İlhan Selçuk'un vefatının ardından Cumhuriyet Gazetesi'nin en tepesindeki isim kim olacak tartışması başladı. Şimdiden adı geçen pek çok isim var. en dikkat çekici isim ise İnan Kıraç... Akşam Gazetesi yazarı Gürkan Hacır'a göre Cumhuriyet'in başına İnan Kıraç geçiyor..
İşte Hacır'ın 'Cumhuriyet'te Koç izleri' başlıklı o yazısı:
Milli burjuvazimizin kontu, ulusalcı cephenin başına geçiyor...
Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı
İlhan Selçuk'un cenazesine Rahmi Koç'la birlikte katılan İnan Kıraç'ın Cumhuriyet Vakfı'nın başına geçeceği konuşuluyor. Peki İş dünyasındaki başarısı ve sosyal yaşamda gösterdiği heyecanla tanıdığımız İnan Kıraç kimdir? İşte çocukluğundan eğitimine, iş hayatından eşine ve kızına kadar bütün yönleriyle bir İnan Kıraç portresi...
MİLLİ BURJUVAZİ YARATMALIYIZ
Sol düşünceye samimiyetle inanmış aydınlarımızın dile getirdikleri bir fikir vardır. 'Bizim işçi sınıfından önce milli burjuvamızı yaratmamız lazım' Evet bütün sorun burada yatıyor. Biz doğru dürüst bir burjuva sınıfı yaratabilseydik belki her şey daha yerli yerinde olacaktı. Sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek 'milli burjuvamızın' en önemli örneklerinden biri İnan Kıraç'tır. İlhan Selçuk'un ölümüyle boşalan Cumhuriyet Vakfı'nın başkanlığına o geliyor. Cumhuriyet gazetesinin sahibi olan vakfın yönetimine İnan Kıraç'ı alabilmek için Şükran Soner istifa ettirildi. Emekten ve soldan yana mücadele veren bir gazetenin başına Türkiye'nin en büyük patronlarından birinin geçmesi sizi şaşırtabilir.
Şaşırmayın... Kıraçlar'ın ve İnan Kıraç'ın hikayesini dinleyin.
Ali Numan Kıraç, ziraat mühendisiydi. 30'lu yılların başında Atatürk tarafından yüksek ziraat tahsili yapmak için yurtdışına gönderildi. Yeni evliydi. Güzeller güzeli eşini Ankara'da bırakıp Amerika'ya gitti. Ziraat eğitimi aldı. Amerika'da yeni zirai teknikler öğrendi. Dönüşünde onu önemli görevler bekliyordu. Atatürk Orman Çiftliği'nin kuruluşunda bulundu. Ama asıl önemli çalışması Atatürk'ün ölümünün ardından oldu. 2. Dünya Savaşı'nın bitimiyle Amerika'nın başlattığı Marshall yardımlarının dağıtımında görev aldı. Mehmet Barlas'ın babası Cemil Sait Barlas'la beraber kime hangi yardım dağıtılacaklarına karar veriyorlardı. Şimdi burada duralım ve biraz komplocu düşünelim.
TÜRK TRAKTÖR'Ü KİM KURDU?
İlk büyük yardım paketi ne için oldu? Zirai aletler... Türk çiftçisini pulluktan ve kara sabandan kurtaracak traktörler ithal edildi. Ama hibe olarak. Tabii çiftçiye hibe edilmedi. Devlet bedelsiz aldığı traktörleri uzun vadeli krediyle köylüye sattı. 'Mineapolis Moline' adını taşıyan bu ilk traktörlere, köylü sarı traktör adını takmıştı. Bu ilk ithal paketin ardından yerli üretim planlandı. Çünkü traktörler büyük ilgi görmüştü. 1955 yılında Ziraat Bankası ortaklığıyla Mineapolis Moline- Türk Traktör ortaklığı kuruldu. Peki, nereye dersiniz. Tabi ki Atatürk Orman Çiftliği'ne. Peki Türk Traktör'ün Türk sermayedarı kim oldu dersiniz. Elbette Koç Grubu. Vehbi Bey her zaman olduğu gibi sezgilerinin gücüyle erken davranmış ve bu sektördeki yerini almıştı.
