DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Sözcü'den İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtladı.
Saymaz'ın Ali Babacan ile yaptığı röportaj şöyle:
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Sözcü'nün sorularını yanıtladı. Babacan, ülkenin ekmeğe muhtaç hale geldiğini, Erdoğan'ın tabloyu görmediğini savunarak şunları söyledi: “Erdoğan topluma karışamıyor. Çok yaklaşılamıyor, kendisi de yaklaşamıyor. Tepkiden korkuyorlar belli ki. Kolay değil, bizim yürüdüğümüz gibi her yerde yürümek. Mesela Diyarbakır caddelerinde yürüsün… Bilemiyorum, çok kolay olmayabilir. Önce etrafını boşaltmaları lazım.” İşte Babacan'ın açıklamaları:
YENİ BİR ANLAYIŞ
■ Gaziantep'teki konuşmanızda, yeni bir vatandaşlık anlayışından söz ettiniz. Neyi kastettiniz?
Kimsenin etnik kökenine, dinine, inanıp inanmadığına bakmayan yeni bir vatandaşlık anlayışı diyoruz. Bu hakim olduktan sonraki adımlar doğal akış içerisinde gerçekleşir.
■ Anayasadaki vatandaşlık tanımı değişebilir mi diyorsunuz?
Biz uzun vadeli bakıyoruz. Niyetimizi ortaya koyup bütün adımların zamanı gelince doğal olarak şekilleneceğini düşünüyoruz. Önce insanların kendini güvende hissetmesi ve özgüven lazım. Bir miktar da bazı korkular siyasette işe yarıyor. İçeride bu kadar sıkıntı varken, üzerini örtecek temalara ihtiyaç var. Dış güvenlik gibi.
GÜÇ ZORLAŞTIRIYOR
■ Bir zamanlar içinde olduğunuz siyasi partinin korku kaynağı olacağını düşünür müydünüz?
Hiç aklıma gelmezdi. Böyle bir hareketin müesses nizamın kendisi haline gelmesi ve başka kesimleri ezmesi işin tabiatına aykırıdır. Olmaz böyle bir şey diye saf saf anlatıyordum. Maalesef oluyormuş. Tamamen güç kullanımının süresiyle ilgili. Güç kullanımının süreyle, hukukla sınırlandırılması lazım. Güç yozlaştırıyor.
■ Merkez Bankası (MB) Başkanı Murat Uysal'ın “Kur hedefimiz yok” demesini nasıl yorumluyorsunuz?
Kuru tutamayınca, “Kur hedefimiz yoktu ki” de. Öbürü, “Kura bakmıyorum” desin… MB, hükümetin bilinçsiz ve rasyonel olmayan talimatlarıyla iş yapar hale geldiyse kopup gidiyor mesele.
■ Bu böyle ne kadar daha sürer?
Eylülde direkt faiz arttırdılar, ekimde örtülü. Örtülü olması piyasaları endişelendirdi. Zaten az miktarda yabancı yatırımcı kalmıştı. Vatandaş da dövize ve kayıt dışına kayıyor.
İKİ SENARYO VAR
■ Öngörünüz var mı?
Ya kuru serbest bırakacaklar, arkasından maliyet kaynaklı büyük enflasyon dalgası gelecek. Ya da MB sert bir faiz artışı yapacak. İki senaryodan birisi görünüyor.
■ Geçenlerde altın madeni bulunmuş.
İnanmıyor kimse. Doğalgaz buldular da ne oldu? 48 saat sonra herkes unuttu. Piyasada etkisi sıfır.
■ Bu politikanın arkasında ideolojik neden olabilir mi?
“Türkiye'yi kapatma niyeti var” şeklinde sofistike bir şey görmüyorum. Ama gidişat mecburen oraya olabilir. Sermaye kontrol edilebilir, cebinde döviz taşımak yasaklanabilir. Bu hoşlarına gidebilir. Ülke kapalı olur ama fakirleşir. Fakirleşmeyi kapatmak için güvenlik meselesi bulmaları gerekecek. Başka türlü fakirliğin üzeri kapatılmaz. İnsanlar, “Hiç değilse vatan elden gitmiyor” diyecek.
TELAFİSİ İMKANSIZ HATA
■ Doğu Akdeniz, Suriye ve Dağlık Karabağ meselesine böyle mi bakıyorsunuz?
Kısmen. En azından sonuçları itibarıyla içeride işe yarıyor. Ortalık ne zaman sakinleşse bir şey çıkıyor. Azeriler “Desteğe ihtiyacımız yok” dedi. Yoksa kolları sıvamıştık. Endişem, ülkenin geri dönülmeyecek yola sokulması. Telafisi imkansız hata yapılması. Karizmayı çizdirmek, uzunca süre Türkiye'nin askeri caydırıcılığını azaltabilir. Suriye'de önemli ölçüde böyle oldu.
■ Fakat S-400'ler denendi, biliyorsunuz.
Caydırıcılığı kime? S-400'ü satanlara karşı herhalde kullanmayacaksınız. NATO'ya karşı mı? Stratejik açıdan anlamı yok. Milyarlarca dolar para ver, kullanama. F-35'e milyarlarca dolar para ver, onu da kullanama. Kaybet kaybet yani. Ne anladık?
■ Erdoğan'ın “Evine ekmek götüremeyen mi var?” sözüne dair yorumunuz ne?
Bahçeli ile konuşmaları lazım; hangisi doğru?
VATANDAŞ NE DİYOR?
■ Sizce?
