"Brüt asgari ücreti 3000 liraya çıkarıp, asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının tamamını ödeyelim. Yani, İşverenimiz, çalıştırdığı asgari ücretli vatandaşımızın, gelir vergisini ve SGK primini, devlete değil çalışanına versin. Devletimiz de, çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini üstlensin. Böylece, asgari ücretle çalışan vatandaşımızın eline, net 3000 lira geçerken, işverene olan maliyeti ise 3458 lira olmaya devam etsin" diyen Akşener, "Yani, çalışanımızın eline geçen asgari ücreti, 2325 liradan, 3000 liraya çıkaralım, ama, işverene olan maliyetini de arttırmayalım. Ayrıca, bu düzenleme sadece asgari ücretliyi kapsamasın. Asgari ücretin üzerinde maaş alan çalışanların da, asgari ücretten doğan SGK primini ve gelir vergisini devlet üstlensin. Bir başka deyişle, devletimiz bütün çalışanlarının cebine, aylık 675 lira koysun, ama bu parayı işverenden almasın" diye konuştu.
Akşener'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Şubat ayından bu yana pandemiyle ilgili iktidarı sürekli uyarıyoruz. Dar günde vatandaşlarının yanında olurlar diye bekledik olmadılar. Salgının ikinci dalgasının ayakları sesleri geldiğinde, uyarı ve önerilerimizi tekrarladık. Bu işin bedeli ağır olacak, önerilerimizi yerine getirin dedik. Sayın Erdoğan yaptığımız uyarıları dinlemedi. Aylarca vaka sayılarını saklayarak milletimizi kandırabileceklerini sandılar.
Dünyada ikinci dalgaya karşı kendini koruyan ülkeler var. Sizin işisiniz dünyadaki kötü ülkeleri göstermek değil, Türkiye'yi iyi olan ülkeler arasına sokmaktı.
Siyasi ranta gelince topa giren Erdoğan, esnafa gelince unuttu. Tek dertleri var o da koltukları.
Erdoğan'ın dün akşamki konuşmasında şahit olduk. Milletimiz dün akşam Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını bekledi. Ne diyecek, nasıl önlemler açıklayacak merak etti. Çünkü bütün bilgiler onlar, bütün yetki onda ama sorumluluk başkasında. Ama yine o gitti yarım yamalak önlemler açıkladı. Bilim insanlarının tamamı en az 14 günlük kapanma diye ısrar ediyor Sayın Erdoğan'ın umurunda değil. Hala siyasi kavga peşinde.
İKTİDARIN MİLLETE VERECEK HİÇBİR ŞEYİ KALMAMIŞTIR
Bıkmadın mı Erdoğan, millet canının derdinde. Önce birlik diyorsun, sonra o birliği sen parçalıyorsun. Sen hala ötekileştirme, hala kamplaştırma peşindesin. Böyle olmaz Sayın Erdoğan, böyle devlet yönetilmez.
Masal anlatmayı bırak Sayın Erdoğan, bu millet tarihini değerlerini senden önce de olduğu gibi senden sonra da korur. Şimdi bütün mesele milletin canını, birliğini, dirliğini, sağlığını korumak. Buradan ilan ediyorum, bu iktidarın millete verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu iktidar milletimiz için pandemi kadar tehlikeli bir hale gelmiştir.
Sayın Erdoğan, salgın sürecini kötü yönettiğnizi artık herkes biliyor. Gerçeklerle yüzleşme vakti artık geldi de geçiyor. Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağını uygulayın. Bunu yaparken de, vatandaşımızın maduriyetini önleyecek önlemleri eksiksiz alın. Zaman Türk milletinin canını koruma zamanıdır, siyasi rant zamanı değildir.
KATAR TEPKİSİ: DEVLET TİCARİ SIR MASKESİ ALTINA SAKLANAMAZ
Kara Cuma, Türkiye'de başka bir alışveriş çılgınlığı oldu. Sadece mağazalarda değil, Sayın Erdoğan ve Katar Emiri'nin huzurunda çok büyük satışlar oldu. Anahtar kelime 'satışlar'. Bu satışların yanında içeriği henüz yayınlanmayan bir dizi anlaşma yapıldı. Bu anlaşmanın içerisinde limanlar, haliç, su kaynaklarımız hatta aile ve kadınlarla ilgili bir mutakabat bile var. Altını çiziyorum, birçok devlet ya da şirket yabancı borsalara ortak oluyor, biz yabancı sermayeye karşı değiliz. Ancak gelişmiş ülkelerde böyle durumlarda kamuoyuna bilgi veriliyor. Devlet ticari sır maskesi altına saklanamaz. Bu anlaşmaların altını dikkatle takip edeceğiz.
