini, bu görüş ve sorumlulukla; kullanmayı sürdüreceğimizi, yargı bağımsızlığının takipçisi olacağımızı saygıyla duyururuz. (Radikal) 

 

HÜKÜMETİN YANITI AKŞAM GELDİ

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Yargıtay Başkanlar Kurulunun, bir siyasi organ olmadığını ve siyasi tartışmaların tarafı olamayacağını belirterek, "Kendini siyasi muhalefetin yerine koyamaz, bir muhalefet partisi gibi davranamaz. Yasama ve yürütme organlarının faaliyetlerini, anayasa veya yasa yapma süreçlerini tartışmak, yargının işi değildir" dedi.

AKP, Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisine sert tepki gösterdi. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, AKP Genel Merkezi ve parti grubunu temsil eden kurmaylarla yaptığı değerlendirmede, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildiri yayınlamak gibi bir görev ve yetkisi bulunmadığını belirtti. Başbakan Tayyip Erdoğan'la görüşen Çiçek, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ve Grup Başkanvekili Sadullah Ergin'le TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyerek bildiriyi okudu. Bildiri özetle şöyle:


TALİHSİZ: Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun yayınladığı bildiri demokrasimiz ve hukuk sistemimiz adına çok büyük talihsizlik olmuştur. Herşeyden önce Yargıtay Başkanlar kurulu bildiri yayınlamak gibi bir görev ve yetkiye kesinlikle sahip değildir. Demokratik hukuk sisteminde kaynağını anayasadan ya da yasalardan almayan hiçbir yetki millet adına kullanılamaz. Ne anayasamız ne de yasalarımız Yargıtay başkanlar kuruluna böyle bir görev ve yetki vermemiştir.


SİYASİ, MEŞRUİYETİ YOK: Bu itibarla yayınlanan bildirinin yalnızca demokratik meşruiyeti değil, hukuki meşrutiyeti de yoktur. Bu siyasi bir bildiridir ve hiçbir şekilde kabul edilemez.


KONUŞAMAZ: Dikkat çekici bir husus da Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun milletimiz adına ve bütün bir yargı erkini temsilen konuşma hakkını kendinde görmesidir. Anayasamıza göre yargı millet adına karar vermektedir. Ancak bu durum, millet adına konuşma yetkisi verdiği anlamına gelmez. Doğrudan milletimizden aldığı temsil yetkisiyle görev yapan yasama ve yürütme organlarını hedef alma hakkı vermez.


İDDANAMEDEN YANA: Bildirinin içeriği birçok açıdan sorumludur. Yargıtay Başkanlar Kurulu, Anayasa Mahkemesi'nde görülmekte olan parti kapatma davası bağlamında iddianameyi kutsayan ve eleştirmez kabul eden bir yaklaşımıyla iddianamenden yana davaya taraf olmuştur.


ANAYASA'YI İHLAL: Anayasa’nın 10 ve 42'nci maddelerindeki değişiklikle ilgili davanın Anayasa Mahkemesi’nde karara bağlanma arifesinde yayınlanan bu bildiri açıkça mahkemeyi etkilemeye yönelik hukuk dışı bir tavırdır. Kamuoyundaki tartışmaları yargı bağımsızlığına müdahale sayan Yargıtay Başkanlar Kurulu, bu bildiriyle yüksek mahkemede görülmekte olan davalara taraf yapılmış, Anayasa'nın 138'nci maddesi bizzat kendileri tarafından açıkça ihlal edilmiştir.


KANADOĞLU GÖNDERMESİ: Yargıtay Başkanlar Kurulu kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olarak, yasama ve yürütme organlarının yetkilerine müdahale etmek istemiştir. Kendilerini her türlü eleştiri ve değerlendirmeden muaf tutarken, başka bir mahkemede görülmekte olan davaları etkileyici beyanlardan kaçınılmamış yasama ve yürütme organlarına her türlü haksız eleştiri reva görülmüştür. Haftalardır devam etmekte olan bir dava süreci bazı emekli Yargıtay Başsavcılarının aleyhte görüşleriyle gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında tartışılırken, hatta yüksek mahkemenin istenilen kararın verilmemesi halinde çatışma çıkacağı tehditlerine muhatap olduğu sırada sessiz kalan Yargıtay Başkanlar Kurulu, davalı tarafın kamuouyuna mal edilmiş bir iddianame ve hakkındaki suçlamalara yine kamuoyunda verdiği cevapları, bildiriye konu yapmıştır. Bu çelişkilerin izahı kabil değildir.