Ali Numan Bey'in Atatürk Orman Çiftliği'ndeki evinin yeni misafiri vardı. 1927'de dünyaya gelen ilk oğluna Atatürk, Can ismini koymuştu. İkinci çocuğa ise İnan ismi verildi. İnan 1937 doğumluydu. O Eskişehir'de dünyaya geldi. Soyadı kanununda ise kuru tarım çalışmalarında dolayı Ali Numan Bey'e yine Kıraç soyadı Atatürk tarafından verilmişti.
Can Kıraç da babası gibi ziraat tahsili yaptı. Ama önce Galatasaray Lisesi, sonra ziraat mühendisliği. Milli Türk Talebe Birliği Başkanlığı da yapan aktif bir öğrenciydi. Mezuniyeti sonrası ilk işe başladığı yer, baba dostu olan Koç Grubu oldu. Babası Ali Numan Bey'in kuruluşunda öncülük ettiği Türk Traktör'de işe başladı. Peki kimin yardımcısı olarak. Bernard Nahum! (Nahum'un oğlu Jan Nahum da tıpkı Kıraç'lar gibi Koç Grubu'nda üst düzey yöneticilik yaptı. Vehbi Bey çok vefalıydı.) Bernard Nahum'un, Marshall yardımlarının tevzii komisyonunda görevli olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
İnan Kıraç'tan uzaklaştığımızın farkındayım. İnan Kıraç da tıpkı ağabeyi gibi Galatasaray Lisesi'nde okudu. Ardından City College Business'ta okudu. Eğitiminden sonra o da ağabeyi gibi Koç Grubu'nda çalışmaya başladı. Ormak A.Ş. ilk işyeri oldu.
İMAM NİKåHINA MUSEVİ ŞAHİT
Ankara Palas'taki bir yemekte Vehbi Bey'in kızı Suna'yı dansa kaldırmak istedi. Suna istemem dedi. Ama İnan Bey yılacak gibi değildi. Birkaç yıl aradan sonra Suna Hanım'ı buluşmaya ikna etti. Buluşacakları yer Pelit Pastanesi'ydi. Suna Hanım ağırdan alınca İnan Bey beklemekten sıkıldı ve soluğu Koç'un merkezinde aldı. Evlenme teklifi de orada geldi. İdolü, patronu Vehbi Bey'e bu kez damat olacaktı. Suna Hanım babasının fikrini sordu. Vehbi Bey olumlu baktığını söyledi. Evlendiler. Suna Hanım hatıralarında İnan Kıraç'tan başta hoşlanmadığını ama giderek çok sevdiğini yazıyor. Ama önce İslami geleneklere uygun olarak imam nikahı kıyılacaktı. İmam nikahının şahidi bir museviydi. Bernard Nahum.
Evlilikle birlikte İnan Kıraç'ın Koç Grubu'ndaki yükselişi de hızlandı. 1970'de Tofaş Genel Müdürü, 1980'de ise Koç Holding Başkan Yardımcısı oldu. Çalışkan, prensipli ve görev adamı olması Vehbi Bey'in de beğenisini kazanmıştı.
Ama çok istemelerine rağmen bir türlü çocuk sahibi olamıyorlardı. Evlat edinmeye karar verdiler. Çocuk Esirgeme Kurumu'na başvurdular. İstekleri ikiz kız çocuğu evlat edinmekti. Ama isteklerine uygun ikiz bulunamadı. Dört aylık başka bir kız bebek gösterildi. Çok sevdiler. Ama İnan Kıraç, Vehbi Bey'den kalma bir alışkanlıkla davrandı. 'Biz kararımızı yarın bildirelim' Vehbi Bey her kararını mutlaka bir gün düşündükten sonra alırdı. O da öyle yaptı. Ama İnan Bey'in bir şartı daha vardı. Bu küçük bebeği muayene ettireceklerdi. Ancak sonra vazgeçtiler. Ve İpek Kıraç ailelerinin yeni ferdi olmuştu.
