Cem Uzan konuşmasında,

Türkiye’nin içinde bulunduğu açmazlara ve sorunlara değindi:
“Sevgili arkadaşlarım, siyasi partiler demokrasinin temel taşlarıdır ve parti içi demokrasi de siyasi partilerin çağdaş gereksinimidir.

Ne mutlu ki, yapılan tüm saldırılara rağmen Genç Parti ve Genç Parti’nin teşkilatları dimdik ayaktadır.

Olağan kongre sürecimiz, Türkiye genelinde şu anda yapılmakta olan ilçe kongrelerimiz ile sürmektedir.

Sadece dün ve bugün Türkiye genelinde 70’e yakın ilçe kongresi yapılmıştır.
Hepinizin bildiği gibi Genel Başkanınız olarak ben ve tüm Genel Başkan Yardımcılarım, teşkilatlarımıza her zaman destek olmakta ve bu kongrelerde Genç Parti üyelerinin demokratik tercihlerini sonuna kadar desteklemekteyiz. Bu çerçevede, yapılmakta olan kongrenizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sevgili arkadaşlarım, bugün Türkiye enteresan bir dönemi yaşamaktadır. Bugünkü iktidar, kendinden farklı görüşe sahip olanları, kendinden farklı düşünenleri, kendinden farklı yaşayanları içine sindirememektedir.

Hiçbir farklı sese, hiçbir farklı görüş ve düşünceye, toleranslı olmayan bir zihniyet bugün ülkemizi yönetmektedir. Bu zihniyet, hiçbir eleştiriye tahammül edememektedir. Kendisini eleştiren ister çiftçi olsun, ister köylü olsun, kendisini eleştiren ister işçi olsun, ister işadamı olsun, kendisini eleştiren ister üniversitede hoca olsun, ister siyasi rakibi olsun, iktidarı eleştiren, hakarete ve saldırıya maruz kalmaktadır. Bu davranış tarzı iktidarın demokrasiyi bir amaç değil bir araç olarak gördüğünün tescilidir.
Bugün Türkiye sessiz bir ekonomik krizin içindedir. İşsizlik ve yoksulluk ülke tarihinde görülmemiş boyutlardadır. Her gün binlerce insanımız işini kaybetmektedir. Tarım ve tekstil sektörü yok olma noktasına gelmiştir.

Ülkemizin en büyük döviz kaynaklarından biri olan turizm sektöründe alarm zilleri çalmaktadır. Bunun suçlusu bu iktidar ve bu iktidarı hayat görüşüdür. Bu zihniyet yüzünden Türkiye’nin 2006 yılında kötü bir turizm sezonu geçirmesi kaçınılmazdır.

Dış ticaret açığı tarihimizin hiçbir döneminde görülmemiş boyuttadır.
80 senelik Cumhuriyet 200 milyar dolar borçlanırken 3.5 senelik bu iktidar ilave bir 100 milyar dolarlık borç yükünü insanımızın sırtına yığmıştır.
Avrupa Birliği’yle ilişkiler kopma noktasındadır. Amerika’yla ilişkiler ise buzdolabındadır.

Bu iktidar herkese ahlak dersi vermeye çok meraklı. Oysa ahlaki çöküntü bunların döneminde zirveye çıktı. Ülkenin birçok yerinde fuhuş patladı.
Uyuşturucu satışı ilkokulların önüne kadar yayıldı. Okullarda şiddet had safhada. Şehirlerde kapkaç önlenemiyor, gasp kol geziyor, insanımızın can güvenliği kalmadı. Rüşvet ve yolsuzluk aldı başını gidiyor.
İşte tüm bu ahlaki çöküntü, bu iktidarı eseri.
Hepsinden önemlisi bu iktidarın son derece bilinçsiz beyanları Türkiye’yi adeta bir kardeş kavgasına doğru götürmektedir.

Bundan bir süre evvel Sayın Başbakan, “Türkiye vatandaşlığı vardır., Türklük
alt kimliktir. Türkiye’lilik üst kimliktir” diye bana göre son derece yanlış bir beyanda bulunmuştur.

Yine Sayın Başbakan, daha birkaç gün önce işi iyice azıya alan terör karşısında “tek milletiz” demiştir.

