İşte Eğin’in, ‘Yuhalanmadan çıkacak mesaj’ başlıklı o yazısı:
“Bana kalırsa Dolmabahçe görüşmelerinde, köprü üzerindeki yürüyüş turunda tıpkı bu ülkenin belli bir kesimini olduğu gibi Bono'yu da 'Türkiye demokratikleşiyor' diye kandırmışlar. Neler anlattıkları hayal edebiliyorum: 'Burası darbecilerin ülkesiydi, asker baskısı altındaydık, yargı belli bir cenahın kontrolündeydi, insanlar korku içindeydi...' Alıştığımız masallar.
Üzerindeki 'süper kahraman' kostümünden Başbakan'la görüşmesinde bile sıyrılmayan ve doğrusu bu haliyle de giderek karikatürleşen Bono da anlaşılan sadece kahkahayı basmamış. İnanmış.
Fakat sonra sanırım onun da ezberi bozuldu.
Pazartesi akşamı Olimpiyat Stadı'nı dolduran on binlerce insana karşı 'Türkiye'de yaşananlar bütün dünyayı ilgilendiriyor. Dün Asya'yı Avrupa'ya bağlayan köprünün üzerinden geçtim, sağ olsun Egemen Bağış' dedi.
Ve o sırada kolektif bir yuhalama Bono'nun sözlerini kesti. Belki de Bono ilk kez böyle coşkulu bir kalabalık tarafından yuhalanıyordu. 'Tamam politikacı adı vermeyeceğim, ama şehrinizden bahsedebilirim değil mi, köprünüz çok güzel' diye ustaca lafı çevirdi, yuhalamalar alkışa döndü.
U2 organizasyonunu bir sene öncesinden beri sahiplenen ve o gece stadyumda olan Egemen Bağış'ın ne hissettiğini merak ediyorum bu yuhalama karşısında.
Bir kere organize bir tepki değildi bu. Bir kişi insanları provoke etmedi. Belli bir kesime mal edilecek, önceden düşünülmüş bir olay da değildi protesto. Spontaneydi ve aynı anda koskoca statta farklı farklı insanlarda tetiklendi.
Görmezden gelinemeyecek kadar önemli bir tepki. Aynı zamanda Türkiye'nin nasıl bölündüğünü, farklılıklara tahammül edemeyen bir siyasetin bir ülkeyi tam ortasından ikiye ayırdığının da göstergesiydi.
Gazeteler haberi gizlemek için uğraşadursun, sokak kaynıyor. Geçen hafta Ankara'da basketbol maçına giden Başbakan Erdoğan da benzer bir tepkiden nasibini aldı. Şimdi de Egemen Bağış'ın adını duyar duymaz oluşan bu yoğun tepki.
Bu gelişmeleri iyi okumak gerekiyor.
Siyaset Türkiye'de nitelikli nüfusun bu isyanına kayıtsız kalamaz. Durup nerede hata yaptıklarını kestirmenin vakti.
Kuşkusuz, Türkiye'de Erdoğan ve arkadaşlarının savunduğu ideolojinin de siyaset yapma hakkı var. Ancak bu siyaset giderek kendisinden olmayı dışlamaya, reddetmeye yönelik.
CHP'ye 'Sahillerin partisi' diye yüklenilmesi bunun en yeni örneği.
Türkiye'yi sahiller-İç Anadolu olarak bölmeye kalkarsanız Beyaz Türkler tarafından yuhalanırsınız işte.
Daha evvel Cumhuriyet Mitingleri'ndeki tepki de görmezden gelinmişti. Ergenekon işi, birileri kışkırtıyor diye küçültülmeye çalışılmıştı.
Görmezden gelerek, komplolar kurarak nereye kadar?
U2'yu izlemeye gelen 50 bin kişiyi kendi vicdani tepkileri dışında ne tetikleyebilir ki? Hiçbiri Egemen Bağış'tan bahsedileceğini bilmiyordu. Aynı şekilde hiç kimse Zülfü Livaneli'nin de sahne alacağını bilmiyordu. Yuhalamaların hemen ardından aynı on binler 'Yiğidim Aslanım'ı söyledi. Bu da bir mesaj.
Bu tepkiden sadece siyasetçiler nasibini almıyor.
Geçenlerde 'Evet' diyeceğini açıklayan Adalet Ağaoğlu'na yumurta fırlatıldı. Bundan bir süre önce Roni Marguiles adlı Taraf yazarının kafasından aşağı solcular yeşil boya dökmüştü.
Rivayete göre geçenlerde Bodrum-Gündoğan'da bir mekanda insanların tepkisiyle karşılaşan Hasan Cemal bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalmış.
Zaten ne zamandır kamuoyuna açık mekanlarda liberal arkadaşları göremiyoruz; eskiden gezmeyi çok seven, görünen bu insanlar adeta dışlandılar.
Türkiye'de ayrımlar artık çok keskinleşti. Yaratılan gerginlik ortamı sonucunda kimse kimseye tahammül edemez hale geldi. Ayrımları bu kadar keskinleştirenler utansın.”
10/09/2010