Nokta dergisi iyi gazetecilik yapmış, Genelkurmay’ın gazeteler ve gazeteciler üzerine yaptığı değerlendirmeyi ele geçirmiş.
Baştan söyleyeyim bu, derginin ve oradan alıntılayan gazetelerin sunmaya çalıştığı gibi bir andıç filan değildir. Medya hakkında değerlendirmeyi Genelkurmay rutin olarak eskiden beri yapar. Burada yeni ve önemli olan; yapılan değerlendirmenin sızdırılmasıdır. Olay sızınca, olduğundan daha önemli hale geldi. Bu gibi durumlarda da her zaman olduğu gibi sarmal şeklinde büyüdü. Küçük taş yuvarlanmaya başlıyor, sonra önü kesilmediğinde çığ haline gelip önündeki her şeyi silip süpürüyor. Bu son olayı bu şekilde değerlendirebiliriz.

Dediğim gibi, bu defa konsantre olunması gereken konu, listedeki gazeteci isimleri değildir. Çünkü o isimler çok defa değişmektedir. Bu dinamik bir listedir. Bildiğim kadarıyla bir kez yapılıp bırakılmaz. Değişen koşullara göre zaman içinde sürekli yenilenir. Asıl konu sızdırılma olayıdır. Zaten Genelkurmay bu konuya her zaman gösterdiği ciddiyetle eğilmiş ve soruşturma açılmıştır. Sonuç çıkarsa ilginç olacak diye tahmin ediyorum.

Bu aşamada, Türkiye’de TSK’ya karşı olmak lafının anlamı nedir; onu tartışmak gerekiyor. Eğer sadece eleştirel olarak bakmak kastediliyorsa, o zaman askerlerin rapor hazırlama kriterlerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor. Çünkü daha da başarılı olmaları için askerlere dostane eleştiri getirenler de karşı olanlar grubuna dahil ediliyorsa, burada gereksiz bir asker katılığı sergileniyor demektir. Böyle bir sürecin olduğuna neredeyse eminiz. Çünkü Hürriyet yazarı Emin Çölaşan için raporda ‘Eski Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök döneminde olumsuz eleştirilere yer vermekle birlikte, genel olarak TSK yanlısı olarak bilinen bir yazardır’ deniliyor.

Eğer Emin Çölaşan için sadece ‘genel olarak TSK yanlısı olarak bilinen’ değerlendirmesi yapılabiliyorsa, insan bir yazarın tam TSK yanlısı olabilmek için ne yapması gerektiğini merak edebiliyor. Herhalde o arkadaş, yazısını yazmak için asker üniforması giyip oturacak bilgisayarın başına...

Anlayacağınız; ortadaki, hissi değerlendirmelerin yapıldığı ve asker katılığı ile hazırlanmış bir rapor.

Askerlere sadece bir noktayı hatırlatmak istiyorum: Acaba Hilmi Özkök’ün komutanlığı döneminde onun liderliği askerler tarafından da eleştirilmiyor muydu? Çölaşan sadece bu eleştirileri aktarmakla olumsuz eleştiri yapıyor diye damgalanacaksa, o dönemde aynı lafları ‘off the record’ söyleyen askerleri de aynı şekilde mi değerlendireceğiz?..

Aynı durumun, askerin kendisine yakın diye tanımladığı gazeteciler grubu için de söz konusu olduğunu söyleyebilirim. Orada da hissi bir değerlendirme yapılıyor gibi geldi bana. O listede ben de yer alıyorum. Bu açıdan direkt kendim için konuşayım. Gazeteciler arasında, bu ülkede AKP’ye en fazla destek veren ve sıcak yazılar yazanlar arasında geliyor olmalıyım. Hatırlarsanız; AKP iktidara gelmeden önce, seçim yaklaşırken yazdığım bir dizi destek yazısı o zamanlar hayli etkili de olmuştu. Bunu biliyorum. Çünkü, Başbakan bir karşılaşmamızda bana bu yazıları hatırlatarak teşekkür etmişti. O günlerden bu yana AKP hakkında yüzlerce yazı yazdım. Bazen olumlu şeyler söyledim, bazen de gördüğüm yanlışları sert bir üslupla yazdım. Sert yazılarımın çıktığı günlerde bile Ankara’da bakanlarla yaptığım görüşmelerde bir sitem lafı işitmedim. Onlar, anladığım kadarıyla konuya objektif bakmaya çalıştığımı biliyorlardı.

Şimdi Genelkurmay’ın gazeteci değerlendirmesi sızdırıldı. Bakıyorum orada adım TSK yanlısı gazeteciler arasında geçiyor. Baştan şunu söyleyeyim; böyle değerlendirilmekten onur duydum. Ben iyi iş yaptığı zaman AKP’yi desteklemekte ve aynı anda TSK yanlısı olmakta bir çelişki görmüyorum. Birçok yazımda bunun tersini söylesem de, ben önemli konularda, ortalama vatandaşın hissiyatını taşırım. Makul çoğunluktur onlar. Bu ülkede TSK en fazla güvenilen, sevilen kurum değil mi? Her farklı kamuoyu araştırmasında bu böyle çıkmıyor mu? Eee; peki memleketin en fazla oyuna sahip partisi hangisi; tabii ki AKP... O zaman fazla analize gerek yok. Rakamlar söylüyor gerçeği. AKP seçmeni de büyük ölçüde TSK’ya güveniyor. Genelkurmay değerlendirme kriterlerine göre TSK yanlısı olarak görülebilirler.

Ben şahsen hem AKP yönetimi ile olumlu ilişki içinde olabilmeyi hem de askerler tarafından yandaş olarak değerlendirilmeyi bir gazeteci başarısı olarak görüyorum. Ayrıca bu sıradan vatandaşın makul tavrının bir yansıtılmasıdır o kadar...

Kaba bir şekilde hükümete karşı olanlar da Silahlı Kuvvetler’e gözü kara şekilde karşı olanlar da ortalama Türk vatandaşını temsil etmiyor. Onlar marjinaller. Bizim gazeteci olarak işimiz; makul çoğunluğun hissiyatını duyurmak olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında AKŞAM’ın gerek hükümete yaklaşım, gerekse askerlerle ilişkiler konusunda makul çoğunluğun gözünde geçer not aldığını düşünüyorum. Bu da beni çok sevindiriyor.

Hem hükümete hem de askerlere tavsiyem; makul çoğunluğun hislerini, sesini duymaları ve birbirleriyle kavga eder görünüm vermekten sakınmalarıdır. Biz gazete olarak kavga ortamını ortadan kaldırmak için elimizden geleni, üstümüze düşeni yapacağız. Bunu iyi yaparsak Türkiye’ye hizmet etmiş oluruz. Bu nedenle hangi kurum tarafından yakın, hangisi tarafından düşman ilan edildiğimiz de bizi alakadar etmiyor. Çünkü gönlümüz rahat. Biz ne olduğumuzu iyi biliyoruz, makul çoğunluk da bunu iyi biliyor...

Serdar Turgut / Akşam