Ben, hepimizin tek bir millet olduğumuzu bilen bir insanım. Ama ne gariptir ki, Sayın Başbakan tek bir millet olduğumuzu daha yeni yeni öğrenmektedir. Başbakan yeni bir şey daha öğrendi. Geçen gün yaptığı bir konuşmada "makamlar gelip geçicidir" dedi. Evet, doğru Sayın Başbakan´ın son kullanma tarihi yaklaşıyor. 

 Bu iktidarın yanlış politikaları yüzünden, Türkiye, hızla Doğu ve Güneydoğu’da bir maceraya sürüklenmektedir.

Bu gergin ortamda, hepimizi hayrete düşüren bir olay yaşanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en gözde komutanları büyük bir iftira ile karşı karşıya bırakılmış, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne çok yakışıksız suçlamalar yöneltilmiştir. Bunlar kabul edilemez olaylardır. Bunların hiçbiri insanımızın istediği, beklediği bir Türkiye değildir.
İnsanımız gerçek anlamda işsizliğin ve yoksulluğun sağlık ve eğitim hizmetlerinin düzgün bir şekilde sağlandığı, sevginin ve hoşgörünün hakim olduğu bir ülkede, başı dik, gururlu, huzur içinde yaşamak istemektedir.
Biz Genç Parti olarak bunları yapacağız.
Evet, biz Türkiye’de işsiz bırakmayacağız. İşsizliği ve yoksulluğu biz bitireceğiz.
Evet, biz bu ülkede herkesin istediği eğitimi almasını sağlayacağız.
Evet, biz bu ülkede milli sermayeyi tekrar güçlü kılacağız.
Evet, biz uluslararası ilişkilerde saygın ve güvenilir bir Türkiye ortaya koyacağız.
Evet, biz Türk Silahlı Kuvvetleri’ne dil uzatana ağzının payını vereceğiz.
Evet, biz şehitlerimizi unutmayacağız. Şehitlerimize ihanet etmeyeceğiz.

Sevgili arkadaşlarım,
Bugün 2 Nisan 2006.
Tam 12 ay sonra bugünlerde Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Sayın Başbakan, milletin sadece yüzde 25 oyunu almasına rağmen ve iktidarları ciddi şekilde güven kaybıyla karşı karşıya olmasına rağmen, her ne olursa olsun, Çankaya’ya Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmak için elinden geleni yapacaktır. Bu girişim Türkiye’de ciddi bir gerilime yol açacaktır. Umarım iktidar, Türkiye’yi germekten vazgeçer ve Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce, bir erken genel seçimle güven tazeleme yoluna gider. Aksi takdirde Türkiye’yi bugünden çok daha zor günlerin beklediği aşikardır.

Buradan tüm milletvekillerine sesleniyorum. Eğer iktidar erken seçim kararı almaz ise Türkiye’yi büyük bir gerilim ortamına sürüklemeyiniz.

Görev sürenizin bitimine 60 gün kala Türkiye’yi 7 sene yönetecek Cumhurbaşkanı’nı seçmeye teşebbüs etmeyiniz. Gelin, aklıselime uyun ve en geç 2006 yılı sonunda milletvekilliğinden istifa edin ve Türkiye’nin bir erken seçime gitmesini sağlayın. Eğer AKP bu mecliste Cumhurbaşkanını seçerse ondan sonraki meclis bu Cumhur Başkanını indirecektir. Türkiye´deki tüm Siyasi Partiler kenetlenecek ve AKP´nin seçtiği Cumhur Başkanını aşağı indireceğiz. Türkiye´nin en kısa görev yapan Cumhur Başkanı olacak.Çünkü,  Halk ne Erdoğan´ı nede AKP´nin seçeceği birini Cumhur Başkanı olarak görmek istemiyor. Bu millet bunu kabul etmez etmeyecek de .  
Sevgili arkadaşlarım, sizlerden istediğim herkesi kucaklayın. Partimizde görev almak isteyen her insanımıza il ve ilçe yönetimlerinde görev verin. Sizinle birlikte çalışmak isteyen tüm vatandaşlarımıza sevgiyle, saygıyla yaklaşın, onları kucaklayın, insanımızla kenetlenin.
(habergenç)