'TOFAŞ BENİMDİR'
Şimdi burada da bir parantez açalım. İpek Kıraç'ın Koç Grubu'ndaki hisselerinin neden düşük olduğunu aile dışında kimse anlamadı. Nihayet Suna Hanım'ın anı kitabı çıkınca öğrendik ki İpek evlatlık alınmıştı. Ama bu duruma ailenin devamını sağlayan Rahmi Bey'in çocukları itiraz etmişlerdi. Çünkü Vehbi Bey'in kızlarının çocuğu olmamıştı. Ailenin bu büyük mirası Rahmi Bey'in çocukları ve İpek arasında paylaşılacaktı. Durum (!) ayarlandı, İpek'in hissesi küçültüldü. Koçlar'da miras konusu oldukça ilginçtir. Vehbi Bey 1996'da öldüğünde aile içinde şiddetli bir tartışma yaşandı. Merhum Sevgi Gönül'ün, 'Tofaş benimdir' diyerek gidip şirket merkezine oturduğu ve daha sonra zor ikna edildiği konuşulur. (Neden birileri Koçlar'ın gerçek hikayesini yazmaz anlayamıyorum. Karalamak veya hakaret etmek gerekmiyor. Ama Türkiye'nin bu en büyük sanayici ailesinde neler yaşandığını, neden öğrenmiyoruz da buram buram reklam kokan uyduruk biyografilere talim ediyoruz.)
Vehbi Bey'in ölümünün ardından pek hissettirilmese de şirket içinde bir çalkantı yaşandı. İnan Kıraç, 'Kıraça Holding'i kurdu. (Biraz dedikodu yapmak gerekirse torun Koçlar'la arası hiç iyi olmadı.) Yönetim kurulu başkanı oldu. Bu arada Suna Hanım da amansız bir hastalığa yakalanmıştı. ALS. İnan Bey eşinin bakımı için tüm imkanları seferber etmekle kalmadı, bizzat kendi de yakından ilgilendi. Kızı İpek'in de isteğiyle bir bakıcı ordusuyla Suna Hanım yaşatıldı.
İnan Kıraç'ın bir başka özelliği de vakıf yöneticiliğiydi. Çok sayıda vakıf ve derneğin hem kuruluşunda bulunmuş hem de yöneticiliğini yapmıştı. Ama bunlar sizi yanıltmasın. Türkiye'nin en büyük vakıflarından söz ediyorum.
Galatasaray Vakfı, Darülaceze Vakfı, Alliance Vakfı, Tema Vakfı, Yeditepe Vakfı... Liste uzun. Şimdi de Cumhuriyet gazetesinin ait olduğu Cumhuriyet Vakfı.
İnan Kıraç hırslı bir kişiliktir. Bu öyle bir haldir ki, İnan Bey kafasına koyduğu hedefi mutlaka gerçekleştirir. Galatasaray Spor Kulübü'nde onun istediği başkan olur. Daha doğrusu şöyle diyelim İnan Kıraç'ın onay vermediği hiçbir kimse başkan olamaz. (Bknz: Adnan Polat - Adnan Öztürk yarışı) Galatasaray Üniversitesi ise tamamen onun yönetimindedir. Yani şöyle düşünün. İnan Kıraç, ziraat mühendisi bir bürokrat babanın oğlu olarak doğdu ama hırsı çalışkanlığı ve sadakatiyle Türkiye'nin bütün kudret noktalarına uzanmayı başardı. Koç Üniversitesi'nin yanına Galatasaray'ı koydu. Mütevazı koşullarda kurulan Sadberk Hanım Müzesi'ne görkemli bir Pera Müzesi'ni ekledi, Devasa Koç Holding'in hemen yanı başına Kıraça Holding'i tutundurdu. Hep kendine Vehbi Bey'i örnek aldı. Onun çizdiği yoldan ayrılmadı.
İlhan Selçuk'a çok yakındı. Cenaze töreninde Rahmi Bey'le beraber vakur duruşu, 'Bu Cumhuriyet sahipsiz değil' der gibiydi.
Kültür sanat eğitim ve spordan sonra şimdi medya dünyasına da uzanıyor. İlhan Selçuk'tan boşalan Cumhuriyet Vakfı'nın başkanlığına o geliyor. Milli burjuvazimizin kontu bu kez Cumhuriyetin aydınlık sularında kaptanlık yapacak. Ve elbette Cumhuriyet'in başyazarı da yine İnan Kıraç'ın istediği isim olacak