Madrid'de geçen yıl meydana gelen ve 191 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıların siyasi etkisiyle aradaki zıtlık dikkat çekici.
İspanya'da, saldırılardan üç gün sonra, seçmenler Irak işgalini destekleyen Jose Maria Aznar'ın iktidarına son vermiş ve işgale karşı çıkan
Jose Luis Rodriguez Zapatero'ya oy vermişlerdi.
İngiltere'de Mayıs ayında yapılan genel seçimde, seçmenler oylarını 'Irak sayesinde değil ama Irak'a rağmen' Tony Blair'in iktidarda kalması yönünde kullanmışlardı.
Eğer saldırıların arkasında El Kaide ya da El Kaide'yle ilişkili bir örgütün bulunması halinde, bunun örgütün seçim sonuçlarına bir tepkisi olarak nitelendirilebileceği belirtiliyordu.
Zamanlama G8 zirvesiyle ilişkili gibi görünüyor, ama aslında bu bir taktik.
Burada kullanılan stratejinin İngiltere'nin cezalandırılması ve politikalarını değiştirmesini hedeflediği sanılıyor.
Ancak bu Blair'in iktidarında olmayacak.
Blair, saldırıların hemen ertesinde bunu ifade etti.
Siyasetçiler, bu gibi sözlerin öfkeyle sarfedildiğini söyleseler de, Blair'in kararlılığından şüphe duymak için yeterince neden bulunmuyor.
Blair, Irak'ta kalmak konusuna bağlılığını vurguladı ve burada isyanın sona erdiğini ve Irak'ın daha verimli ve demokratik bir ülke haline gelmesini görmeyi umduğunu söyledi.
ABD Başkanı Bush gibi, Tony Blair de, bunun modern zamanlarda verilen çetin bir mücadele olduğunu savundu.
Dolayısıyla, İngiltere ön saflarda yer alıyor.
Irak'tan çekilme ve saldırıların devam etmesi riskini azaltma gibi seçenekler İngiliz seçmenlerinin hemen önünde değil.
Seçmenler kararlarını verdiler ve bunun sonuçlarını da kabul etmek zorundalar.
Blair'in iktidardan ayrılmasının ardından durumun değişmesi söz konusu olabilir.
Ancak, Blair'in halefinin de İspanya'daki gibi bir politika değişikliğine gideceği ya da Irak'taki birliklerin geri çekilmesine karar vereceği yönünde hiçbir işaret bulunmuyor.
Irak konusunda kamuoyunda duyulan rahatsızlığın bir politika değişikliğini fişeklemesi mümkün.
Ama bunun da yakın bir tarihte olması beklenmiyor.
Eğer devam ederse, bu eğilimin dikkatle izlenmesi gerekecek.
Hükümetler ve siyasi şiddet kullanan gruplar arasındaki sürtüşmede, genellikle taviz veren hükümetler olur.
İngiltere hükümetinin, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) karşısındaki politikası, yıllar süren kaarşılıklı çatışmalar sonrası büyük ölçüde değişim gösterdi.
İsrailliler bile Gazze'den çekilmeye karar verdiler - istedikleri değil, zorunda olduklarını hissettikleri için.
Manifestoları yok ama amaçları var
Batılı hükümetler ne yaparsa yapsın, yine de tehdit altında olacakları ve saldırılara uğrayacaklarını savunanlar var.
Ancak, bu El Kaide'yle ilişkili örgütlerin öngördüğü siyasi düşünce düzeyine denk geliyor.
Örgütün de kuşkusuz kendi siyasi stratejisi var ve hükümetleri buna göre yargılıyor.
El Kaide'nin ayrıntılı bir siyasi manifestosu olmayabilir, ama amaçları var.
Londra saldırıları da, İngiltere hükümetinin dikkati Irak üzerinden başka konulara; örneğin Filistin'in bağımsız bir devlet kurmasına yardım etme çabalarına çekebileceği yönündeki umudunun işe yaramayacağına işaret ediyor gibi.
Bu yılın Ocak ayında, Filistinlilere nasıl destek verileceği üzerine Londra'da bir konferans düzenlenmişti.
Konferans biraz da, İngiltere'nin sadece ABD'nin Orta Doğu politikasını takip ettiği yönündeki inancı kırması için yapılmıştı.
Ilımlı görüşelere sahip kişiler arasında etkisi olmuş olabilir.
Ancak, bunun aşırılık yanlıları nezdinde hiçbir etkisi olmuş gibi görünmüyor.bbc