Oktay Kaynarca, ilk bölümü dün akşam Star TV'de yayınlanan "Geniş Zamanlar" dizisinde, bu kez bir belediye başkanı olarak izleyici karşısına çıktı.
Canlandırdığı karakterin çok sevimli bir tip olduğunu ve "Kurtlar Vadisi"nin Çakır'ını unutturacağını söyleyen Kaynarca, "Öyle şeker bir karakter ki bu... Oynarken ağzımın suları akıyor; deli bir adam... İnsanların yerel yönetimdekilere bakışları bile değişecek" diyor.
"Geniş Zamanlar" dizinizden dolayı artık size "Sayın başkanım" mı diyeceğiz?
- Evet, bundan sonra öyle... Şaka bir yana, öyle şeker bir karakter ki bu... Oynarken ağzımın suları akıyor, çok keyifli. Bir de ben onu Elazığlı yaptım. Normalde aksan yok ama halasının oğlu ya da annesiyle öyle aksanlı konuşuyor. Herkesle tek tek ilgilenen, yoksul çocuklar derneği kuran, her şeyi devletten istemeyen bir adam. Kavga etmesi gerekiyorsa gidip kavga ediyor, arazi mafyasına kafa tutuyor; deli bir adam yani.
"Kurtlar Vadisi" döneminde üzerinize epey gelindi.
- Evet, çok büyük baskılar vardı. "Çakır gibi geziyor, oturuyor, kalkıyor" dediler. Ama şunu gözden kaçırdılar; ben eski Oktay olarak da böyleydim, ağırdım. Hep dikkatli ve ölçülüydüm. Bu tavrı dizideki karakterle bağdaştırdılar,
"İnsanlar sizin yüzünüzden mafya oldu" dediler. Tamam, bunun doğruluk payı var. Çünkü çok sahiciydi. Ama gözden kaçırdıkları bir şey vardı; bizim ülkemiz biraz eşkıya sever!
Neden eşkıya seviyoruz?
- Çünkü adalet eksikliği var! Eşkıyanın onlar adına bir şeyler söylemesini, gerekirse vuruşmasını, hakkını aramasını sever!
Bunun illa eşkıya mı olması gerekiyor?
- Hayır. Bunu yeni dizideki belediye başkanı da yapıyor. Çünkü o da çok adaletli biri.
Çok zıt iki karakter... Bir tarafta mafya, diğer tarafta devlet için çalışan bir adam!
- Evet, çok zıt. Oyunculuğun güzel tarafı bu. Ama bu belediye başkanı çok daha sempatik gelecek insanlara. Ben çok etkilendim. Bu rolden sonra, belki de harita üzerinde rastgele parmağımı koyarak bulduğum bir yerden belediye başkan adayı bile olurum! Hiç olmazsa "Mafya değil belediye başkanı oldu" desinler!
Sevgiliniz Özgü Namal, rol aldığı "Bebeğim" dizisinde bir taşıyıcı anneyi oynuyor. Taşıyıcı annelikle ilgili neler söyleyeceksiniz?
- İlk iş olarak şu anda bunu gerçekleştiren iki arkadaşımla konuştum. Birisi yumurtasını vermiş, diğeri de taşıyor. Özellikle Kıbrıs’ta böyle şeyler çok oluyormuş. Türkiye’de yasak çünkü. Orada ise bir merkez var. Gizli gizli ağa çocukları, zengin aileler gidiyor ve erkek çocuk sahibi olmayı garantiliyorlarmış!
Bilimin geldiği nokta..
- Değil mi! Ne kadar ürkütücü ya! Sperm bankaları da var ve bir kocaya ihtiyaç duymadan dölleniyor, bilmediğin bir adamdan çocuk yapıyorsun! Bunlar genetik başarılar, ama sonra o çocukları merak ediyorum ben, neye tutunacaklar, hangi duyguyla yaşayacaklar? Önümüzdeki nesil anne babaları ayrı büyüyen nesil zaten... Bize ballandıra ballandıra anlatılan, peşine düştüğümüz aile kavramı çökmek üzere!
Siz bu yüzden mi evlenmiyorsunuz, ayrılıktan korktuğunuz için mi?
- Yoo... Korkudan falan değil, kaçmıyorum ben. Ama hazır hissetmiyorum kendimi. Hazır hissedersem yaparım. Tek sorun çocuk istemek!
Özgü "Mayamız tuttu Oktay’la... Oturdu artık ilişkimiz. Ama aldatmayı hissedersem çeker giderim yoluma" demiş. Siz neler söyleyeceksiniz?
- Her kadın için geçerli bir söz. Hoş bir durum değil aldatma meselesi... Ama içimizdeki genetik duygu bizi buna itiyor. Kadınlarda daha affedilir bir şey, erkeklerde ise büyük tramvalara yol açıyor. Yıllar önce "Çok severken bir kaçamak yüzünden terk eder misiniz" diye sordular birkaç kişiye. Herkes "Ayrılırım" dedi. Asıl sorulması gereken şey "Bilmek ister miydin" olmalı. Bilirsen gidersin! Önemli olan bilmek istememek bence!
Maya tutması nasıl bir şey?
- Sevgilinle her şeyi paylaşmak demek işte. Doku tutması... Her şeyi doğru düzgün yaşamak... Özgü’nün tarafından "maya tutması", o sürenin güzel geçmesi anlamına geliyor. İlişkiyle, özel hayatla, suni gündemle gündeme gelmek bize itici geliyor. Kötü örneklere gülüyor ve irite oluyoruz. O yüzden de hep iyi örnek olmaya çalıştık. Siz soruyorsunuz ve bu paylaşımla ben de güzel cevaplar veriyorum. Ama bazı magazinciler allak bullak ediyorlar hayatınızı. Bu hikaye bir gün bir trajediyle sonuçlanacak. Bu kavram karmaşası ortadan kalkmadıkça olmaz...
30-40 yaş arası kadın muhteşemdir
Erkekler için 40-50 yaş arası en iyi dönemler derler...
- Evet, yaşım gereği her şeyin o kadar farkındayım ki! 42 yaşındayım, yediğimin, içtiğimin, ağız tadımın farkındayım. Dünyaya bakış açım, sağlığım yerinde... Kadın için de 30-40 yaş arası muhteşemdir. Tam kadındır! 40 yaşından sonra da çok güzel kadınlar var ama doruk 30-40 arası bence.
Özgü Namal 30 yaşına geldi mi?
- Yok daha 30 olmadı... İşte 1-2 yılı var...
Güzel bir şey o zaman bunu beklemek?
- Evet, çok güzel..
Kelebek
Röportaj: Dilek DALLIAĞ
Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN