Twitter hesabından paylaşımda bulunan Arınç, geçen günlerde kendisi için "Onun durumu hepsinden daha trajik. Trajik çünkü ruhu AK Parti’den çoktan koptuğu halde bedenini koparmaya bile cüret edemiyor. Fakat buna rağmen afra tafrası hiç eksik olmuyor. Tek derdi ciddiye alınmak" diyen Hakan'a yanıt verdi.
"Bak aslanım!" diyerek sözlerine başlayan Arınç, "Patronlarının himmeti ile geldiğin son noktada basın hayatımızın en köklü gazetelerinden birini tam bir magazin ve bulvar gazetesi haline getirdin. Seninle yaşamak zorunda olduğu için acısı her fotoğrafında yüzünden okunan kedin Sekter'e dahi acıyorum" diye belirtti.
İşte Arınç'ın o açıklamaları:
Bak aslanım! Sen Yeşil Camii Kur'an Kursu'nda talebeydin. Ben Erbakan Hocamın Manisa İl Başkaydım.
Sen belki daha üniversitede bile değildin. Ben Refah Partisi için DGM'de yargılanıyordum. Sen Kanal 7'deydin; başka bir adamdın.
Ben senin her akşam ısrarla programına davet ettiğin Refah Partisi Manisa Milletvekiliydim; sonra da Grup Başkanvekili oldum.
Sen yine Kanal 7'deyken, bizler ise AK Partiyi kurduk ve iktidara taşıdık. Ben de AK Parti'nin ilk TBMM başkanı oldum. Sonra sen bazı varoluşsal sancılar çektin, dönüşüm geçirdin.
İnsanların fikirleri değişir ve dönüşür; bunu yadırgamam. Sen dönüştüğün zamanlarda ben Başbakan Yardımcısıydım.
Sonra sen dönüşmekten birkaç adım öteye geçtin, dalından kopan yaprak misali rüzgâra göre savruldun... Nazım Hikmet'in dediği gibi "Günde on kaat, bir çift rugan pabuç, sıcak bir döşek ve üç yüz papellik rahat için..." güzel günlerini sattın.
Ben siyaseti zirvede bıraktım. Sen ise yaşadığın savrulma sonucu tüm değerler bütününü kaybederek merhum müftü babanın dahi kemiklerini sızlattın. Öyle ki seninle yaşamak zorunda olduğu için acısı her fotoğrafında yüzünden okunan kedin Sekter'e dahi açıyorum.
Patronlarının himmeti ile geldiğin son noktada basın hayatımızın en köklü gazetelerinden birini tam bir magazin ve bulvar gazetesi haline getirdin.
Eğer siyasi varlığımı sadece ve sadece Sayın Cumhurbaşkanına borçlu olduğumu ve yukarıda yazdıklarımın gerçek olmadığını düşünüyorsan 40 yıllık dava arkadaşım Recep Tayyip Erdoğan'a artık kabul gördüğün uçakta bizzat kendin sor.
Eğer olur da bu soruyu sormanın senin haddini aşacağını düşünüyorsan, sorunu -sen dahil olmak üzere- yöneticiliğini yaptığın gazetenin birçok çalışanına Whatsapp'tan talimat verenler üzerinden sor!
Bir önceki yazında da benim tek derdimin "dikkate alınmak" olduğunu söylemiştin. Bugün dahi her cümlesi ve konuşması gündemi belirleyen birinin böyle bir derdi olabilir mi? Asıl senin tek derdinin muhatap alınmak olduğu çok aşikâr.
Bugüne kadar aile fertlerimi teker teker hedef alan ve kişilik haklarıma saldıran muhtelif hadsizliklerin karşısında sükût ettim. Beni samimiyetle eleştiren herkese saygı duyarım ama sen istihza ediyor; hakaret etmek istiyorsun. Bu hadsizliklerine son vermen için başkaları gibi kapalı kapılar ardında değil, kamuoyunun gözü önünde seni ilk ve son kez muhatap alıyor ve uyarıyorum.
Sonsöz: Ne zaman Ahmet Kaya'nın Entel Maganda şarkısını dinlesem seni anımsarım.