Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Times’a verdiği özel röportajda, Beyaz Saray’da yaşanan yeni dönemin Avrupa için “kaçırılan bir fırsat” haline gelme tehlikesi içinde bulunduğunu söyledi.  Barroso, ABD-Avrupa ilişkilerinin potansiyelini gerçekleştiremediğini belirtti. Barroso’nun eleştirileri, ekonomik kriz, iklim değişikliği ve ticaret reformuyla nasıl baş edilmesi gerektiği hususunda yaşanan bir dizi köklü anlaşmazlığın ardından geldi.  Barroso, Washington’ın kendisinde yarattığı hayal kırıklığını Times’a verdiği röportajda dile getirdi. Barroso, aynı zamanda euronun “uyku hapı” vazifesi gördüğünü ve bazı ülkelerde “bir zenginlik yanılsaması” yaratarak bu ülkeleri felaketin eşiğine çektiğini kabul etti. ABD-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri için son birkaç ay oldukça sorunlu geçti. G20 zirvesinde ekonomik krizi sonlandırmak için Avrupa’nın öne çıkardığı kemer sıkma stratejileri ile Obama’nın savunduğu mali teşvik politikaları arasındaki yarış bu çatışmanın son noktası oldu. İngiltere Başbakanı David Cameron’ın Beyaz Saray’a düzenleyeceği ziyaretin birkaç gün öncesinde konuşan Barroso, “Atlantik ötesi ilişkiler potansiyelini ortaya koyamıyor. Bence birlikte daha fazla şey yapabilmeliyiz. Elimizde hiçbir zaman olmadığı gibi şartlar mevcut, bu fırsatı kaçırmak yazık olur” dedi.  ABD, Avrupa’yı göz ardı ettiği iddialarını kuvvetle reddetti. ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili, “Avrupa’nın Obama’nın başkan seçilmesinin ardından ortaya koyduğu tepkiye bakıldığında, beklentilerin karşılanamayacak kadar yüksek olduğu görülebilir” dedi.

Washington açısından, Avrupa ile önemli konular üzerinde iletişim kurmak kolay değil çünkü AB’nin hala “net bir dış politika aygıtı” yok. Washington merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haas, Brüksel’in Herman Van Rompuy’u Avrupa Konseyi’nin başkanı, Barones Catherine Ashton’ı ise AB’nin Dışişleri Bakanı olarak atamasını eleştirdi.

Haas, “Avrupa bu makamları tek bir sesle konuşabilmek için oluşturdu. Ancak birçok ABD’li, NATO eski Genel Sekreteri Javier Solana gibi etkili bir ismi öne çıkarmak yerine, Avrupa’nın geri çekildiğini düşünüyor” dedi.

ANALİSTLERİN GÖRÜŞLERİ

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin çevresinden kıdemli bir isim, Obama’nın eski ABD başkanlarıyla aynı gelenekten gelmediğini söyledi. Yetkili, “Obama Avrupa ile değil,  Asya ve Rusya'yla ilgileniyor. İmtiyazlı bir ilişkinin olduğuna dair bir algı bulunmuyor. ABD bazen bizi sanki her şeye razıymış gibi görüyor” dedi.

İngiltere eski Dışişleri Bakanı Sör Malcolm Rifkind ise, ilişkilerdeki gerginliği tarihi bir çerçeveye oturttu: “Soğuk Savaşı biz kazandık. Bu yüzden Avrupa’nın sorunları geçmişte olduğu gibi bir öncelik teşkil edemez. Ancak bu başarının getirdiği bir sonuç, başarısızlığın değil” diye konuştu.

Başkanlığının ilk yılında Avrupa’yı altı defa ziyaret eden, ancak ABD’li analistlere göre ziyaretleriyle ilgili övünecek pek bir şeyi bulunmayan Obama’yla nasıl bir diyalog kuracağı sorulan Barroso, “Tabii ki ABD’lilerin de bize nasıl yaklaşacağı önemli çünkü bu karşılıklı bir ilişki” dedi.

Analistler, sırf Beyaz Saray’da George W. Bush’un yerine başkanlık koltuğuna Obama geçtiği için ABD’nin dış politikasında değişim beklenmesinin AB’nin saflığı olacağını belirtti.

Londra merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Reform Merkezi uzmanı Hugo Brady, “Obama bir sembol olarak her zaman abartıldı çünkü ABD dış politikası değişime eğilimli değil. ABD, AB’de herkesin masada yer alması gerektiğinin önemini anlamıyor. Tam tersine bunu herkesin yaptığı güzel şeyler hakkında konuştuğu küçük, BM benzeri can sıkıcı bir yapı olarak görüyor” yorumunu yaptı.