ASGARİ ÜCRET
Asgari ücret, evine ekmek götürmekte zorluk çeken 10 milyon fazla haneyi ilgilendiriyor. Asgari ücret, zor durumda olan tüm esnaflarımızı ilgilendirir. Asgari ücret, iş bekleyen 5 milyondan fazla vatandaşımızı ilgilendirir. Bu hafta milletin kürsüründe asgari ücret konuşacağız.
Şirketlerimizin üzerindeki maliyetler izlenen kötü politikalar sonucunda iflas ettirecek şekilde arttı. Şirketlerimiz, esnafımız çalışanlarının sigorta primlerini ödeyemez hale geldi. Anadolu'daki esnaf gezilerimizde, çalışanlarını ağlayarak çıkarmak zorunda kaldığını anlatan birçok esnafla karşılaştık. İşverenlerimizin yeniden istihdam yaratabilmeleri için üzerlerindeki maliyeti düşürmemiz gerek.
Yola, özel sektör odaklı istihdam yaratan bir büyüme vaadi ile çıkan AKP, eskinin doğu bloku iktidarlarını aratmayan hantal bir partiye dönüşmüş.
KAYIT DIŞI İSTİHDAM
Türkiye'de toplam çalışan sayısının üçte biri maalesef herhangi bir sosyal güvencesi olmadan kayıt dışı çalışıyor. Emeklilikte yaşa tkaılan kardeşlerimizin sorununu zaten biliyorsunuz. Kayıt dışı çalıştığınızda her türlü sosyal güvenceden uzak bir şekilde emeklilikten uzak yaşıyorsunuz. Acilen istihdam yaratan bir büyüme modeline geçmemiz gerekiyor.
ASGARİ ÜCRET ÖNERİSİ
İYİ Parti olarak biz, “Türkiye istihdamsız değil, istihdamla büyüsün.” diyoruz. “Rantla değil, üretimle kalkınsın.” diyoruz. Bu vizyon ışığında, işverenlerimizin üzerindeki yükü hafifletip, onların yeniden istihdam yaratmalarını sağlarken, dar gelirli vatandaşımızı da, borç sarmalına sürüklemeyecek, kayıt dışı istihdamı kayıt altına alacak, hakkaniyetli bir asgari ücret modeli üzerinde çalıştık.
Mevcut durumda, brüt asgari ücret 2943 lira. Gelir vergisi, SGK primi ve işsizlik sigortası fonu kesintileri yapıldıktan sonra, çalışanımızın eline net, 2325 lira geçiyor. Diğer taraftan, asgari ücretli bir çalışanı istihdam etmek için, işverenimizin cebinden ise 3458 lira çıkıyor. Bu hem maaşı kuşa dönen çalışanımız açısından, hem de yüksek bir maliyet üstlenen işverenimiz açısından, kabul edilebilir bir durum değil.
"ÇALIŞANIMIZIN ELİNE 3 BİN LİRA GEÇSİN"
Bizim önerimiz şudur, brüt asgari ücreti 3 bin liraya çıkarıp, asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının tamamını ödeyelim. Yani işverenimiz çalıştırdığı asgari ücretli vatandaşımızın gelir vergisini ve SGK primini devlete değil, çalışanına versin. Devletimiz de, çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini üstlensin. Böylece asgari ücretle çalışan vatandaşımızın eline net 3 bin lira geçerken, işveren olan maliyeti ise 3 bin 458 lira olmaya devam etsin.
Yani, çalışanımızın eline geçen asgari ücreti, 2325 liradan, 3000 liraya çıkaralım, ama, işverene olan maliyetini de arttırmayalım. Ayrıca, bu düzenleme sadece asgari ücretliyi kapsamasın. Asgari ücretin üzerinde maaş alan çalışanların da, asgari ücretten doğan SGK primini ve gelir vergisini devlet üstlensin.
Bir başka deyişle, devletimiz bütün çalışanlarının cebine, aylık 675 lira koysun, ama bu parayı işverenden almasın. Bizim önerimiz budur.
