Bahçeli'nin açıklamasından satır başları şöyle:
"Türkiye, siyasi ve stratejik konumu gereği Rusya ile Ukrayna arasındaki vahim çatışmaları yatıştıracak, arabuluculuk yapacak tek ülke olarak öne çıkmıştır. Rusya'nın operasyonları son bulmalı, ateşkes ortamı tesis edilmelidir. Savaşın ekonomik, ticari ve insani faturanının gittikçe ağırlaştığı görülmektedir. Masumlar hedef alınıyor, can kayıpları fazlalaşıyor.
Sadece Türkiye'ye gelen Ukraynalı sayısı 20 bini bulmuştur. Putin'in müzakere çağrılarına olumlu cevap verip, masalara heyetlerini gönderirken; diğer yanda askeri operasyonların belirlenen planlara uygun devam ettiğini söylemesi ikircikli bir tutumdur.
Görüşmeler bugüne kadar sonuç vermemiştir. Hatta ikinci görüşmede üzerinde anlaşılan geçici ateşkes kararı bile ihlal edilmiştir. Dün, Rusya'nın geçici ateşkes kararı alması, pek çok kentte insani koridorun açılacağını duyurması ilk bakışta iyimser değerlendirmelere nefes aldırmış olsa da, bu gelişme daha şiddetli çatışmaların habercisi niteliğini taşımaktadır.
Rusya'nın hem diyaloga açık olduğunu söylemesi hem de saldırılarına devam etmesi stratejik oyalamadan başka anlama gelmemiştir.
Rusya'nın iddia ettiği gibi iki taraflı bir anlaşmazlık değil, tek taraflı işgal durumu söz konusudur. Ukrayna topraklarına musallat olan Rusya'dır.
ABD, AB ve NATO; günü kurtarmanın çatışmaları, kızıştırmanın, kendi aralarındaki zedelenen ittifak gücünü temerküz etmenin hevesindedir.
Ukrayna Cumhurbaşkanının 5 Mart'ta 'ölümlerden NATO sorumlu' beyanı her anlamda düşündürücü çıkış olarak değerlendirilmelidir.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin 3 alternatif senaryo dahilinde sonuçlanabileceği görülüyor:
1-Ukrayna'nın tamamıyla egemenlik haklarını yitirmesi ve kukla bir yönetimin iş başına getirilmesi.
2- Ukrayna'nın ikiye bölünmesidir. Bu kapsamda Rusya'nın Karadeniz kıyısından Ukrayna'nın doğusunu içine alacak bölgeyi kontrol etmesi beklenecektir.
3- Minsk 2 anlaşmasında kararlaştırılan Donetsk ve Luhansk Ukrayna tarafından özerkliğine yönelik anayasal değişikliklerin yapılması ve Kırım'ı doğrudan tanımasıdır.
Bu 3 senaryo dahilinde kalıcı çözüm arayıcılıkları muhtemelen önümüzdeki günler mesafe alacaktır.
Ukrayna'nın işgali, benzer skandalların dünyanın farklı coğrafyalarında sahnelenmesine emsal teşkil edecek.
Barış yanlısı olmak, huzurlu bir dünyanın yegane çaresidir.
Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmanın kazananı değil, sadece kalabalık kaybedenler kulübü olacaktır.
Türkiye başta olmak üzere, pek çok ülke bu savaşın ekonomik, ticari, insani ve diplomatik temelli vahim sonuçlarına maruz kalmaktadır. Gelişmelerin seyri bunu göstermektedir.
Buğday ithalatımızın yüzde 87'si Rusya ve Ukrayna'dan, doğalgazın yüzde 40'ı, petrolün yüzde 25'i Rusya'dan temin ediliyor. Bu ülkeden gelen 7 milyon turist ağırlanıyor. Savaşın sürmesi, uzaması, ticaret kanallarını tıkayacak, ülke ekonomilerini koronadan sonra öngörülmesi zor olan şiddetli bir türbülans sokacak.
