CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve İstanbul Milletvekili Melda Onur’dan oluşan Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri 4 Şubat 2013 tarihinde; Silivri Cezaevlerinde tutuklu bulunan Balyoz Davası hüküm özlü tutukluları ile görüştüler.
Silivri Cezaevleri Kampüsündeki 5 No’lu ve Silivri 4 No’lu cezaevlerindeki emekli askerlerle görüşen Cezaevleri İnceleme ve izleme Komisyonu üyeleri görüşmelere ilişkin izlenimlerini kaleme aldıkları raporda şu ifadelerle dile getirdiler:
“Diğer cezaevlerinde kısmen uygulanan ‘hükümlülerin ve tutuklulukların yasal sohbet hakları’ kesinlikle uygulanmamaktadır, engellenmektedir. Bu hakkın kimi zaman ‘güvenlik gerekçesiyle’ kısıtlandığı belirtilmektedir. Görüşülen tutukluların hiçbir ortak sosyal etkinliğe katılmalarına izin verilmemektedir. Cezaevinin genel koşuları ile ilgili şikayet etmeyen emekli asker tutuklular, meslekleri gereği çok ağır koşullara alışkın olduklarını ancak onlar için asıl sorunun adaletsizlik ve hukuksuzluk olduğunu ve bu durumun onları manevi olarak derinden etkilediğini vurguladılar. Öte yandan cezaevi personelinin davranışlarından ve yaklaşımlarından memnunlar."
Görüşülen askerlerden her birinin Balyoz Davası’ndaki çelişkilere ve özellikle gerekçeli karardaki tutarsızlıklara işaret ettiğinin belirtildiği raporda, "Ama en çok üzerinde durulan konu, 2003’e ait olduğu iddia edilen planda gösterilen her detayın aslında 2007’den itibaren var olmasıdır ve buna planda adı geçen cadde isimleri, MOBESE kameralar, tramvay durağı da dahildir. Aynı şekilde haberleşmenin Kral TV’nin altyazıları yoluyla gerçekleşeceği iddiası üzerine, Kral TV’ye resmi olarak soru sorulduğu ve kendilerine verilen cevapta Kral TV’nin alt bant yazım sistemini 2006 yılından itibaren kullanmaya başladığı ifade edilmiştir" denildi.
-"CUMHURBAŞKANI BU KONUDA DA HASSASİYET GÖSTERMELİDİR"-
Balyoz tutukluları ‘haksız, isnatsız ve hukuksuz’ olarak cezaevlerinde bulunmaları konusunu özellikle vurguluyorlar. Özellikle dile getirmek istedikleri konu son dönemde Başbakan’ın da dillendirdiği uzun tutukluluk sürelerinin tek sorun olarak görünmesi veya kamuoyunun gündemine getirilmesi. Oysa Balyoz tutukluları, tutuklama sürelerinin uzunluğunun ötesinde temel sebebin yargılanma sürecindeki hukuksuzluk ve haksızlıklar olduğunu vurguluyorlar. Mahkemeleri hukuksuz ve davaları da siyasi olarak değerlendiriyorlar. Buradaki hukuksuzluğun diğer büyük davalarda de geçerli olduğunu söylüyor ve şöyle diyorlar:
‘Balyoz, Ergenekon, Oda TV, Poyrazköy, amirallere suikast, KCK, askeri casusluk iddialarıyla yaşanan zulüm özel yetkili mahkemelerin yaşattığı zulümdür, ama bu zulümden adli sistemin, mahkemelerinin yanı sıra devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları ve tek tek de bireyler ve en başta da iktidar sorumludur. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, TBMM, özellikle basın bu süreçten sorumludur demektedir. Muhsin Yazıcıoğlu ve Turgut Özal’ın ölümlerinde kuşkuları ortadan kaldırmak için hassasiyet gösteren Cumhurbaşkanı bu konuda da hassasiyetini göstermelidir.’
-"ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI İHTİYATLA KARŞILANIYOR"-
Başbakan’ın son dönemdeki tutuklu generaller ile ilgili açıklamaları ihtiyatla karşılanmaktadır. Kimi tutuklular bunu olumlu bulurken kimileri ise bu yumuşamanın arkasından bir konunun gündeme gelebileceğini düşünmektedirler. Ancak her halükarda senelerdir dile getirilen mağduriyetin Başbakan tarafından da dile getirilmesini önemsiyorlar. Ancak Başbakan’dan samimiyet bekliyorlar ve sorunun yalnızca tutukluluk değil, mahkemelerdeki hukuksuzluk sorunu da olduğuna işaret ederek, özellikle gerekçeli kararı yazan heyetin böyle bir karara imza attığı için idari denetime tabi tutulmasını istiyorlar.
Askerler bu hukuksuzluğu; ‘Altmış saniyelik savunmaya 18 yıl mahkûmiyet’ şeklinde ifade etmektedirler.
Donanma Komutanının istifasını tüm subaylar ‘onurlu bir davranış’ olarak nitelendiriyorlar. Bu davalar ile Türkiye’nin Deniz Kuvvetlerinin ve TSK’nin gelecek 10 yılını yok ettiklerini iddia ediyorlar.
Görüşülen askerlerin hepsi en az 2 yabancı dil biliyor.
