Anayasa Mahkemesi (AYM) imamlar için 65 yıldır uygulanan siyaset yasağını, “Demokratik ve laik devlet sisteminin, İslam dininin inançlarıyla ilgili işleri yürütmek amacıyla faaliyette bulunan bir kurum tarafından yapılabilecek olası müdahalelere karşı korumanın anayasal zorunluluk olduğu” gerekçesine dayandırdı. Eskişehir 2. İdare Mahkemesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa’nda yer alan, Diyanet’in her derecesinde görev alan personel ile ilgili, “Siyasi partilerden herhangi birini veya onların tutum ve davranışını övemez. Bu gibi hareketleri tahkikatla sabit olanların, ilgili ve yetkili mercilerce işine son verilir” düzenlemesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme iptal istemini, “övme ve yerme fiilinin” net bir şekilde ifade edilmediği, kapsamının belirsiz olduğu, işine son verme cezasının ise “ölçüsüz bir yaptırım olduğu” gerekçesine dayandırdı. Başvuruyu reddeden AYM’nin gerekçesi Resmi Gazete’de yayımlandı. Kuralın, Diyanet personelinin ifade özgürlüğüne bir sınırlama getirdiğinin kabul edildiği gerekçede, “Anayasada, ifade özgürlüğünün Cumhuriyet’in temel niteliklerinin korunması amacıyla sınırlandırılabileceği ifade edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek görevleri yerine getireceği belirtilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Temel ilke
Laikliğin 1937 yılından itibaren anayasaların temel ilkesinden biri olduğu; laikliğin, devletin dini inançlar konusundaki konumunu belirleyen siyasal bir ilke olarak düzenlendiğinin anımsatıldığı gerekçede şu ifadeler kullanıldı: “Anayasada Diyanet İşleri Başkanlığına anayasal bir statü tanınmış ve laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak faaliyette bulunması öngörülmüştür. Böylece devletin laik yapısı gözetilerek Başkanlığın bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalmasına anayasal önem atfedilmiştir. Demokratik ve laik devlet sisteminin, İslam dininin inançlarıyla ilgili işleri yürütmek amacıyla faaliyette bulunan bir kurum tarafından yapılabilecek olası müdahalelere karşı korunması amacıyla kurum personeline yönelik bazı tedbirlerin alınması anayasanın hükümleri gereğidir. Başkanlık personelinin herhangi bir siyasi parti lehine veya aleyhine faaliyette bulunması veya siyasi partiyi övücü ve yerici söylemlerde bulunması yasaklanarak bu faaliyette bulunanların işine son verilmesini öngören kural, kamu düzeninin sağlanması meşru amacını taşımaktadır.”
‘İşine son verme ağır bir yaptırım’
Diyanet personelinin siyaset yapma yasağının iptal edilmesine ilişkin talep oybirliği ile reddedildi. Ancak AYM Başkanı Zühtü Arslan ile birlikte üç üye, siyaset yapma yasağının cezası olan “işine son verme” yaptırımına muhalefet şerhi koydu. OHAL KHK’lerindeki ihraçlarla ilgili hak ihlali başvurularını iç hukuk yollarının tükenmediği gerekçesi ile reddedip OHAL Komisyonu’na havale eden AYM’nin başkanı ve üç üyesinin, işten çıkarma cezası ile ilgili “İşine son verme yaptırımının amaçla orantılı olduğu da söylenemez. İşe son verme, başvurucunun mesleki hayatında olduğu kadar temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etkiye sahip olan ağır bir yaptırımdır. Yetkili merciye, fiilin ağırlığına, failin konumuna, fiilin etkisine, görev içinde veya dışında olup olmadığına bakmadan ve herhangi bir kademelendirme yapılmadan bu ağır yaptırımı uygulama yetkisi veren kuralın, ifade özgürlüğüne ölçülü bir sınırlama getirdiği söylenemez” değerlendirmesini yapmaları dikkat çekti.