Yılbaşı gecesi oturup ‘Geçmiş senede yaptıklarınızı gözden geçirip, acaba yeni yılda hayatımıza daha iyi nasıl yön verebiliriz’ diye düşünecekmişsiniz.
Ben yılbaşı gecesi işkence çekmek istemem...
Bir Türk vatandaşının ‘Geçmiş senede yaptıklarını gözden geçirip, acaba yeni yılda hayatıma daha iyi nasıl yön verebilirim’ diye düşünmesi, kederlere gömülüp, acı ve ıstırap çekerek, umutsuzluk içinde, yatak odasına koşup ağlaması demek.
Ve evlerden yükselen ‘Ben mahvolmuşum...’ iniltileri...
(..........)
Ya ‘Geçmiş senede yaptıklarımızı gözden geçirmeyip, acaba yeni yılda hayatımıza daha iyi nasıl yön verebiliriz’ gibi bir düşünceye kapılmadan eğlenmek?..
O çok tehlikeli bir şey...
O zaman ‘Milli kimliğimizden uzaklaşıp, başka kültürün örf ve adetlerini körü körüne taklit ve özenti’ oluyor ki, bu gibi devletler ‘dünya coğrafyasından siliniyor’muş.
*
Şu sıralar son hızıyla AB’ye koşmakta olan ve hutbeye göre Türkiye’yi ‘dünya coğrafyasından silme’ girişiminde bulunan Tayyip Erdoğan’ın bu fetva kapsamına girip girmediğini bilemem.
Ama ulusal bütçeden, üç bakanlığın bütçesinden daha çok pay alan Diyanet İşleri Başkanlığı, bu hutbeyi AB’ye girip-girmeme konusunda da fetva vermeli.
Niçin sesleri çıkmıyor?
Ayrıca yılbaşını reddettiklerine göre, miladi takvime göre yılbaşında başlayan maaşlarına zamları da almamaları gerekir.
Onlara hicri takvime göre, 354 gün üzerinden maaş verilmeli.
*
657’ye tabi resmi şıhlar, çağdaş bir ülke isteselerdi, fetvalarla Türk ulusunun önünü açıp ülkemizin çok daha farklı bir yerde olmasını sağlayabilirlerdi.
Çünkü inanç, toplumların kaderinde her zaman önemlidir.
Ama tam tersi.
Ne çocukların anlayacakları bir dilden ibadet etmelerini istiyorlar, ne çağdaş kadını, ne tüm insanların kardeşliğini, ne doğa sevgisini, ne hayvanların acı çekmeden kesilmesini, ne modern temizlenme yöntemlerini, ne modern eğitimi, ne yılbaşı gibi tüm insanlığın ortak olgularını...
Yapacak bir şeyimiz yok.