Görüşülen askerlerin hepsi çok genç yaşlarda askere girip, emekli olmadan cezaevine girmişler ve henüz hiç sivil hayat yaşamamışlardır.
Görüşülen askerlerin tamamının aileleri mağdur durumdadır.”
-SİLİVRİ 4 VE 5 NOLU CEZAEVLERİNDE BULUNAN ASKERLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELERİN NOTLARI-
CHP milletvekillerinin hazırladığı raporda, “Silivri 4 Ve 5 Nolu Cezaevlerinde Bulunan Askerlerle Yapılan Görüşmelerin Notları” başlığı adı altında şu ifadeler yer aldı:
“-Yurdaer Olcan: Emekli Korgeneral. Harp Akademileri Komutan Yardımcısı iken gözaltına alındı. Olcan ‘Seminere katılmayan ve yargılanan subayların bile seminerde suç var mı diye şüphesi vardı. Dinleyince onlarda bu tezgahın içinin boş olduğunu ve bunun TSK’yı yok etmenin bir aşaması olduğunu anladılar’ diyor.
Olcan, Başbakan’ın sözlerini olumlu karşılıyor ancak bu durumu ‘Gerekçeli karardaki rezaleti, hukuk faciasını görünce böyle konuştu’ şeklinde özetliyor.
-Mustafa Korkut Özaslan: Emekli Tuğgeneral. 8. Kolordu Komutanı iken gözaltına alındı. Özaslan ‘60 saniye savunma yaptım, 18 yıl ceza aldım, terörle mücadele ederken terörist olduk’ diyor. Özaslan, ‘Devletin mayın tarlasına girdim, sağ kurtuldum. Bu yalan tarlasından sağ çıkamadım. 1996-1998 yıllarında Şırnak ve Irak’ta yürümediğim yer kalmadı. Askerlerim şehit oldu. Ama bugün buradayım’ diyor.
-Kadir Sağdıç: Emekli olmasaydı kuvvet komutanı olacaktı. Gerekçeli karar üzerinde özellikle duran Sağdıç tespitlerini şu sözlerle ifade ediyor: ‘Davadaki komplolar mahkeme heyetine kadar ulaştı. Biz, sabır gösterdik 'gerekçeli karar nedir diye?' Ama mahkeme yeni sahte deliller üretti. Örneğin ben Yunanistan Kıbrıs Daire Başkanı’ydım. Mahkeme inatla, ‘Hayır deniz kuvvetlerinde görevli’ diyor. Sağdıç istifa ile ilgili olarak ise ‘İstifa kültürü olmayan bir ülkede 3 ay sonra kesin kuvvet komutanı olacak bir oramiralin istifası onurlu bir duruştur ve bu istifanın altı çizilmelidir. O komutan bizim mağduriyetimiz için istifa etti’ diyor.
-Mehmet Otuzbiroğlu: Kuzey Deniz Saha Komutanı, Koramiral. Mahkemenin gerekçeli kararında savcıyı aklamaya çalıştığını iddia eden Otuzbiroğlu durumu şu sözlerle değerlendiriyor: ‘Ben bunu bir süreç (dış kaynaklı planlanan) olarak değerlendiriyorum. TSK bu sürecin hedefi oldu. Bizler maceraya sürüklenecek insanlar değiliz. Biz rütbelerimizi hak ederek aldık. Hepimiz en üst ve son noktaya gelmişken ve darbelerin ülkeye bir fayda getirmediğini görürken, bu tür organizasyonların darbe organizasyonlarının içinde olmamız düşünülemez. Yaşanan bu süreç TSK’dan tasfiye edilme sürecidir. Yargılanmamız hukuki çerçevede değildir. Burada bulunmamız siyasidir. Bu noktada PKK için uygulanmak istenen bir af ile dışarı bırakılmamız bizim için zuldür ve kabul edilemez. Bu süreçte asıl hedeflere varmanın alt yapısı oluşturulmaktır. Bu hedefler; 1.Yeni Anayasanın şekillendirilmesi, 2. Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması ve 3. Başkanlık sistemine geçiştir.’
-Ahmet Küçükşahin: Emekli Kurmay Albay, Silahlı Kuvvetler Akademisinde Eğitim ve Öğretim Başkanı. Savunmasını kendisi yapan Küçükşahin ‘Suçsuz olduğum için savunmamı sert yaptım. Şimdi hakaret davası açtılar. Söylemiş olduğumu ‘Bu iddianame denen iftiranameyi hazırlanan savcılar ve bu iddianame denen sahtekarlık belgesi’ cümleleri yüzünden dava açtılar’ diyor.
-Turgay Erdağ: İskenderun Deniz Üs Komutanı iken bir tutuklanmış, tahliye olmuş. Tutuklanmadan önceki son görevi sahil güvenlik komutan yardımcılığı. Erdağ. ‘Bu operasyon, TSK’daki belli bir yapılanmanın önünü açmaya çalışıyor’ diyor.
-Mehmet Fatih Ilgar: Tümamiral, İskenderun Üs Komutanı. Hem Kafes hem de Balyoz sanığı. Ilgar’ın dava ile ilgili genel değerlendirmesi şöyle: ‘Deniz Kuvvetleri şu anda Türkiye’nin elinden kayıp gidiyor.’” (ANKA)