Bugünkü riskli ve sisli gündem akışı içinde, bilhassa stokçuluk ve spekülasyon yaparak haksız kazancına haysiyetsiz kazanç eklemenin hesabını yapan damgalı ahlaksızların bitleri kanlanmıştır. Bunlarda vatan sevgisi, Allah korkusu, utanmaları yoktur. İnsanımızın refahına, gıda güvenliğine ket vuranların gözünün yaşına bakılmamalıdır.
Talebi kamçılayarak ayçiçek yağının fiyat artışını tetikleyen fırsatçılar, rafların boşalmasıyla birlikte, internette oluşan karaborsada sanki altın satar gibi yağ satanlar onurlarını da satmışlardır.
5 litrelik yağın fiyatı bir günde 150 lira sınırına dayanmıştır. İstanbul ve Ankara'daki marketlerde milletimizin asaletine yakışmayan ilkel görüntüler hepimizin yüreğini sızlatmıştır.
Sosyal medyadan provokasyon rüzgarı estirilmiştir. Yağ fiyatlarının zamlanacağı, stokların tükendiği iddia edilmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığı bu yalanı tekzip etmiş olsa da marketlerde izdiham olmuş, insanlarımız birbirine girmiştir.
Ülkemizde 1 ya da 1,5 aylık ayçiçek tohumu ve yağı kaldığına yönelik iddialar yalandır, aldatmadır. Çok nazik ve hassas günlerden geçtiğimiz sırada iç işgal cephesinin yağ üzerinden gerçek dışı beyanlarla toplumsal panik halini körüklemesi şerefsizliktir.
CHP yönetiminin bu yalana sarılarak 'yönetmiyorsunuz, sebep yağ fiyatları, hayat pahalılığı sonuçtur, Türkiye bunu hak etmiyor' sözleri bühtandır, kaos çıkarmaya yönelik alçak bir kumpastır. Siyaset yapmak soysuzluğa hizmet değildir. Muhalefet demek ayağımıza pranga vurmak değildir.
Sanal ve sipariş yağ krizinin orkestra şefi yine CHP olmuştur. Ey CHP, bir kez olsun bizi şaşırtın, numune de olsa bizi yanıltın. Bu kadar mı nefret dolsunuz, bu kadar mı öfkenize yenildiniz? Akaryakıt ve yağ kuyruğundan bahseden siyasi keneler, siz söyleyin; kimin kuyruğu, kimin uyruğu kimlerin uydusu oldunuz?
CHP'liler diyor ki 'millet evine ayçiçek yağı alamaz haline gelmiştir'. Kemal Derviş'in yetiştirmesi demiş ki, 'Savaş Ukrayna'da, ambargo Rusya'da, kıtlık ve kuyruk Türkiye'de'. Bugünkü CHP varken düşmana gerek yoktur. Bugünkü CHP vaziyet almışken, milli ekonomimizini, güvenliğimizin, dayanışma ruhumuzun dış kaynaklı saldırılara uğramasına ihtiyaç yoktur. Zalimlerin vekâleti CHP'dedir. Küresel emperyalizmin kanlı eli CHP'nin üzerindedir. Dünyanın bu zorlu döneminde ülkemizde muhalefet kisvesi altında fitneye muhafızlık yapmak adamlık, mertlik, insanlık değildir.
Kılıçdaroğlu sorun çözme konusunda iddialıyım demeyi bıraksın. Ülkenin başına püsküllü bela olan CHP'nin ağırlaşmış sorunlarını çözmeye çalışsın.
Ucuz yağ almak için marketlere yığınak yapılması, insanlarımızın birbirinin üstüne çıkma pahasına yağ almak için telaşlanması sağduyumuzu yansıtmayan köhne görüntülerdir. Yağsız yemek olur da, yarınsız Türkiye olmaz! Yağımız da var, yakacağımız da, unumuz da, tuzumuz da var.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği'nin, Azak Denizi'nde Türkiye'ye ait 15 geminin geçmesine izin vermemesiyle ülkemizdeki yağ stoklarının azaldığını ve nisana yetecek kadar yağımızın kaldığını açıklaması sorumsuzluktur.
Günü saati geldiğinde, tansiyon düştüğünde, Azak Denizi'nde bekletilen gemilerimiz limanlarımıza gelecektir.