Karar yazarı Elif Çakır, Ahmet Davutoğlu'nun istifa ettirilmesi sonrası Saray cenahından art arda gelen Davutoğlu eleştirilerini köşesine taşıdı.
Çakır ironi ile karışık yazısında Ak Parti çevrelerinin Davutoğlu'dan çektiklerini yazdı.
Çakır'ın dikkat çeken cümleleri:
"Meğer, 20 aydır, kan kusup, kızılcık şerbeti içmişler!
Meğer, çekmemişler Davutoğlu döneminden çektikleri kadar hiçbir şeyden!
Meğer ne kadar ‘uyumsuz’ bir dönemmiş Davutoğlu dönemi!
Meğer, günde üç kez ‘temenna’da bulunan Davutoğlu arkada ne dolaplar, ne dolaplar çeviriyormuş!
Sabah, öğle, akşam ‘Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızda, görüşlerimizde milim fark yok” diyen Davutoğlu ‘oyuncunun’ da önde gideni miymiş!"
Elif Çakır, Ak Parti kongresinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajının ayakta dinlenmesini ise "Tüm salonun ‘büyülenmişçesine’, “Recep Tayyip Erdoğan” diye tempo tutması..." diye açıkladı.
İşte Çakır'ın o yazısı:
Meğer ne büyük ‘dertten’ kurtulmuşlar!
AK Parti’ye, üyelerine, delegelerine, milletvekillerine büyük geçmiş olsun demek isterim. Allah gazalarını mübarek etsin.
Allah bir daha kendilerine böylesi büyük bir sıkıntı vermesin.
Allah bir daha dert keder göstermesin, kendilerine!
Meğer, 20 aydır, kan kusup, kızılcık şerbeti içmişler!
Meğer, çekmemişler Davutoğlu döneminden çektikleri kadar hiçbir şeyden!
Meğer ne kadar ‘uyumsuz’ bir dönemmiş Davutoğlu dönemi!
Meğer, günde üç kez ‘temenna’da bulunan Davutoğlu arkada ne dolaplar, ne dolaplar çeviriyormuş!
Sabah, öğle, akşam ‘Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızda, görüşlerimizde milim fark yok” diyen Davutoğlu ‘oyuncunun’ da önde gideni miymiş!
Meğer, millet yüzündeki masum gülümsemeye tav olurken, o arkada bildiğin ahaliyi kekliyormuş, iyi mi?
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altını oyum oyum oyuyormuş!
Milletin gönlünden, yüreğinden Erdoğan’ı silmeye çalışıyormuş!
Meğer bizim bilmediğimiz “ne çok şey varmış” arkadaş! (Biz derken AK Partili delegelerin, milletvekillerinin dışında kalanlar anlamında.)
Allah’tan AK Parti olağanüstü kongre kararı aldı da, feraha, huzura erdiler.
Gönüllerinden geldiği gibi, ferah ferah “Liderimiz Erdoğan’dır” diyebildiler.
Ne diyelim. Büyük geçmişler olsun. Allah bundan daha büyük dert, keder vermesin.
Kurtuldular. Ve şimdi ‘hiç durmadan’, ‘nefes almadan’ ‘kutlu yürüyüşlerine’ emin adımlarla, kendilerinden emin, büyük bir özgüven içerisinde, gümbür gümbür yürüyeceklerdir.
***
Eski MKYK üyelerinin ‘yetkiyi kötüye’ kullandığı gerekçesiyle Davutoğlu’ndan aldıkları ‘yetkiyi’, yeni MKYK’nın üyeleri dün Binali Yıldırım’a devretmiş olmalılar. (Dün verilmediyse bile en kısa zamanda bu yetki devrinin yapılacağı açıklandı.)
Bugün de kısmet olursa, “uyumlu Başbakan” Binali Yıldırım, yine birlikte çalışacağı “uyumlu bakanları”nı açıklayacak.
Sonrasında ver elini “fiili” olarak Başkanlık sistemi!
Şeytan kulağına kurşunlar olsun artık “çift başlılığa”... Gidişi olsun da dönüşü olmasın, inşallah!
Düşünüyorum da...
Hiçbir şeyden çekmedik Davutoğlu dönemindeki “çift başlılık”tan çektiğimiz kadar!
Boynumuza ağrılar girmiş, bir sağa ‘devletin başı’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, bir sola ‘hükümetin başı’ Başbakan Davutoğlu’na bakmaktan...
Hangi önemli açıklamayı yapacaklar, Erdoğan’ın dediğine Davutoğlu ne diyecek?
Davutoğlu’nun dediğine Erdoğan ne diyecek diye ekrana bakmaktan gözlerimiz bozulmuş. Dengemiz şaşmış!
Ama, şimdi Türkiye için suhulet dönemi!.
Ve uyum dönemi..!
Sayın Binali Yıldırım, ‘söz üstüne söz söylemeyecek’, yol, hızlı tren, liman, havalimanı, duble yollarımızla, yani işin icraatları kısmına bakacak...
Cumhurbaşkanımız da kalan ‘bütün kısmı’na...
***
Pazar günkü AK Parti olağanüstü kongresi “AK Parti’nin genel başkanının” kimin olacağının belirlendiği, ilan edildiği bir kongreden ziyade...
Türkiye’nin “yeni döneminin” ilan edildiği bir kongreydi.
Sayın Binali Yıldırım, projelerinden, terörden, yaptığı yollardan, yapacağı köprülerden, taş üstüne koyacağı kıymetli taşlardan bahsederken...
Tüm salonun ‘büyülenmişçesine’, “Recep Tayyip Erdoğan” diye tempo tutması...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongreye gönderdiği mesajın, tüm delegelerce ayakta dinlenmesi...
Başka nasıl yorumlanabilir ki?
***
Kanunları, yasaları en iyi bilen adaletin başında olan Bekir Bozdağ, Anayasa’da yer alan “Cumhurbaşkanı varsa partisiyle ilişiğini keser” maddesine meydan okurcasına “Tayyip’in partisi” açıklaması yapıyorsa...
Partinin sözcüsü çıkıp, “Bugüne kadar devam eden bir tartışmayı da bugün kapatmanın vakti gelmiştir. Cumhurbaşkanımız, devletimizin başı ile partimizin arasında milim fark yoktur. Partimizin lideridir. Bizim başımızdır” diyorsa...
Söyleyin olan biten nasıl yorumlanabilir ki?
Sonuç mu?
Yasalarla, kanunlarla geçiş yapamadığımız “Başkanlık sistemi”ne Pazar günü ‘uyumlu Başbakan’ modeliyle yandan yandan “fiili olarak” geçtik!
Hayırlara vesile olsun...
Kaynak: Karar