MUHALEFET GİBİ: Yasama ve yürütme faaliyetlerine katılmak, bu çerçevede tartışmalarda yer almak, eleştiri ve öneriler getirmek demokratik hukuk sistemimizde siyasi bir iştir. Yargıtay Başkanlar Kurulu bir siyasi organ değildir, siyasi tartışmaların tarafı olamaz. Kendini siyasi muhalefetin yerine koyamaz. Bir muhalefet partisi gibi davranamaz. Yasama yürütme organlarının faaliyetlerini Anayasa ve yasa yapma süreçlerini tartışmak yargının işi değildir. Siyasi muhalefet siyasi partilere bırakılmaldır.


GÖREV YARGININ: Unutulmamalıdır ki bu tür bildiriler, yargıyı kaçınılmaz olarak siyasi tartışmaların konusu ve tarafı haline getirmektedir. Yargıyı bu tartışmaların dışında ve tarafsız tutmak öncelikle yine yargı mensuplarının görevidir. Yargı mensupları, görevlerini yaparken kendi ideolojik ve siyasi görüşlerinden de bağımsız ve tarafsız olmaldır. Aksi takdirde yargıyı siyasallaştıran bu tür bildirilerden en fazla zararı yine yargı kurumunun göreceği, vatandaşlarımızın adalet duygusunu ve yargıya güvenini sarsacağı bilinmelidir. (Radikal)




Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


HACİZDEN ÖNCEKİ TALAN

ÇELİK: "TUZLA'DA TERSANE KAPATMALARI DEVAM EDECEK"

ÇÖMEZ'DEN ŞOK İDDİA
»  HANGİ BAKAN ERDOĞAN'A "GÜCÜN YETİYORSA AZLET"DEDİ.
»  CHP: YARGITAY AÇIKLAMASINI SAYGIYLA KARLIYORUZ
»  BAŞBAKAN, TOZ TOPRAK'TAN UZAK DURACAK
»  1 MAYIS'TA SADECE 2 POLİS ORANTISIZ GÜÇ KULLANMIŞ
»  OLLİ REHN, ŞİMDİ DE KIBRIS'IN PEŞİNDE
»  AKP'NİN KAPATILMA DERDİ YABANCILARI DAHA ÇOK GERDİ
»  DOKTORLAR ERDOĞAN'A AMELİYAT'A GEREK GÖRMEDİ
»  FLAŞ..FLAŞ.. BAŞBAKAN ERDOĞAN, İSTANBUL'DA HASTANE'DE
»  SPOTHABER BU HABERİ 15 GÜN ÖNCE YAZMIŞTI!
»  AKP: "BİLDİRİ SİYASİDİR, KABUL EDİLEMEZ"
»  ABDULLATİF ŞENER, AKP'Yİ BOMBALADI
»  ÖCALAN'IN TECAVÜZLERİNİ YAZAN MİLİTAN TESLİM OLDU
»  KRALİÇE'YE KURAN OKUTMA TORPİLİ
»  BAKAN ÇELİK'E BAYAN KORUMA
»  DTP'Lİ AYNA'DAN ŞOK SÖZLER
»  YARGITAY BİLDİRİSİ BORSA'YI VURDU
»  FLAŞ..FLAŞ.. 2 İŞÇİNİN ÖLDÜĞÜ TERSANE KAPATILDI
»  CHP'DEN YARGITAY'A DESTEK
»  BAŞBAKAN, PROGRAMINI İPTAL ETTİ
»  KARAYILAN, AHMET TÜRK'E FENA BOZULDU
»  MHP'DEN SAĞLIK BAKANI HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.