Gerçekten evine ekmek götüremeyenler var. Bizim teşkilatlanmamız sırasında ekmek fırını sahibi arkadaşımız vardı. “Markette satılmayan ekmekler ne oluyor?” diye sordum. “Geri alıyoruz. Bayat ekmeğin ayrı müşterisi var” dedi. 1 TL yerine 60 kuruşa ekmeği almak için akşam geliyor vatandaş. Bu, Türkiye'nin gerçeği. Birçok seçim kampanyası yaptık. İlk defa bu kadar vatandaş, “Sokakta yatıyorum, eve ekmek götüremiyorum” diyor. Böyle şeyler yoktu. O duruma düşse bile yardım mekanizmaları devreye giriyordu. Ya belediyeler, ya valilik… Normalde iktidar partisinin mobilize olması lazım. Parti kalmadı ki. Tek bir kişinin şahsında toplanan bir tablo var.
■ Cumhurbaşkanı tabloyu görmüyor mu?
Görmüyor olabilir. Ona farklı bir hikaye anlatıyor olabilirler. Artık topluma karışamıyor. Uzun uzun mesafeler, ciddi koruma kalkanları, çemberler… Çok yaklaşılamıyor, kendisi de yaklaşamıyor. Biraz tepkiden korkuyorlar belli ki. Kolay değil, bizim gibi her yerde yürümek. Diyarbakır caddelerinde yürüsün… Bilemiyorum, çok kolay olmayabilir. Önceden epey etrafının boşaltılması lazım.
■ Bu tablonun sebebi “damat” mıdır?
Tek başına değil. Damat gidecek, her şey düzelecek mi? Her gün anayasa ihlali, insan hakları ve özgürlük sorunu varken, isterseniz dünyanın en iyi iktisatçısını getirin, mümkün değil. Topyekun bir çözüm gerekiyor. Bir ara MB başkanlığı için epey kişiyle konuştuk. Erdem Başçı ayrıldıktan sonra… Çok iyi iktisatçılar. Dediler ki, “Bir ay sürer. Talimat gelir, yapmayız, kötü olur.” Pek çok kuvvetli isim kabul etmedi.
■ Numan Kurtulmuş'un Suudi Arabistan'ın boykotuna ilişkin “Gülüp geçiyoruz” demesini nasıl yorumluyorsunuz?
Dört milyar dolarlık ihracata gülüp geçiyor. Hayatında ne kadar ihracat yapmış? Dört milyar dolarlık mal satıp zorluğunu yaşamış mı? Kolay mı? İhracatçı gülüp geçiyor. Ne kadar lakaytlık! Beceremeyince, o önemli değil, bu önemli değil. Ona gül geç, yok abartıyorsun de. Amma kolaymış. Olmayacak, yürümeyecek, sürdüremeyecekler.
ERKEN SEÇİM GEREK
■ Erken seçim bekliyor musunuz?
Mecburen gerekecek. Ben 2021 ve 2022'de yüksek ihtimalle diye düşünüyorum. Tabii Devlet Bahçeli gibi bir faktör var. Öngörülemez bir faktör. Daha fazla yanlışa ve başarısızlığa devam etmek istemeyebilir. Siyasi, sosyal ve ekonomik şartlar 2023'ün haziranına kadar zor dayanır.
DEVA Partisi'ne muhafazakar demek mümkün görünmüyor. Hatta DEVA bir şirkete, Babacan CEO'ya, kimi kurucuları profesyonel yöneticilere benzetilebilir…
DEVA Partisi'nin Babacan, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün gibi Milli Görüş kökenli liderlerini saymazsak, kurucularının yüzde 60'ı siyasi geçmişi bulunmayanlardan oluşuyor.
Örneğin, İTÜ Elektronik ve Haberleşme Bölümü'nde profesör olan Mustafa Ergen… CHP'li ailenin liberal oğlu Ergen, AB'nin 5G Konsorsiyumu'nda görev almış. Ergen, ekonomiyi ve siyaseti harmanladığı için Babacan'la yürüdüğünü söylüyor.
Örneğin, 10 yıl Amerika'da yaşadıktan sonra aile şirketlerinin yönetimi için Türkiye'ye dönen Evrim Rızvanoğlu… Vanlı bir ailenin kızı olan Rızvanoğlu, kadın girişimciler açısından rol model oluşturuyor. Rızvanoğlu, geçmişte AK Parti'yi desteklediğini, milliyetçi olduğunu kaydederken, yenilikçi bulduğu için Babacan'a “Evet” dediğini söylüyor.
Saadet Partili başı açık bir imam hatipli olan Essun Aslan da; London School of Economics'in genç akademisyenlerinden.
DEVA Partisi'nin yerel örgütleri çoğunlukla AK Partililerden, sanayicilerden, tüccarlardan, esnaftan ve bilhassa avukatlardan oluşuyor.
Gaziantep Kongresi'nin yapıldığı salonda, ne muhafazakar partilerdeki gibi “mescit arayan sakallı amcalar” var, ne de dini içerikli sloganlar atılıyor. Sakalsızlar sakallılardan, başı açık kadınlar kapalılardan çok…
Babacan'a “Muhafazakar parti izlenimi edinmedim” dediğimde bana şu yanıtı verdi:
“Öyle bir iddiamız yok çok şükür. Biz kendimizi ne muhafazakar, ne sağ, ne sol diye tanımlıyoruz. Bizi bir araya getiren; ilkeler, değerler ve daha iyi bir Türkiye. Bu şekilde tanımlayan partiler var. Bu partiler dar bir kesime hitap ediyor. Onlardan aldığı destek yüksekse diğer kesimi dışlıyor. Böyle yapmak istemiyoruz. Toplumun muhafazakar olmayan kesimleri açısından iktidarın yaptığı ne kadar kötü iş varsa, hem muhafazakarlığa, hem dindarlığa, hem İslam dinine eksi yazıyor.”