CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal, AKŞAM’ı konuk ederek gündemin sıcak gelişmelerini değerlendirdi. Baykal, milyonların katıldığı Cumhuriyet mitinglerini organize eden Prof. Dr. Nur Serter ve Prof. Dr. Necla Arat’ın CHP’den aday olacağını açıkladı. Baykal özetle şu mesajları verdi:
SİSTEM ÖĞRETİR, YOKSA KIRILIR
Son dönemdeki gelişmeler karşısında ortaya koyduğumuz tavır, sağladığımız başarı ile AKP’nin sergilediği ‘dayatmacı’ anlayışın, uzlaşmasız üslubun işlemediğini kanıtladık. AKP’nin de bu üslübunu götüremeyeceğini öğrenmesi lazım. Tepkilere karşı üslubu daha da sertleşebilir. Ama sistem bir yerde bunun da işlemeyeceğini ona öğretir. Öğretmezse kırılır. Biz önümüzdeki süreçte hem AKP’yi hem de Türkiye’nin siyasal dengelerini değiştireceğiz.
1 Mart 2003’le başlayan süreci bir iktidar değişikliği ile sonuçlandıracağız. Üçte bir oyla çok şey başardık, seçimden daha güçlü bir oy oranı ile çıkarsak hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye’ye daha büyük hizmetler yaparız.
ERDOĞAN’IN LİDERLİĞİ BİTTİ
Artık gelinen noktada Tayyip Bey’in inandırıcı, kararlı, güçlü, karizmatik görüntü veren liderliği kesinlikle bitmiştir. Artık 25 yaş gibi üzerinde herkesin hemfikir olduğu bir düzenlemeyi bile yapamaz duruma gelmiştir. Şimdi çıkmış 25 yaş yenilgisinde topu YSK’ya atmaya çalışıyor. Yaa, topu niye YSK’ya atıyorsun. ‘Anayasa değişikliği gerekmiyormuş...’ O zaman neden getirdin?
AKP ARTIK SİGORTA DEĞİL
Bundan bir süre öncesine kadar Meclis’teki AKP çoğunluğu siyasi sistemin sigortası gibi görünüyordu. Şimdi bu algılama tamamen değişti. Birincisi, artık AKP istikrarın değil, istikrarsızlığın nedeni gibi algılanıyor. Buna ekonomik alan da dahildir. Artık tüm kesimlerde, ‘Eğer AKP yine böyle bir çoğunlukla gelirse rejim ve ekonomi de dahil çok ciddi sorunlar çıkar’ anlayışı hakimdir. İkincisi etrafımızdaki Barzani, Talabani, Rum Yönetimi liderleri hep AKP iktidarına yatırım yapıyor. Bu tavırlar manidardır. Üçüncüsü Türkiye yeni bir AKP iktidarında çok ciddi inanç ve kültür çatışması yaşar. Dışarıdaki ‘İki Türkiye var’ değerlendirmeleri bunun ilk işaretleridir. Türkiye tüm bunları kavradı ve ‘Aman ha bir daha olmasın’ diyor.
TÜRBAN SOSYOLOJİK SORUN DEĞİL
(“Türbana yeni bir yaklaşım gerekmiyor mu” sorusuna): Bu konuda Türkiye’nin bakışının değişmesi gerekir. Bu konunun bir siyasi kavganın hedefi ve parçası haline getirilmediğinin açıklanması lazımdır. Karşımızdaki siyasete ‘Bundan vazgeçin, teslim olun’ demek de belki haksızlıktır, ama sosyolojik olarak, normal yaşamda türban bir sorun değildir. 2000 yılında ortaya attığımız Anadolu Solu kavramında bunun barışçıl, hümanist özü vardır. Ortaçağ karanlığında ‘72 millet birdir’ diyebilmek çok zordur. Ama Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş, batıdan Haçlı Seferleri, doğudan Moğol istilası varken bunu diyebildiler. Biz bu topraklarda güzel bir İslamiyet yetiştirdik. Diyanet İşleri Başkanımız da bu yaklaşımımı benimsediğini bana söyledi. Sorun örtünme değil, bunu siyasal bir iddianın parçası haline dönüştürmektir. Bunu kaldırmak lazım.
MİLLİ GÖRÜŞ MİLİTANLIĞI
Başbakan ‘muhalefet siyaseti’nin yolunu kapattı. Bunu yaparsan tepki gelmeye başlar, içinden de çıkamazsın. Pilot ‘altitude’ (irtifa) göstergesi düşük gösterdiğinde ‘Daha minimuma gelmedim’ diyemez. Uçağı indirmek kaldırmaktan zordur. Bu süreçten hepimizin öğreneceği şey var. Türkiye yap-boz tahtası değildir. Üslubun da ötesinde özde bir değişikliğe ihtiyaç var. Toplumu ‘Gömleği değiştirdik’ lafıyla tatmin etmeye çalıştılar, bir süre toplum tatmin oldu. Ama görülüyor ki, Erdoğan sık sık milli görüş militanlığının etkisi altında sürükleniyor. ‘Değiştim’ iddiası saygıdeğerdir, ama ciddi olması lazım.
SİYASET-TİCARET AYRIŞMALI
Sanayi politikasına ilişkin değerlendirmelerimden TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik çok etkilenmiş, ilgi gösterdi, şimdi birlikte çalışma yapıyoruz. Bizim için de dünya ile bütünleşmiş piyasa ekonomisi esastır. Siyaset - ticaret ilişkisini yeniden dizayn edeceğiz. Ticaret kişisel ve partisel pay alınan bir alan olmamalıdır. Buradaki ilk iş dokunulmazlığın kaldırılmasıdır.
Bir bakmışsınız bir araya gelmişiz
DSP ile işbirliği konusunda Rahşan Ecevit’in “Bu birlik iktidar getirir” sözlerini değerlendiren Baykal, “Bu çok önemli. Rahşan Hanım’ın düşünceleri için başka şeyler söyleniyordu, bu noktaya gelmesini büyük ilgiyle karşıladım. Koşullar oluşuyor, bu süreçte Rahşan Hanım’la da bir araya gelebiliriz; bunun toplumda önemli bir sinerji, heyecan yaratacağını düşünüyorum. Bir bakmışsınız bir araya gelmişiz” dedi. Baykal şunları söyledi:
DSP İLE KİMLİKLER BÜTÜNLEŞMELİ
AKP yalnızlaştı. AKP bu sürecin mağduru değil, mağlubudur. Sürecin bir yönü de AKP bizi bir araya getirdi. Bu birleşmeye gider mi? Biz kimliklerin bütünleşmesini istiyoruz. Örgütlerin de bir araya gelmesini istiyoruz. Çok dağılmıştık, şimdi birbirimizi anlamaya başladık. Bir fedakarlık olarak değil, görev olarak bakmak gerekiyor.
SOLCU-ULUSALCI ÇATIŞMASI
Ankara Üniversitesi’nde kendini gösteren bu olay çok tehlikeli. (“Ulusalcılık tehlikeli mi” sorusuna:) Bu, konjonktüre bağlı bir durum. Herkesin ilkeleri var. Konjonktür güncelliyor. Eğer iç-dış tehditler varsa, ortada Türkiye’nin haritaları değişebilir diye dolaşılıyorsa, Barzani Diyarbakır’dan söz edebiliyorsa, Titanic mantığında olduğu gibi buzdağına bakarız.
(Akşam)