"BU DÜZENLEME ÜLKEMİZE ÇOK ŞEY KAZANDIRACAK"
Bu düzenleme ülkemize çok şey kazandıracak. Ekonomimizin sert bir şekilde daraldığı bu dönemde, başta dar gelirli vatandaşlarımız için olmak üzere, harcanabilir gelirimiz artacak. Milletimizin kazancı arttığı için, tüketimimiz de 112 milyar lira artacak, bu artışın milli gelirimize etkisi yaklaşık 450 milyar lira olacak.
Yani, vatandaşlarımızı ve şirketlerimizi borçlandırmadan, tüketim ve milli gelir artışı sağlayacağız. Bunun istihdama katkısı ise, 1 milyon 550 bin yeni çalışan olacak.
Üstelik, bu 1 milyon 550 bin yeni istihdamın, 1 milyon 164 bini, kayıt dışından, kayıt altına geçen vatandaşlarımız olacak. Yani bu model, güvencesiz çalışan 1 milyondan fazla vatandaşımıza, sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı sağlayacak.
Yani bu model özellikle, maliyetler yüksek olduğu için, aile bireylerini kayıtlı çalıştıramayan, aile işletmelerimize büyük destek olacak.
Sonuç olarak, önerdiğimiz asgari ücret düzenlememiz, özel sektörün, yüksek işgücü maliyetleriyle karşılaşmadan, yeniden istihdam yaratacağı bir büyüme modelinin, başlangıcı niteliğinde olacak. Çalışanlarımız da, ihtiyaçlarının en azından bir kısmını borçlanmadan karşılayacak.
Başta gençlerimiz olmak üzere, güvencesiz çalışan vatandaşlarımızın en azından bir kısmı, her türlü sosyal güvenlik, ve emeklilik haklarından yararlanmaya başlayacak.
"ÖNERİMİZİN BÜTÇEYE MALİYETİ, 71 MİLYAR LİRA"
Asgari ücret için de, bütün hesaplarımızı yaptık. Önerimizin bütçeye maliyeti, 71 milyar lira. Peki bu maliyet, neye karşılık geliyor? Mesela bu maliyet, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçtikten sonra, bütçedeki faiz harcamalarındaki artış oranına eşit.
2018 bütçesinde, 73 milyar lira olan faiz harcamasının, 2020 yılında, 144 milyar lira olması bekleniyor. Yani bu maliyet, bu israf ekonomisinin neden olduğu, faiz harcamasındaki artış kadar. Yani bu maliyet, devletin, önümüzdeki dönemdeki faiz harcamaları için, bakın borç için değil, borcun faizi için ayırdığı bütçenin, yüzde 40’ı bile değil. Yani, biz doğru bir borçlanma stratejisi izlersek, bu kaynağı, sadece faiz harcamalarından yapacağımız tasarrufla bile çıkarabiliriz.
Mesela bu maliyet, kendisini anmadan geçemeyeceğim, eski Damat Bakan’ın, dahiyane bir fikirle, hazinemizi döviz cinsinden borçlandırdığı dönemde,
Türk Lirası’ndaki değer kaybından dolayı, karşılaştığımız maliyetin yarısı. Mesela, mevcut durumda, yap-işlet-devret modeli ile, Hazine garantili projelere verilen toplam taahhüt, 142 Milyar 800 milyon dolar.
Yılbaşından itibaren, sadece döviz kurundaki artıştan dolayı, 264 Milyar 137 milyon liralık bir taahhüt artışı oldu. Önerdiğimiz asgari ücret düzenlemesinin maliyeti, bu artışın sadece dörtte biri kadar.
Yani, yandaş müteahhitlerinize gidip, bu projeler için alacakları parayı, bu yılın başındaki döviz kuru üzerinden, sabitlemeyi teklif ederseniz, önerdiğimiz asgari ücret düzenlemesinin, dört katı büyüklüğünde bir kaynağı da, bu ve benzeri projelerde kullanmak üzere, tasarruf etmiş olursunuz.
Mesela, nedense bir türlü vazgeçemediğiniz Katar İstanbul projesinin, düşünülen maliyeti 25 milyar dolar, yani yaklaşık 195 buçuk milyar lira olacak. Bizim asgari ücret düzenlememiz, Katar İstanbul projesinin üçte biri kadar.
Gelin, bu zor zamanlarda, ülkenin dar gelirli çalışanlarını, Katarlı dostlarınızın önüne koyun. Gelin, bir kez olsun, milletinizin iyiliğini düşünün. Gelin, Saray sefanız için yapmaktan çekinmediğiniz zammı, çalışanlarımıza çok görmeyin. Böylece hem İstanbullular, hem de çalışanlarımız rahat bir nefes alsın.