Öztürk'ün bugünkü yazısı şöyle:
Salgın hastalık sonunda beni de buldu. Son yaptırdığım Covid testim pozitif çıktı.
Benim durumum diğer hastalardan biraz farklı. Bildiğiniz gibi aşı çalışmalarında gönüllü olarak katılmış ve ilk doz aşıyı olmuştum. Bunu kamuoyuna duyurmuş ve gelişmelerden haberdar edeceğimi de belirtmiştim. Bu nedenle durumu biraz açıklamakta fayda görüyorum. Zira Covid testimin pozitif çıkmasının, aşı çalışmalarına negatif bir algı yaratmasını istemem.
Durum şöyle gelişti:
Bildiğiniz gibi bir grup gazeteci arkadaşımla 3. Faz aşı çalışmaları için gönüllü olduk. 15 Aralık 2020 tarihinde virüs testi yaptırdım. 16 Aralık’ta test sonucum negatif çıktı. Bunun üzerine aşı çalışmalarına katılabileceğim söylendi. 17 Aralık tarihinde aşı oldum.
İki gün boyunca herhangi bir yan etki görmedim. Üçüncü günü hafif ateş, hafif baş ve kas ağrısı gördüm. Ancak bunun üşütmeden mi, yoksa aşının yan etkisinden mi, (kötü senaryo olarak da) bu esnada virüs kapmamdan dolayı mı olduğunu doktorlarımız tam tespit edemediler. Bunun üzerine sürüntü testi ve kan tahlilleri yapılmasına karar verildi. İkisini de yaptırdım. 22 Aralık tarihinde Covid testimin pozitif çıktı. Ancak kan değerlerimde herhangi bir sorun olmadığı görüldü.
Fiziksel olarak da kendimde herhangi bir ciddi sorun görmedim. Doktorlarımız on gün evde karantinada kalmamın haricinde, herhangi bir müdahalede bulunmayacaklarını, sağlık durumumun çok iyi olduğunu söylediler.
İlk doz aşı olmamdan sonra virüsün bulaşması nedeniyle, ikinci doz aşıyı olamayacağım. Dolayısı ile aşı çalışmalarının dışında kalmış oldum. Bu durumun “aşının işe yaramadığı”, “aşı olunca hastalığa yakalandığı” yönünde spekülasyonlara neden olmaması için kamuoyunu özellikle bilgilendirmek istedim. Aşının virüsten koruma için antikor oluşturma süresi, zaten ikinci doz aşından on dört gün sonra bekleniyor. Yani ilk doz aşıdan yaklaşık 28 gün sonra antikorun büyük oranda oluşması ve koruma sağlayacağı tespit edilmiş.
Ben henüz birinci doz aşıdan kısa bir süre sonra virüse maruz kaldığım için, doğal olarak aşının herhangi bir koruma yapması ya da iyileştirme yapması beklenmiyordu. Bu, diğer aşı yapılan gönüllülerin bazılarında da görüldü. Ben de bunun bir örneği olarak literatüre eklendim. Zaten gönüllü olmamızın sebebi de bizim üzerimizde ortaya çıkan bulguların bilimsel çalışmalara katkı sağlamasıydı.
Aşı çalışmalarının halk sağılığı için hayati bir önem taşıdığının bir kez daha altını çizmek isterim. Kimsenin, başta bilim kurulu üyelerimiz olmak üzere, bilim insanları haricinde söylenenlere kulak asmamasını yeniden hatırlatırım… Aşı çalışmaları nedeniyle tanıştığım ve yakın ilgisini gördüğüm Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Hastanesi Başhekimi Prof. Hakan Gürbüz, aşı çalışmasını koordine eden Prof. Mustafa Taner Yıldırmak, Bilim Kurulu Üyesi Prof. Ateş Kara ve diğer Bakanlık çalışanlarımız Hakkı Kırkaya, Kübra Sunkar'a teşekkürlerimi iletiyorum.
Tüm sağlık ekibimizin çok zor şartlarda çalıştığını bir kez daha yakından müşahede ettim. Allah hepsinin yardımcısı olsun. Bu vesileyle virüse yakalanan tüm hastalarımıza acil şifalar, bu hastalıktan hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil diliyorum. Bir süre ekranlardan uzak kalacağım, ancak yazılarıma devam edeceğim. Okurlarımızın ve izleyenlerimizin bilgisine saygılarımla sunarım